RAMAZAN AYI
Tarihte “Ramazan ayı” diye bilinen ayın doğuşu.
Hazreti İbrâhîm’in, Ramazan ayı ile ilgili bağlantısı.
Kur’ân’da Bakara Sûresi 185. ayet de “شَهْرُ رَمَضَانَ – Şehr Ramada”
ayeti vardır.
Şehr: Ay, şehir, iç alem, medeniyet, açığa çıkış, teşhir etmek…..
Ramada: Yakmak, yanmak, kesinleştirmek, hakkı arama ateşi…
Ramazan ayı, Allah’ın ayı diye bilinir.
Tabi sormak gerekir, diğer aylar Allah’ın ayı değil midir?
Bu ayın ismini, Hazreti İbrâhîm’in koyduğu sanılır.
Çünkü, Hazreti İbrâhîm’in gönlüne; yaratıcısını, yani Allah’ı arama aşkının ateşinin düşmesi, bu ay diye bilinir.
Hazreti İbrâhîm; atalarından gelen tanrı inancını reddedip, gerçeği aramanın ateşiyle, yerlere göklere baktı, varoluşu inceledi, varedeni aradı.
İşte, Hazreti İbrâhîm’in hakikati arama aşkı, yaratıcıyı arama aşkı, yani Allah’ı arama aşkının gönüldeki ateşine, aşkına “Ramazan ayı” denir.
Bu hakikat unutulup yalnızca yemekten, içmekten sakınmaya oruç denmiştir.
Ramazan ayında tutulan oruca ramazan orucu denilir.
Kur’ân’ı incelediğimizde görüyoruz ki, Hazreti Muhammed’den önce de insanlar oruç tutarlardı..
Peki Hazreti Muhammed öncesi oruçla, Hazreti Muhammed sonrası oruç arasında ki fark var mıydı?
Öncelikle ramazan kelimesini incelersek:
Ramazan, رَمَضَ “ra-ma-da” kelimesinden alınmıştır, diye bilinir.
Ramad (رَمَضٌ); Yanmak, kavrulmak, ateşin yakıcılığı, güneşin yakıcılığı, gerçeği aramadaki hararet,
Ra: Güneşe verilen isimdir. Ra-ma-da kelimesi bu kökten gelir
Oruç, sözcüğü Farsça kökenlidir, rôcik sözcüğünün Türkçe’deki söylenişi olup “günlük” manasındadır.
Kur’ân’da صوم savm ve صيام sıyam olarak geçen kelimeyi oruç diye çevirirler.
Savm: Sakınmak, korunmak, uzak durmak, men etmek,
el çekmek, hareket etmemek, terk etmek, tüm fena hallerden sakınmak, konuşmamak gibi anlamlara gelir.
Gurur, kibir, benlik, fitnelik, hasetlik, yalan söylemek gibi cehalet hallerini terk etmek de “Savm”dır.
Bu halleri terk edemeyenin “Ramazan ayı” başlamaz.
Yani bu haller kişide olduğu müddetçe, kişinin gönlünde hakikati arama ateşi tutuşmaz.
Bakara Sûresi 183: Yâ eyyuhâllezîne âmenû kutibe aleykumus sıyâmu kemâ kutibe alellezîne min kablikum leallekum tettekûn
Meâli: Ey iman edenler, sakınmak sizden öncekilere yazıldığı gibi, sizlere de yazıldı. Umulur ki siz fenalardan sakınır, Allah’a ortak koşmazsınız.
Ayette çok güzel bir şekilde”Savm” kelimesi açıklanmıştır.
Fenalardan sakınmak, Allah’a ortak koşmamak.
Savm’ı dilimize oruç diye çeviriyorlar ve onu da gündüz yemekten içmekten sakınmak diye yorumluyorlar.
Peki Savm, yalnızca yemekten içmekten sakınmak mıdır?
Savm çok derin anlamlar taşıyan bir kelimedir.
Savm’ı yalnızca yemekten içmekten sakınmak diye çevirirsek, Savm’ın taşıdığı derin anlamı örtmüş oluruz.
Eğer bizler “Savm”ı yalnızca yememeye, içmemeye bağlarsak, “Savm”‘ın derin manasını anlayamayız.
Oruç, Hazreti Muhammed’den önce de farzdı.
Hatta, abdest, namaz, kurban, hacc, zekat, cenaze namazı, fıtr bayramı, boy abdesti, kâbe’nin kutsallığı gibi inançlar, Hazreti Muhammed’den önce de farzdı.
Bunlara Mekke’li müşrikler uyarlardı.
Ramazan ayında İslam dünyasının tuttuğu oruç, Sabiilik inancıyla benzeşir.
Bir çok kültürde oruç görülür.
Lakin oruç genellikle yemekten içmekten sakınmak diye bilinir.
Manevi ciheti pek araştırılmaz.
Çünkü insanlar genelde adet olan şeyleri pek sorgulamazlar ve aynen atalarından buldukları gibi takip ederler.
Hatta bununla ilgili sevgili efendimiz Hazreti Muhammed’in sözleri vardır.
“Nice oruç tutanlar var ki, aç kalmaktan başka bir kazançları yoktur. (İbn Mace, Sıyam,21)
“Nice oruç tutanlar var ki, oruçlarından payları açlık ve
susuzluktur. (İbn Hanbel, 2/373)
Ramazan: Yanmak demektir, kendi aslını aramadaki manevi yolculukta Allah aşkıyla yanmanın adıdır.
Savm: Sakınmak, korunmak, tüm kötü hallerden uzak durmak, Allah’a ait olan nitelikleri kendimize nisbet etmekten sakınmak, demektir
Sahur: Gece uyanıklılığı yani gafletten uyanmak demektir
İmsak: Kendini tutmak, el çekmek, hapsetmek, kendine benlik isnat etmekten el çekmek, demektir
İftar: Fatır kelimesinden gelir, açmak, yarmak, yaratılış, yaratılış sırrına ulaşmak, yaratanı anlamak demektir.
Meryem sûresi 26 da “Susma orucu” bizlere ne kadar muhteşem sunulmuştur.
Yani bir insanla tartışmaya girme “Sus” denilmiştir.
Terâvih namazı; Halife Ömer zamanında, halife Ömer tarafından konulmuştur, terâvih namazını cemaatle ilk kılan odur diye aktarılır.
Hicri takvim halife Ömer zamanında başlatılmıştır ve her yıl genelde 11 gün önce gelir.
Hicri takvim, Hazreti Muhammed’in, Mekke’den Medine’ye 16 Temmuz 622 tarihinde göç etmesi tarihini başlangıç kabul eder.
Kur’ân’da Bakara sûresi 185 de: Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez ayeti vardır.
İstense oruç yalnızca kış aylarında tutulabilir kanâtindeyim.
Bunun ispatı Hazreti Muhammed’in hayatında vardır.
Hazreti Muhammed; Medine’den Mekke’ye dönüşünde çölde (Bu olay Mekke’nin fethi diye bilinir) insanlar oruç ve herkes perişan bir halde iken, Hazreti Muhammed’e geliyorlar ve diyorlar ki: Çok susuzuz ya resûlAllah.
Hazreti Muhammed diyor ki: Bana bir bardak su getirin.
İkindi vakti henüz, iftara daha iki, üç saat vardır.
Hazreti Muhammed bir kayanın üstüne çıkmış ve seslenmiş:
Bakın görüyor mu beni herkes.
Bakmışlar: Her yerden görünüyorsun ya resûlAllah, demişler.
Hazreti Muhammed, bardağı kaldırmış ve suyu içmiş ve orucu bozmuş.
Bir çok kişi de oruçlarını bozdular, mataralarından sularını içtiler.
Bir bölüm sahabe: Ramazan’da oruç bozulur mu, bu ne biçim iş, diyerek bozmadılar.
Bu olaya Müslim de ve diğer hadis aktaranlar da rastlıyoruz.
Buradan anlıyoruz ki oruç kolaylıkla kış aylarında tutulabilir.
Tabi kim isterse orucunu istediği şekilde tutabilir de.
Kişilerin inanç meseleleri, onların Allah inancıyla ve bildikleri ile ilgilidir.
Bu kişinin huzuru ve samimiyeti kişiyi ilgilendirir.
Eğer bu 1 ayı 11 aya yayabilirsek, ki asıl amaç bu olmalıdır.
O zaman insanlar fenalardan sakınırlar, Allah’a ortak koşmazlar ve birbirlerine karşı zerre kötülük yapmaktan sakınarak yaşarlar.
İnşAllah savm’ın mânâsı üzere yaşayanlardan oluruz .
İnşAllah her anımızı kötü hallerden sakınarak geçiririz.
Anlıyoruz ki, Hazreti İbrâhîm’in hakikati arama aşkı, yaratıcıyı arama aşkı, yani Allah’ı arama aşkının gönüldeki ateşine, aşkına “Ramazan ayı” deniyor.
İnşAllah, Hazreti İbrâhîm gibi, bizlerin de gönlüne hakikati arama ateşi düşer ve bizim de Ramazan ayımız başlar.