BÂTIN O’DUR ZÂHİR O’DUR

 

O’dur bâtın olan, O’dur zâhir olan. ( Hadid Sûresi 3)

 

Yaratılışın sırrı, yaratanın sırrı bâtın zâhir’de gizli.

 

Yaratan bâtın yönü, yaratılış zâhir yönü.

 

Yaratan yaratılandan, yaratılan yaratandan ayrı değil.

 

Bâtın idi, zuhur etti, yani açığa çıktı, göründü.

 

Tohum sükûn halinde iken, bir hareketlenme olur, kabuk yarılır ve filiz açığa çıkar…

İşte o filiz büyür ağaca dönüşür…

Yâni ağaç bâtından zâhire çıkar…

 

Aslında ağaç tohumda sükûn halde idi, gizli idi, yani bâtın idi..

 

Gün geldi, tohum hareketlendi, tohumda olan zâhire çıktı, yani göründü.

 

Bu âlem de bir özde, yani râhîmiyette, yani kaynağında sükûn halde idi, gizliydi.

 

Bir dalgalanma ile yani bir hareket ile yürüyüş oldu ve âlem var oldu..

 

O dalgalanma an ve an olmakta..

 

Deniz de dalgasızken sükûn haldedir…

Ne zaman bir hareketlenme olur, dalgalar meydana gelir…

 

Artık denizde dalgalar oluşmuştur..

Deniz görünmez olur, dalgaları görünür.

Aslında görünen de görünmeyen de denizden başkası değildir.

 

İşte bu âlem de, bir denizin dalgasıdır, hareket boyutudur,var oluş boyutudur.

Var olan var edenin kendisidir.

İşte buna; varlık, oluş, hareket boyutu denir.

 

Cümle kâinat Allah denizinin dalgalarıdır..

 

Hepimiz Allah denizinin dalgalarıyız.

 

Dalga denizden ayrı değildir, deniz dalgadan ayrı değildir…

 

Dalga da desek sudur, deniz de desek sudur.

 

Su bir öz idi, kaynak idi, her şey sudan göründü.

 

Suyun sükûn hâli deniz, hareket hâli dalgadır..

Dalga, denizin hareket halidir…

 

Bu âlem de Allah’ın hareket halidir.

 

Hepimiz aynı denizde olan dalgalarız..

Hepimizin aslı O’nun kendisi.

 

Bu âlem O’nun, kendinde kendinin kendiyle dalgalanmasıdır..

 

Âşık olan dalgadır.

Mâşuk olan denizdir.

 

Âşık nereye bakarsa baksın denizi görür, denizi seyreder.

Nereye dönerse dönsün, her yer O’nun yüzüdür.

 

Bakara Sûresi 115: “Ve lillâhil meşriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh”..

“Doğu da ve batı da Allah’ındır. Nereye dönerseniz dönün Allah’ın yüzü oradadır”

 

Dalga boyutu kulluk boyutudur.

Deniz boyutu “Hû” boyutudur.

Kul ondan ayrı değildir, O kuldan ayrı değildir.

 

Dalga ciheti kesrettir.

Deniz ciheti vahdettir.

 

Dalgalar birbirine benzer, işte bu cihet “Teşbih”dir.

Denizin benzeri yoktur, tekdir, işte bu “Tenzih”dir.

Dalga deniz ayrı değildir, birdir, işte bu “Tevhîd”dir.

 

İşte ey kardeş:

Sen de, ben de aynı denizin dalgalarıyız..

Cümle varlık aynı denizin dalgalarıdır.

Nereye bakarsan bak, aynı denizin dalgalarıdır.

 

“Evvel O’dur, âhir O’dur, zâhir O’dur, bâtın O’dur” (Hadid Sûresi 3)

 

Görünen O’dur.

Görünmeyen O’dur.

Evvel olan O’dur.

Âhir olan O’dur.

 

O kendinden kendini açığa çıkardı.

Aynı tohumdan ağacın açığa çıktı gibi.

O bâtin idi zâhire çıktı.

 

El’ân da öyledir, yani geçmişte de öyleydi, şimdi de öyledir.

 

Sahibi Ulûhiyet ancak O’dur.

Sahibi Ubûdiyet ancak O’dur.