TAYY-İ MEKÂN- TAYY-İ ZAMAN NEDİR

Tayy-i Mekân, Tayy-i Zaman; geçmişte bir zamana dönmek, o zamanın bir mekânında yaşananlara ulaşmak demektir.

İnsan vücudu, kâinat kitabıdır.
İnsan vücudu, levh-i mahfûz kitabıdır.
İnsan vücudu, kâinatın varoluşuna dair bilgilerin ve bitki, hayvan, insan sırlarının bilgilerinin bulunduğu canlı bir kütüphanedir.
İnsan vücudu yoğunlaşmış enerji boyutudur.
İnsan vücudu, âlem içre âlemi gösteren, bir evrenden bir evrene sırları taşıyan bir ışık akışıdır.
İnsan vücudu, tüm zamanların dürülmesi ile oluşan anların anıdır.
İnsan vücudu, tüm mekanların dürülmesi ile oluşan mekanların mekanıdır.
İnsan vücudu, ten şehriyle ve can şehriyle Allah’ın şehridir.
İşte insan vücudu, Tayy-i Mekân, Tayy-i Zaman şehridir.

Tayy: Bükmek, açtırmak, üzerinden geçmek, atlamak, sarmak, dürmek, kaldırmak, geçmek, açmak. geçmişteki bir haberi açığa çıkarmak, gelecekte olanı haber vermek, iki zamanı, iki mekanı birleştirmek, geçmişi bugünle buluşturmak, bugünü geleceğe açmak gibi anlamlara gelir.

İnsan, kâinatın varoluşundan bu zamana kadar geçen tüm zamanları vücudunda taşır.

İnsan, kâinatın varoluşundan bu zamana kadar geçen, tüm mekanlarda yaşayan tüm olayları vücudunda taşır.

Yani insan vücudu, tüm zamanların zamanı, tüm mekanların mekanıdır.

İnsan zamanların birleştiği andır, mekanları birleştiği mekandır.

İnsanın vücudunun sayfalarında evrenin ve yaşamın tüm sırları, tüm işaretleri vardır.

İşte insanlar, kendi vücudlarının sayfalarını okuyabilecek, geçmişte bir zamana dönüp, bir mekanda yaşanan olayları görebilecek kâbiliyette yaratılmıştır.

İnsan vücudunda, kendi tüm atalarının, hayvanların, bitkilerin, ateş, su, toprak, hava, moleküler yapının, atom yapısının tüm sırları ve onlarla taşınan yaşam sırları mevcuttur.

Nasıl ki her insan bir anne babadan meydana geldi.

Ve gelen her bebeğin vücudunda, kendi anne babası ve anne babasının anne babalarının ve nice üst anne babalarının yaşam sırları mevcuttur.

Yani bir bebeğin üst ataları; ne yaşamışsa, iyi kötü ne yapmışsa, ne düşünmüş ne icat etmişse, sevinçleri, korkuları, kaygıları, inançları, yaşadığı hastalıkları, yaptığı zulümler, yapılan zulümler, çevreden gelen etkiler, hepsi ama hepsi bebeğin genlerinde yazılıdır ve muhafaza edilmektedir.

Ve bu durum nesilden yeni bir nesile ve yeni nesilin yeni yaşam kayıtlarıyla bir sonraki nesile aktarılır.

Nasıl ki kişi, kendi hayatında yaşadığı şeyleri hatırlayabiliyorsa(çünkü yaşadıkları beynine kayıtlıdır) işte evrenin tüm sırları ve üst atalarının tüm yaşamları da, vücut genetiğinde kayıtlıdır.

Yâ-Sin Sûresi 12: “Bütün her şeyi gelecekte yol göstermek için apaçık kaydederiz.”

İşte insan vücudu, kâinatın oluş sırlarını ve varlığı yaşam sırlarını içinde taşıyan canlı bir kütüphanedir.

İnsan vücudunun genetik yazılımında, yani ten boyutuyla ve can boyutuyla yani “levh-i mahfûz”unda tüm her şey kayıtlıdır.

Yâ-Sîn Sûresi 12- Muhakkak ki Biz nutfeden hayat vereniz. Nutfede ne yazılı ise aşama aşama ortaya çıkar ve onlar izler bırakır. Bütün her şeyi gelecekte yol göstermek için apaçık kaydederiz.

Olan ve olmakta olan her şey kaydedilmekte ve bir sonraki nesile aktarılmaktadır.

“İkra-Oku” ayetinin mânâ boyutunun sırrı budur.

İşte insan, kendi vücudunda geçmişte bir zamana gidebilir, geçmişte bir mekanda yaşayanlara, işaretlere ulaşabilir.

Ve hatta bunun bir üst boyutu olan, yaşanmış olan bir travmayı, bir hastalığı tamir edebilir.

Nasıl ki Tıp ilmi; atalardan gelen hastalıklara, genlerle taşınan yapıya ulaşmak, vücudda taşınan işaretleri okuyabilmek ve bunları tamir edilebilmesi için tecelli etmiştir.

İnsan da kendi vücudunda, varoluşun sırlarına ve atalardan gelen tüm boyutlara ulaşabilir.

İnsanın “Hû” boyutundan yolculuğu, varlık boyutunda “H-Hidrojen”le başlamıştır.

1 atom sayılı olan “H-Hidrojen” le başlayan varoluş, evreni oluşmasının ilk kapısıdır.

Hidrojen, evrenin atom sayısı olarak yaklaşık % 90’nını, kütle olarak ise %75’ini oluşturur.
Diğer bölümler ise hepsi Hidrojenden açığa çıkan bileşiklerdir.

Hidrojenle başlayan, helyumla devam eden varoluş, insana kadar tüm yapıların evrilip akmasıyla insanda birleşik bir yapı haline dönüşmüştür.

Yani insan denen yapı, ilk andan bu zamana kadar ne açığa çıkmışsa hepsini içinde taşır.

Yani bir tohum düşünelim; tohumdan filizlenmeyle başlayan ağacın oluşumu, gelişimi, filizden, dala, yaprağa, çiçeğe, meyveye, yani ağaca ait olan tüm özellikler tohumda taşınıyorsa, insan vücudu da evrenin tüm yapısını ve ataların tüm yapılarını içinde taşıyor.

İşte insan, kendi vücudunda, varoluşun sırlarını ve atalardan gelen tüm boyutları taşıyan bir kütüphanedir.
İnsan bu kütüphanede tüm sırlara ulaşabilir.

İnsan vücudunun kütüphanesinde geçmişte olan her şey muhafaza edilmektedir.
Yani insan, levh-i mahfûzunda her şey kayıtlı durmaktadır.

Şunu da unutmayalım ki; kişinin her türlü yaptığı, iyi ya da kötü düşünceleri duyguları, öfkesi, yalanı, dedikodu yapması, kibri, zararlı halleri, menfaat içinde olma halleri hep o kişinin beşeri vücudunun levh-i mahfûzuna kaydedilir ve bir sonraki nesile aktarılır.
Atalarımızdan bize aktarıldığı gibi.

İşte tayy-i mekân, tayy-i zaman sırrı; aktarılan bu kayıtların zamanına ve o zamanın mekânına dönmektir.

Yani tayy-i mekân, tayy-i zaman, geçmişte bir zamana dönmek, o zamanın bir mekanında yaşananlara ulaşmak demektir.

Yani tayy-i mekân, tayy-i zaman, ama kişinin kendi vücudunda ama bir başkasının vücudunda geçmişte bir zamana dönmek ve o zamanda bir mekanda olmuş olana ve onun kayıtlarına ulaşmak demektir.

Bu kayıtlara ulaşılabildiğinde, kişilerin taşıdığı travmalar, hastalıklar, öfkeler, korkular, panikler, zalimlikler tamir edilebilir mi?
Ayrıca kişilerin yedikleri, içtikleriyle ve bunların ölçüsünün kaçırılmasıyla oluşan beden rahatsızlıkları tamir edilebilir mi?

Evet yapılabilir.

İnsan vücud kütüphanesinde tüm bunların kayıtları varsa, bu kayıtlar muhakkak ki okunması ve gerekli dersin çıkarılması ve gereğinin yapılması içindir.

Peki insanın bunu gerçekleştirebilmesi için ne yapmalıdır?

İnsanın tayy-i mekân, tayy-i zaman yapabilmesi için, gönlünü çocuk saflığına getirmesi gerekir.

Kişinin kendi enfûs yolculuğu, arınmadan başlamaz.

Kapı edeple gelene açılır, edeple gelene lütûflar onun gönlü ölçüsünce sunulur.

Ve o kişinin, tayy-i mekân, tayy-i zamanı başlar.

O kişilerde tecelli eden hâl ise halka hizmettir.