AYET NEDİR
“Ayet nedir” diye toplumda herkese sorsak, hemen hemen herkes, Kur’ân diye bildiğimiz kitapta yazılı olan kelimelerden bahseder.
Allah’ın ayetleri dediğimizde herkes, Kur’ân diye adlandırdığımız kitaptaki yazılı olan sözcüklerden bahseder.
İnanç ile ilgili bir meseleyi konuşurken bile, hemen “şu ayette şöyle diyor” diye bahsedilir.
Peki ayet:” آيَاتُ” ” لآيَةً ” آيَةٍ ” dediğimiz nedir?
Bizlere ayet diye, Kur’ân’da yazılı olan kelimeleri gösterdiler.
Hep böyle öğrettiler, hep böyle söylediler.
Oysa o Kur’ân dediğimiz kitabı, dikkatlice okursak, yeryüzünde ve gökyüzünde olan her şeyin ayet olduğunu bildirir.
Yûsuf Sûresi 105: Ve keeyyin min âyetin fîs semâvâti vel ardı yemurrûne aleyhâ ve hum anhâ muridûn.
Meâli: Göklerde ve yerde nice ayetler vardır ki yanından gelip geçerler ve onlar onun farkına varmazlar.
Bakara Sûresi: 164: ….. vel ardı le âyâtin li kavmin yakılûn.
Meâli: …ve yeryüzünde olan her şeyde, elbette akledip düşünen insanlar için ayetler vardır.
Rum Sûresi 22: Ve min âyâtihî halkus semâvâti vel ardı vahtilâfu elsinetikum ve elvânikum inne fî zâlike le âyâtin lil âlimîn.
Meâli: Göklerde ve yerde olanların halk oluşu ve seslerinizin farklılığı da ve görünüşlerinizin farklılığı da O’nun ayetlerindendir. Elbette bunlarda bilenler için deliller vardır.
Ayet: İz, işaret, alâmet, delil, sinyal, demektir.
Evet, tüm kainatta her şey bir ayettir.
Varlığın kendisi de, varlıktaki nitelikler de hep bir ayettir.
Her bir ayet; bir işarettir, bir delildir, bir sinyaldir, bir izdir.
Bu iz bizi varlığın sahibine götürür.
Varlıktan bulunan, varlıktan akan her şey ayettir.
Allah dediğimiz, inanıp ta şahit olmadığımız o gizemi, ancak ve ancak ayetlerle, yani varlıktaki işaretlerle anlayabiliriz.
Yeter ki görünen varlığı inceleyelim, anlamaya çalışalım.
Ve buna kendi vücudumuzdan başlayalım.
Nefesimizden başlayıp, hücrelerimizi, dokularımızı, bedenimizi inceleyelim, çalışmasını, niteliklerini inceleyelim, “İkrâ-Oku”yalım, idrak etmeye çalışalım.
Nereden geldik, nasıl oluştuk, bedenimiz nasıl işliyor ve nereye gidiyoruz, sorularının cevaplarını, kendi vücudumuzu ve varlığı inceleyerek anlamaya çalışalım.
Allah, tüm varlıkta işaretleriyle kendini her an gösterir.
Görünen de görünmeyen de, evvel olan da âhir olan da O’ndan başkası değildir.
“Evvel ve sonsuz olan, zâhir olan ve bâtın O’dur”
“Huvel evvelu vel âhiru vez zâhiru vel bâtın” Hadid Sûresi 3
Allah, tüm varlıktan işaretleriyle kendini gösterir.
Bunu anlamak için, varlığı okumak gerekir, tefekkür etmek gerekir.
Hazreti Muhammed onun için”Ya Rabbi! Bana eşyanın hakikatini göster” diye dua etmiştir denir.
Allah, ancak ve ancak varlığın var oluşunu anladığımızda idrak edilir.
İşte insan, varlığı okumalı, incelemeli, düşünmeli, idrak etmelidir.
Eğer insan, canlı ayetlerden okumaya, yani varlıktaki işaretlerden okumaya başlayamazsa, kendi yaratılışının hakikatine ulaşamaz ve sonuçta Allah nedir, hakikatine ulaşamaz.
Eğer insan, Kur’ân kelimelerine ayet der ve bu kâinattaki her şeyin bir ayet olduğunu anlayamazsa, Allah’ı idrak etmekten uzaklaşır.
Ezan bizlere, günde 20 defa “Eşhedu-Şahit olun” diye bildirirken, bu hakikati bildirir.
Varlıktaki ayetleri yani sonsuz işaretleri inceleyerek, var oluşun hakikatini hissedebiliriz.
Her nesneyi iyi okursak, şüphesiz oradaki işaretler bize varlığın sahibini gösterir.
Yeryüzünde ve kâinattaki her şeyin bir ayet olduğu bize bildirilmiştir.
Yeter ki insan, Kur’ân diye bildiği, insanların matbaada oluşturduğu kitaptan başını kaldırsın, yönünü varlığa döndürsün, canlı ayetler olan varlık kitabıyla tanışsın, her varlığın bir ayet olduğunu anlasın.
Ve onu okumaya, onu incelemeye, onu anlamaya çalışsın.
İşte o zaman aradığı tüm soruların cevapları ile, bir bir buluşacaktır.
Zaten Kur’ân dediğimiz kitap bizlere bu gerçeği sunar.
Göklerde ve yerde bulunan her şeyin bir ayet olduğu Kur’ân’da defalarca bildirilir.
İşte insanın kendisi, yani tüm beden varlığı ile canlı bir ayettir.
Tüm organları, hücreleri bir ayettir.
Varlığındaki molekülleri, atomları bir ayettir
Allah kendini cümle kâinattaki ayetleriyle gösterir.
Bize verilen akıl bunları anlamak içindir.
Hazreti Muhammed onun için ”düşünmeyen kimsenin imanı olmaz” demiştir.
İman, emin olmaktan gelir.
Emin olmak ancak ve ancak şahitlikle oluşur.
Varlığı inceleyen oradaki işaretlerle, varlığın hakikatine şahit olan, emin olmuştur yani iman sahibi olmuştur.
Düşünmeyen insanın imanı olmaz, inancı olur.
O kişi, atalarından öğrendiği şahit olmadığı bilgilere inanır ve hiç düşünmeden ibadet diye bildiği şeyleri uygular. İşte buna inanç boyutu denir.
Düşünmeyen kimse, iman boyutuna ulaşamaz, mümin olamaz.
Müminlik emin olmakla oluşur.
Varlık bir kitaptır ve varlığın içinde tüm hakikatler satır-satır yazılıdır.
İsrâ Sûresi 58 de bu hakikat bildirilir.
“Kane zalike fi el kitabe mesturen.”
Meâli: İşte bu varlık kitabının içinde, tüm hakikatler satır-satır yazılıdır.
Kişi, tüm kâinatı bir kitap bilir, her şeyi bir ayet kabul ederse, Kur’ân’ın gerçeği olan, canlı kitap ile de tanışır.
Ve kâinat kitabından Allah hakikatine ulaşır.
Varlıktaki tüm işaretleriyle O’nun kendini gösterdiğini idrak eder.
Kâinat kitabının içindeki hakikatlerde hata yoktur, şüphe yoktur, yanlış yoktur.
Biz insanların yazdığı kitaplarda hata boldur.
Ama Allah’ın kitabı olan varlık kitabında, hata yoktur, yanlış yoktur.
Bakara Sûresi 2: Zâlikel kitâbu lâ reybe fîhi huden lil muttekîn
Meali: İşte bu kainat bir kitaptır. Onun içindeki hakikatlerde şüphe yoktur. Fenalardan sakınan, varlığın sahibini bilmek isteyenler için yol göstericidir.
Kur’ân dediğimiz kitabı incelediğimizde, yerde ve gökte olan her şeyin ayetlerden oluştuğu bildirilir.
İşte;
Kur’ân’ı Kerim:
Canlı olan her varlıktır. Okunası kitap da odur.
İşte;
Kur’ân’ı Kerim:
Tüm kâinattır, yani tüm kâinat kitaptır, incelenmesi gereken alandır.
Ayet: her varlığın içindeki, işaretlerdir, delillerdir, izlerdir.
Sûre: Varlığın sûret yönüdür, beden yönüdür, toprak yönüdür.
Sûretlerin ardı ayettir.
İşte bizler, ancak ve ancak hakikate varlıktaki işaretleri, yani ayetleri incelersek ulaşabiliriz.
İnsana, varoluşu ve varedeni anlamak için akıl verilmiştir.
Yeter ki insan, aklını, gönlünü bâtıl bilgilerden, zulüm hallerinden temizlesin, canlı kitap olan kendi vücud kitabına edeple dönsün, enfüs yolculuğuna başlasın.
İşte o zaman:
Kapılar bir bir açılacaktır
Sırlar bir bir gelecektir.
Mucizeler bir bir gösterilecektir.