TEVÂZÛLÜ – ALÇAKGÖNÜLLÜ OLMAK NEDİR?

 

Tevâzû makamına ulaşmak nasıldır?

 

Tevâzû içinde olan kimlerdir?

 

Tevâzû içinde görünüp sinsi planlar içinde olmak nedir?

 

Allah’a karşı ve kula karşı tevâzû içinde olmak nasıldır?

 

Allah Kur’ân’da bir çok ayette adeta tevâzû içinde olmayı emreder.

Her an tevâzû içinde davranmayı bildirir.

 

Tevâzû iyiliğe-faydalı olmaya götürür, kibir ise kötülüğe-zarar vermeye götürür.

 

Peki nedir tevâzû?

 

Tevâzû kelime olarak: Arapça tawāḍuˁ تواضع kelimesinden gelir. Waḍˁ وضع koyma, aşağı indirme, bırakma, anlamlarına gelir.

Dilimizde de alçakgönüllü olmak yani saygılı davranmak, gururlanmamak, kibirlenmemek, gibi anlamlarda karşımıza çıkar.

 

Fâtır Sûresi 28- …….Muhakkak ki hakikatlerin bilgisine ulaşıp kulluğunu bilen o kimseler, Allah’a karşı tevazu içindedirler. Muhakkak ki Allah tüm değerlerin yüce sahibidir, bağışlayandır.

 

Furkan Sûresi 63- Tüm varlıktan Hakk’tır yansıyan şuurunda olup kulluğunu anlayanlar, yeryüzünde tevazulu bir hâlde yürürler…..

 

Hicr Sûresi 85- Gökleri ve yeri ve onlarda olan her şeyi, hakikatlerden başka bir şey için yaratmadık. Muhakkak ki o ecel vaktiniz elbette gelecektir. Artık alçakgönüllü ve iyilikler içinde olun.

 

Evet, Kur’ân’ı incelediğimizde anlıyoruz ki varlığın varoluşunu ve varedeni anladığımızda tevâzû makamına ulaşıyoruz.

 

Her varlığın Allah’ın hakikatlerini yansıttığını anlayan kişi tevâzû içinde olur.

 

Kâinatı “Oku”yan insan, varlığın varoluşunu ve varlığı varedeni anlar.

Ve sonuçta kendisinin de bir varlık olduğunu ve diğer varlıktan zerre kadar üstün olmadığını anlar.

Her varlığın birbirine bağlı olduğunu anlar.

Nasıl ki insanın vücudunda tüm hücreler birbirine bağlıdır, işte bu kâinatta da tüm varlık birbirine bağlıdır.

Varlığı yaratan ve bir arada tutan Allah’tır.

Kişi varlığın yaratılışını anladığında kendinin de bir varlık olduğunu anlar ve kendini hiçbir varlıktan üstün görmez ve ama gizli ama aşikâr bir kibir içinde olmaz. İşte bu durum tevâzû-dur.

 

Yunus Emre’nin dediği gibi” sen sana ne sanırsan ayruga da onu san”

 

Yani tevâzû makamına ulaşan kişi kendini diğer varlıktan asla üstün görmez.

Kendisi de diğer yaratılan varlık da bir varlıktır ve Allah’ın kuludur.

Bir eşek de, bir at da, bir ayrık otu da bir insan gibi bir kuldur.

 

İnsan makamına gelen kişi baktığı her varlıkta kendini görür.

Yürürken bastığı taşın bile kendisi gibi bir kul olduğunu bilir.

Ki her gün içtiği o suda taştaki mineraller vardır. O mineraller olmasa insan yaşayamaz.

 

İşte tevâzû makamına ulaşan kişi her zaman huzur içindedir.

 

İşte, kişi Allah’ı layıkıyla idrak ettiğinde O’na karşı tevâzû içinde olur.

 

Allah’ı layıkıyla idrak eden kişinin bedeninde huzur kanalları açılır ve tüm bedenini bir huzur hissiyatı sarar.

Tevâzû-ya ulaşan kişiye Allah’ın lûtfu, o kişinin her an huzur içinde olmasıdır.

 

İşte kişi, Allah’a karşı tevâzû içinde olduğunda:

Allah’ın varlığının yanında kendine varlık isnat etmez.

Allah’a ait olan sıfatları kendine isnat etmez.

Rabbi olan yani onu vücudlandıran yani yaratıcısı olan Allah’a karşı hiç bir zaman isyan içinde olmaz.

Allah’ın yarattığı varlığı tanımaya gayret eder. Ve her varlığa hakk ölçüsüyle davranır.

Allah’ın “Oku” ayetini; kendini okumak, varlığı okumak, kâinatı okumak olarak anlar ve son nefesine kadar bunu yerine getirmeye çalışır.

Hiç kimseyi ve hiçbir varlığı asla küçük görmez.

Her varlığa saygı içinde davranır.

Kimsenin hakkını yemez, malını çalmaz.

Kimsenin ardından çekiştirmez, onu küçük görmez, toplumda kötülemez.

Az ile yetinir, elindekilerle mutlu olur.

Kendini ve ailesini övmez, başkasını ve ailesini kötülemez.

Kişilerin inançlarına, ibadetlerine saygı gösterir, kendi inancını ve ibadetini diğerlerinden büyük görmez.

Geldiği makamda adalet üzere davranır, kimsenin hakkını yemez, kurumunu da gözetir ve onu yaşatmaya, geliştirmeye gayret eder

 

Tevâzû-nun zıddı ise gizli kibirdir.

 

İçinde gizli kibir olan kişi:

Her zaman kendini büyük görür, farklı görür, seçilmiş görür, hidayet verilmiş görür, günahsız görür…

Başkalarını küçük görür, kötüler…..

Başkalarının inançlarını, ibadetlerini kâfirlik olarak görür.

Asla kendi inancına uymayan düşüncelere katılmaz ve kişileri kâfir ilan etme peşindedir…

Gizli planlar peşindedir. O planlarını gerçekleştirmek için, Allah’ı, Dini, İbadeti, Kur’ân’ı, insanların inançlarını kullanır.

İkiyüzlü görünür ta ki planlarını gerçekleştirinceye kadar her türlü duygusallık içine girer….

Kişileri göz yaşlarıyla, Allah, Din, Kur’ân, peygamber kelimeleriyle kandırmaya çalışır….

Tevâzû içindeymiş gibi görünür, ama asıl hedefi başkadır.

 

İşte Fâtır Sûresinde çok muhteşem ayette belirtildiği gibi”hakikatlerin bilgisine ulaşıp kulluğunu bilen o kimseler” tevâzû-ya ulaşırlar.

 

Her varlıktaki Allah’a ait olan sistemi “Oku”yan kimseler asla gizli kibir içine düşmezler.

 

Kulların yazdıkları kitaplarda hatalar vardır. Ama Allah’ın yazdığı varlık kitabında hata yoktur.

Kâinatı layıkıyla okuyan kimseler Allah şuuruna ve kulluk şuuruna ulaşırlar, ayette belirtildiği gibi ölümü hiç unutmazlar ve ona göre yaşarlar ve tevâzû-ya ulaşırlar.

 

Tevâzû içinde olan insan:

İyilik peşinde koşar….

Komşusu aç iken tok yatmaz….

Dünya malına hırsına tamah etmez…

Malını-mülkünü, yakınlarını, sağlığını kaybettiğinde karamsarlık içine düşmez…

Kişilerin inançlarını, ibadetlerini kerih görmez…

Kişilerin özellerini kurcalamaz, sırlarını saklar, onları çekiştirmez….

Asla içinde ve dışında büyüklenme halleri yoktur….

Sözlerinde ikilik, ayrımcılık, kötüleme, küçük görme asla olmaz.

Kendini ve yaptıklarını hiçbir zaman övmez….

İnsanların düşüncelerine değer verir, tenkitlerine açıktır ve her zaman onlardan bir şey öğrenmeye hazırdır….

Asla bilmişlik içinde olmaz ve her an yeni bir bilgiye ulaşma içindedir….

Okuma, inceleme, keşfetme peşindedir….

İlmi asla kendine nisbet etmez, bilir ki sonsuz ilim Allah’a aittir.

Ve Necm suresinde belirtildiği gibi, 32- O kimseler; büyük günahlardan, benlik, gurur, kendini üstün görme gibi hallerden ve küçük hatalar bile olsa hepsinden kaçınırlar.

 

Alçakgönüllü gibi görünüp sinsi bir plan içinde olanlara asla kanmaz ve onlarla hakk ölçüsüyle mücadele eder.

 

Bilir ki tevâzû iyiliğe-faydalı olmaya götürür, kibir ise kötülüğe-zarar vermeye götürür.

 

Ve Allah’ı hiçbir zaman unutmaz. Her an Allah şuuru içinde yaşar. Ve kul olduğunu asla unutmaz.

 

İşte ayette belirtildiği gibi Allah’ı bilen, kulluğunu bilen, ölümü unutmayan insan Tevâzû içinde olan insandır.

 

Allah kendimizi layıkıyla bilenlerden eylesin.

 

Her an kulluk şuurunda yaşayan ve her varlığında kendisi gibi kul olduğunun şuuruyla hareket edenlerden eylesin.

 

İnşAllah içi dışı tevâzû-lü olanlardan oluruz…