CÜMLE ÂLEM BİR KAYNAKTAN GELİR

Bütün âlem bir ûlvî deryadan süzülüp geldi, an be an gelmekte.

Her varlık aynı özden geldi, zaman diliminde zamanı gelince, belli bir mekanda açığa çıktı.

Ayrı ayrı gibi görünen varlığın aslı tektir.

Hepimizin kaynağı aynı yerdir.

Hepimiz bir râhîmiyetten geldik.

Hûd Sûresi 4: “İlâ Allah mercii kum”
“Kaynağınız ancak Allah’tır”

Merci: Merkez, kaynak, öz, asıl olan, rücû,

Hepimiz bir kaynaktan geldik, zaman içinde farklı farklı şekillere büründük.

Görünen görünmeyen tüm varlık aynı özden süzülüp geldi.

Hiç bir varlığın diğer varlığa üstünlüğü yoktur.
Her varlık birbiriyle kardeştir.
Birbirine, birbiriyle bağlıdır.

Yerde ve gökte nice âlemler vardır ki, hepsinin kaynağı birdir.

Bir ağaç düşünün, ağaçtaki yüzlerce yaprak, çiçek, meyve, dalları gövdesi aynı tohumdan gelir.

Yumurtadan çıkan bir hayvanı düşünün, hayvanın tüm vücudu, hücreleri, organları aynı yumurtadan gelir.

Bir insan vücudu düşünün, insan vücudunun içindeki sonsuz hücre, aynı ceninden süzülüp gelir.

İşte bu âlem de aynı kaynaktan gelir..

Hepimizin geldiği kaynağa “Hû- El Hû- Allah” denmiştir.

O ûlvî boyuta “Allah” denmiştir.

İşte, hepimizin aslı O’dur.
Hepimizin geldiği kaynak tektir, o da O’dur.
Hepimizin geldiği ve döndüğü yer O’dur.

Dünya denen yer, O’nun zâhir boyutudur.

Biri vefat ettiğinde, camîlerde okunan:
“İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” (Bakara Sûresi 156)
“Allah’tan geldi, O’na döndü”
“O idi, O’na döndü”
“Aslı O’dur, gelen O’dur, görünen O’dur, aslına dönen O’dur”

Bir damla su deryadan gelir, deryaya döner.

Bilene ölüm diye bir şey yoktur.

İşte hepimiz, Allah dediğimiz ûlvî sistemin görüntüleriyiz.

Hepimizin merkezi aynıdır.
Hepimiz kardeşiz.
Hepimiz O’nunla birbirimize bağlıyız.

Her varlık birbiriyle kardeştir.
İnsan vücudunda, zähirde görünen cümle varlığın yapısı vardır.

İnsan tüm âlemin merkezidir.

İnsan ilk andan beri, süzülüp gelen tüm varlığın toplandığı bir merkezdir.

Gördüğümüz her varlık; su olsun, toprak olsun, ateş olsun, hava olsun, bitkisel boyut olsun, hayvansal boyut olsun, insan vücudunda tüm özellikleriyle vardır.

Kesret gibi görünen varlık, özde aynıdır.

Okumanın da sınavı işte budur.
Kesrette kalmamak, vahdeti görmek.
Vücudlarda olan ilâhî sırlara ulaşmak.

İşte;
Hepimizin kaynağı Allah’tır.
Hepimizin Allah’ın zâhire çıkmış boyutuyuz.
Hepimiz O’yuz.
O hepimiz.

“Huvel evvelu vel âhiru vez zâhiru vel bâtın “Hadid Sûresi 3

Hepimizin; özü, aslı, kaynağı, mayası, merkezi Allah’tır.

Bu hakikate ulaşmanın tek yolu; kişinin kendi vücuduna dönmesi, orada yolculuk yapması, hakikatlere bir bir şahit olmasıyla mümkündür.
İşte “inisiye olmak” denilen budur.

İnsan vücudu bir mektuptur.
O mektupta, mektup sahibine ait olan tüm sırlar ve mektubun sahibi vardır.
Kâf Sûresi 16:…”Biz ona şah damarından daha yakınız.”

Nasıl ki ipek böceği, ipeği kendinden çıkarır ve kendinden çıkardığı ipeğin içine kendini gizler.

İşte Allah’da bu âlemi kendinden açığa çıkarır ve kendinden açığa çıkardığı bu âleme kendini gizler.

Cümle âlem O’nun kendinden başka bir şey değildir.

O’nu idrak etmek ancak ve ancak:
O’na ait olan; evvel boyutunu, âhir boyutunu, zâhir boyutunu, bâtın boyutunu anlamak, Tevhîd şuuruna ulaşmakla mümkündür.

Zebur, Tevrat, İncil, Kur’ân, tüm asliyetiyle insanda gizlidir.
Ve asla bozulmamıştır.
Allah katından sunduğunu korur.

“Aslı O’dur, gelen O’dur, görünen O’dur, aslına dönen O’dur”

İllâ Hû.