MÜŞRİKLERİ ÖLDÜRÜN DİYE ÇEVRİLEN MEÂL DOĞRU MUDUR?

 

Kur’ân; kendinizdeki müşrikliği yok edin mi diyor, müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün mü diyor?

 

El takısı ile başlayan Arapça kelimeler, bir nitelik mi belirtir, bir zamir midir?

 

Müşriklik nedir, müşrik nedir?

Kur’ân’da müşrikleri öldürün diye yapılan meâl doğru mudur?

 

Bir kişinin müşrik olup olmadığına kim karar verecek?

Bugün müşrik olan, yarın hatasını anlayıp dönerse, ona bu imkan verilmeyecek mi?

 

Birilerini müşrik ilan eden kendisi müşrik olabilir mi?

 

Kur’ân’î Kerimde; Tevbe Sûresi 5 ayette “faktulûl muşrikîne” ayetinin meâli; müşrikleri öldürün diye yapılmaktadır.

 

Ve diğer ayetlerde de benzeri çevrimler yapılmaktadır

 

Aslında bu çevrimler, merhamet kitabı olan Kur’ân’a uygun mudur?

 

Önce bazı ayetleri inceleyelim.

 

Tevbe Sûresi 5:…. fe katale el muşrikîne….

Diyanet Meâli:…..artık müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün….

Tevhîd-i Kur’ân Meâli: ……artık ortak koşma hallerinizi yok edin…

Nisa Sûresi 89: ……..eğer yüz çevirirlerse onları tutun, bulduğunuz yerde öldürün. onlardan dost ve yardımcı edinmeyin.

Tevhîd-i Kur’ân Meâli 89:….artık onları uyarın ve o hallerde olduğu müddetçe onların kendilerine yazık ettiğini ve onların bir dostu olamayacağını ve yardımcıları da olamayacağını anlatın.

 

Enfâl Sûresi 12: …… “ben inkar edenlerin kalblerine korku salacağım, artık vurun onların boyunları üstüne, vurun her parmağına”

 

Tevhîd-i Kur’ân Meâli 12:……..Hakikatleri görmemezlikten gelip örtenler ise kalblerinde bir tedirginliği taşırlar. Böylece onların üzerlerinde, meşakkatli bir hâlin etkisi vardır ve tüm o halde olanlarda o etkinin izleri vardır.

 

Mealleri incelediğimizde, “el müşrik” kelimesini, müşrikler diye çeviriyorlar.

 

Oysa “El” takısıyla yazılan her kelime, kelimenin niteliğini belirtir..

 

Yani: Müşriklik, münafıklık, kafirlik, gibi….

Müşriklik başka şeydir, müşrikler başka şeydir.

 

Müşriklik; ortak koşmak demektir, ortak koşanlar demek değildir.

Müşrik dendiğinde bu zamirdir ve birilerini müşrik ilan etmektir.

Oysa müşrik kişinin kendinde olan bir düşünce yapısıdır.

Bunları çözebilmek için, Ebul Esved ed Duali’nin, Kur’ân’a soktuğu “Sarf” dil bilgisini iyi incelemek gereklidir.

 

Kur’an, nitelik olarak seslenir.

Ve her kişinin kendine seslenir ve kendindeki batıl olan şeylerin kaldırılmasını ister.

 

Ama ne hikmetse, sanki Müslümanları inanan, diğerlerini kafir, müşrik, münafık ilan eden ve onları gördüğünüz yerde öldürün diyen bir kitap gibi karşımıza çıkıyor.

 

Böyle çevrimler asla doğru değildir.

 

Kur’ân, tüm Dünya insanlarına seslenir.

 

Ve müşriklik, münafıklık, kafirlik gibi hallere düşmeyin diye uyarır.

 

Yoksa, müşrikleri, münafıkları öldürün diye seslenmez.

 

O zaman Kur’ân’ın evrensel rahmetinden bahsetmek mümkün değildir.

Enbiyâ Sûresi 107- Seni âlemlere rahmet olmaktan başka bir şey için göndermedik.

Bu ayet bile Kur’ân’ın evrensel bir rahmet kitabı olduğunun en güzel delilidir.

 

Ayette her kişiye;” kendinizdeki müşriklik, münafıklık, kafirlik hallerinizi yok edin” uyarısı vardır.

Yoksa müşrik bulun da, nerede bulursanız bulun hemen öldürün ayeti yoktur.

Allah kişinin düştüğü gafletten kişinin dönmesi için her zaman ona zaman tanır.

Evet Kur’ân’a göre müşriklik nedir dersek!

 

Müşrik: “Şe-ri-ke, Şirk” kökünden gelmektedir.

Şerike ortak olmak demektir.

Senin de var benim de var anlamındadır.

“Şirket” de bu kökten gelir. Yani ortaklık.

 

Yani Müşrik: Ortak koşan anlamında kullanılır.

Yani Allah’a ortak çıkaran anlamındadır.

 

Yani Allah’a ait olan vasıfları ama kendimize ama bir başkasına isnad etmektir.

Yani, Allah’ın yarattığı bir kula ya da kendimize ulûhiyet isnad edilmesidir.

 

Müşrik Allah’a inan kimsedir, tüm ibadetlerini yerine getiren kimsedir.

Bunu Kur’ân’da en güzel bir şekilde görüyoruz.

 

Bazı örnekler verirsek:

 

Zuhruf Sûresi 9: Meâli: Doğrusu onlara, gökleri ve yerleri kim yarattı diye sorduğunda, elbette varlığın yüce sahibi, ilmin sahibi olan onları yarattı, derler.

 

Zümer Sûresi 38: Eğer onlara gökleri ve yeri kim yarattı diye sorsan, elbette Allah derler.

 

Ankebût Sûresi 63- Eğer onlara; gökten yağmuru indiren, böylece topraktan hayat veren, sonra da oradan nutfeler çıkaran kimdir, diye sorsan, elbette Allah derler.

 

Evet, müşrik Allah’a inanır ve ibadetlerini en güzel bir şekilde yapar.

Ama Allah’a ait olan sıfatları, yücelikleri, sıfat boyutunda değerlendirir ve bu yücelikleri Allah’ın zâtına değilde, kendine ya da bir kula uygun görür.

 

Bu duruma; Allah’a ait olan sıfatlardan, yüceliklerden 2 örnek verirsek

Alîm العليم İlmin sahibi, ilmiyle var eden

Azîzالعزيز Tüm değerlerin yüce sahibi

Allah’ın alîm ismi, sıfatı, yüceliği vardır.

Allah’ın azîz ismi, sıfatı, yüceliği vardır.

 

Âlim; ilmin sahibi demektir, varlıkta satır satır yazılı olan ilim Allah’a aittir.

Kişi zerre kadar varlığa ilim cihetinde bir şey yazamaz.

Eğer biz; kendimizi veya bir kişiyi Alîm olarak görürsek müşrik durumuna düşmüş oluruz.

Yani diyoruz ki; Allah’ın sen alîmsin evet ama bak bu kulun da alîm.

İşte biz Allah’a ortak var ediyoruz.

 

Biz kişiye: Kâmil, Arif, Rical, Talebe diyebiliriz.

 

Ama alîm dediğimizde, müşrik oluyoruz.

İşte ayette Allah; bu halinizi yok edin, müşriklik durumuna düşmeyin diyor.

Yoksa gidin müşrik bulun öldürün demiyor.

 

Eğer biz kendimizi veya birini azîz görürsek, yine Allah’a ortak var ederiz.

 

Oysa, Azîz olan her varlıkta tüm yüceliğiyle kendini gösteren yalnızca Allah’tır.

 

Hiç bir insan, hiç bir varlıkta var olan yüceliği oraya koymuş değildir.

 

Evet, anlıyoruz ki müşriklik, Allah’a ortak çıkarmak demektir.

 

Ama kendini ama birini Allah’ın yanına yücelik isnat ederek koymak demektir.

 

İşte, Tevbe Sûresi 5 ayette “faktulûl muşrikîne” ayetinde çok muhteşem bir uyarı ile,”tüm müşriklik hallerinizi yok edin” uyarısı vardır.

Yoksa müşrikleri öldürün değil..

 

Çünkü Kur’ân’ı iyi incelersek herkes her gün, her an, müşriklik durumuna düşer.

Amaç bunu anlamak ve bundan dönmektir.

 

Yoksa birilerinde müşriklik arar, onları öldürmeye kalkarsak, Dünya da bir tek insan kalmaz.

İşte bizler her an gaflete düşebiliriz.

Allah bizlere ayetinde bu gaflet hallerine düşmemeye dikkat edin diye uyarıyor.

 

Gaflete düşen insan her an hata yapabilir, zulüm meydana getirebilir.

Allah bizim her an şuurlu olmamızı tavsiye ediyor, müşriklik, münafıklık, fasıklık, kafirlik gibi durumlara düşmememizi tavsiye ediyor.

 

Kur’ân bir rahmet kitabıdır. Her bireyin bu rahmeti anlamasını ister.

 

Allah layıkıyla anlamayı nasip kılsın.