KARANLIKTAN AYDINLIĞA

BİR DEVLETİN DOĞUŞU

Gönülde ışık belirdiği zaman
Gönülde hedef oluştuğu zaman
Gözler hedefe kilitlenir
Hedef için yollar belirlenir

Amaç, esaretten kurtuluş olduğu zaman
Amaç, özgürlük olduğu zaman
O amaçta, aç susuz kalınır
O amaçta, nice canlar verilir

Kişi kendindeki gücü anladığı zaman
O gücün kudretine sığındığı zaman
Nice kapılır açılır
Nice başarılar elde edilir.

Amaç, bağımsız bir Devlet idi
Amaç, çocuklarımızın geleceği idi
Amaç, bağımsızlıktı
Amaç, özgürlüktü

İşte bu amaçla;
Kanıyla Canıyla mücadele ederek,
Günlerce aç susuz kalarak,
Her türlü sıkıntıyı aşarak,
İç düşmanla, dış düşmanla mücadele ederek,
Bıkmadan, yorulmadan, gönlündeki hedefe koşarak,
Özgürlük ve bağımsızlık uğruna uykusuz kalarak
Geleceği için canı pahasına mücadele ederek,
Çocuklarına torunlarına, yaşayacak bir ülke bırakmak için
bıkmadan gayret ederek,
Bir devlet, bir millet aşkıyla mücadele ederek,
Ülkemizin kurulmasında gayret gösteren,
Mustafa Kemal ve arkadaşlarına saygımızı sevgimizi minnetimizi sunuyoruz…
……….

İlim irfan aydınlatır, yaşatır…

Hurafeler bâtıl alan, karartır yıkar..

“Kur’ân’ın tercüme edilmesini emrettim, ki insanlar okuduklarını anlasınlar.” Mustafa Kemal

Enbiyâ Sûresi 10:….”Siz onun içindekileri anlayın. Hâlâ akıl etmez misiniz?”

Alak Sûresi 1- “Seni vücudlandıranın delilleriyle, yaratılışı araştır anla.”
………………………

“Benim manevi mirasım ilim ve akıldır.” Mustafa Kemal

İsrâ Sûresi 36: “Ve lâ takfu mâ leyse leke bihî ilm”
Meâli: “Bir ilim ifade etmeyen şeylerin ardına düşmeyin”
………………………

“Bizi yanlış yola sevk eden habisler, biliniz ki çok kere din perdesine bürünmüşlerdir.” Mustafa Kemal

Hadid Sûresi 14: …..ve garrekum bi Allâh el garûr
Meâli:…… ve aldatıcılar sizi Allah ile aldattı.

Münâfıkûn Sûresi: Dilinden Allah kelimesini düşürmez, hep ibadetlerde görünür ama içi başka dışı başkadır.
………….

“Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum.” Mustafa Kemal

Kur’ân; Din Allah’a aittir,kişinin dini olmaz imanı olur.

Mümin Sûresi 14:….. “Lehu el dine”….. “Din O’nundur.”
Mü’min Sûresi 65: :….. “Lehu el dine”….. “Din O’nundur.”
Zumer Sûresi 11: :….. “Lehu el dine”….. “Din O’nundur.”
Nahl Sűresi 52: “ve lehu ed dinu vasıben”… “ve din daima O’nundur.”

Kur’ân’a göre din: Varlığın yaratılış yasalarıdır.
Kur’ân’a göre sünnet: Varlığın işleyiş yasalarıdır.

Rûm Sûresi 31: “Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyeâ kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn.”

Meâli: “Onlar dini bölen kimselerden oldular ve bütün hepsi tarikatlara, mezheplere, cemaatlere bölündüler. Her zümre kendi inançlarıyla sevinip övündü.”
……………….

“Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.” Mustafa Kemal

Nûr Sûresi 46- “Doğrusu her varlığı, hakikatleri apaçık gösterir bir şekilde delilleriyle sunduk. Artık isteyen kimse Allah’a yol bulur ve dosdoğru hakikatin yolu üzere olur.”
…………….

“Biliriz ki Allah, Dünya üzerinde yarattığı bu kadar nîmeti, bu kadar güzellikleri insanlar istifade etsin, varlık içinde yaşasınlar diye yaratmıştır. Ve âzamî derecede faydalanabilmek için de bugün, Kâinat’tan esirgediği zekâyı, aklı insanlara vermiştir.” Mustafa Kemal

Kasas Sûresi 60- “Size verilenler, dünya hayatında faydalanmanız içindir ve ziynetlerdir. Hayırlı olan ve bâki olan Allah’ın hakikatlerine ulaşmanızdır. Öyleyse hâlâ akıl etmez misiniz?”
……………..

“Yalnız şurası var ki din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. Softa sınıfının din simsarlığına müsaade edilmemelidir. Dinden maddî menfaat temin edenler, iğrenç kimselerdir. İşte biz, bu vaziyete muhalifiz ve buna müsaade etmiyoruz…”Mustafa Kemal

Yâ-Sîn Sûresi 21- Siz, hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun. İşte onlar sizi hakikatlere yönlendiriyor.

Hûd Sûresi 51- Ey kavmim! Bu anlattıklarıma karşı sizden bir karşılık istemiyorum. Bana karşılık verecek olan ancak beni yaratandır. Hâlâ akıl etmez misiniz?
……….

Halifelik diye, bir kişiye bir zümreye makam tahsis edilemez.

“Halife ve halife makamının dinen, siyaseten varlığının hiçbir mana ve hikmeti yoktur. Türkiye Cumhuriyeti safsatalarla varlığını, istiklalini tehlikeye koyamaz.” Mustafa Kemal

En’âm Sûresi 165- “Ki O’dur sizi yeryüzünde halifeler olarak vareden”…

Yeryüzündeki her insan halifedir.
Halife hakikatini anlayan bunu anlar.
…….

Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. Mustafa Kemal

Burada reddedilen Kitap hakikati değildir.

Bu söyleneni tam olarak anlamadan hemen, Atatürk ilahi kitapları reddetti diye Atatürk’ü kâfir ilan ettiler.

Oysa Atatürk, ilahi kitapları değil, insanların bu kitapların gökten geldiği sanısını kabul etmiyor.

Burada sanıya, yani zannetmeye vurgu yapılıyor.

Burada reddedilen kitap değil, sanıdır.

Atatürk her varlığın Ulvî bir kitap olduğunu bilenlerdendi.

Okunası kitabın canlı kitap olan, varlık kitabı olduğunu bilenlerdendi.

“Gökten indiği sanılan kitapların” diyerek insanların ilâhî kitapları gökten geldiğini sanmasının doğru olmadığını söylüyor.

Her varlığın bir kitap olduğunu, Kur’ân bir çok ayette bizlere bildiriyor.

Secde Sûresi 2- “Ortaya çıkan her varlık bir kitaptır, onun içinde şüphe yoktur, tüm varlığı vücudlandırana aittir. “

Atatürk’te bu hakikate işaret ediyor.

İlhamlarımızı hayattan alırız diyerek de, Allah’ın “Hayy” sıfatına işaret ediyor.

İşte Atatürk “Hayy-Hayat” gerçeği insanlara hatırlatıyor.

“gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz” diyerek muhteşem bir gerçeği sunuyor.

Allah’ın Hayy sıfatı, hayatın ta kendisidir.
Allah’ın hakikatleri Hayy sıfatında gizlidir.
Hayy sıfatı da hayatın kendinden sunulur.

İşte okunması gereken kitap Hayatın kendisidir.

Al’î İmrân Sûresi 2- “Allah; ilah yoktur, O vardır, diri olandır, varlığı diri tutan sürüp gidendir.”
Bu hakikati en güzel sunar.

Allah hakikati varlıktaki Hayy sıfatında aranmalıdır.
………………..

“Din telakkisini kaldırmalıyız” Mustafa Kemal

Telakki: Kişisel anlayış ve görüş demektir.

Atatürk’ün burada demek istediği şey, Din hakkında; kişisel anlayış, her cemaatin, tarikatın kendine göre anlayışını ortadan kaldırmalıyız.

Din hakkında hakikatleri ortaya koymalıyız, demek istiyor.

Hurafelere göre değil, İlme göre bir Din anlayışı ortaya koymalıyız demek istiyor.

Dinin tüm insanlığa hitap eden bir yönü olmalıdır.

Bunu da Kur’ân’ı Kerim’de görüyoruz.

Fetih Sûresi 28- “Ki o Resûl; hakikatleri açıklayıp yol göstermek ve bütün dinlerin üzerine dinin hakikatinin ne olduğunu açıklamak için açığa çıktı. Her yerde her an hazır olan Allah, hakikati anlamanız için yeter.”

Saff Sûresi 9- “Ki o Resûl; hakikatin yolunu göstermek ve bütün dinlere karşı, dinin hakikatini anlatmak için ortaya çıktı. Eğer ortak koşanlar nefret hallerinde olmasalardı, din hakikatini anlarlardı.”

Bu konuda Atatürk’e atılan iftira; Atatürk, bu dini ortadan kaldırmalıyız diyor, yalanıdır.

Oysa Atatürk’ün dediği şey; “Bu din anlayışını ortadan kaldırmalıyız” der.

Burada “telakki” kelimesini koparıp cümleyi ona göre kuruyorlar.

Kelimenin aslı; “din telakkisini kaldırmalıyız” yani hurafelere dayalı din anlayışını ortadan kaldırmalıyız, dinin hakikatini ortaya koymalıyız demek istiyor.
……..

Gönül hurafelerden temizlenmeden hakikatler anlaşılamaz.

İlim irfan aydınlatır, yaşatır…

Hurafeler, bâtıl alan, karartır yıkar..