AREFE GÜNÜNÜN SIRLARI

Arefe günü nedir?

Bayram öncesi günlere, neden arefe günü denmiştir?

Kurban bayramı ve Ramazan bayramı öncesi günler, halk arasında arefe günü diye bilinir.

Peki, nedir arefe günü?
Bayramı müjdeleyen günde ne sırlar gizlidir?

Bayram nedir, arefe nedir?

Atalarımız, arefe günü ve bayram günü diye neye işaret etmişlerdir?

Arefe günü olmadan bayram olamaz mı?

Gelin arefenin sırlarına adım atalım.
Gelin bayramın sırrına adım atalım.

“Arefe” kelimesi, “ârif” kelimesinden gelir.

Ârif kelimesi; ârif olmak, bilmek, şahit olmak, idrak etmek, makam makam yükselmek, kendini bilmek, hakikatlere ârif olmak, gibi anlamlara gelir.

Arefe; A’râf, “arf” kelimesinin çoğuludur.

Ârif, maruf, marifet, arafat, irfan hep aynı kökten gelen kelimelerdir.

Âriflik; irfan sahibi olmak; kendinde ve varlıkta Hakk’a arif olmaktır.

Kur’ân’da bu isimle “A’râf Sûresi” vardır.

“Men arefe nefsehû fekad arefe rabbehû” hadisinde iki ârif kelimesi vardır.

Kendine ârif olan, yani kendini bilen, Rabb’ini bilir.
Yani kendi vücudunun işleyişini bilen, vücudunun sahibini bilir.
Amaç kendini bilmektir.
Amaç kendi vücudundaki ilâhî kudreti anlamaktır.

İşte “arefe günü” denmesinin muradı; kişinin kendine ârif olma sırrıdır.
Kendindeki Hakk’a ait olan tecellileri idrak etme sırrıdır.

Ârif olmak için, kişi kendi vücud kitabının sayfalarını bir bir okuması gerekir.

Kendine ârif olan, Rabbine ârif olur.

Rabbine ârif olan, tüm vücudları tutan Allah hakikatine ârif olur.

Arefe günü; fenafillah olmanın sırrıdır.

Kendini bilen, kendindeki Hakk’a teslim olur.
Kendindeki Hakk’a teslim olan, cümle varlıktaki Hakk’a teslim olur.

Ârif kişi; kendini bilen, vücudunu tutan Zâta teslim olan kişidir.
Ârif kişi; er kişidir, kamil kişidir.
Ârif kişi; Hakk şuuruyla yaşayan kişidir.

Âriflik bir makamdır.
Fenafillah makamıdır.

Ârif olmak; kendi vücudunda Allah’a ait olan “zikri, fiili, sıfatı, zâtı” anlamakla mümkündür.

Âriflik; bir edep içinde, bir ilim içinde kendinde ve varlıkta Allah’a ait olan hakikatleri anlamakla mümkündür.

Marifet, irfaniyet bu kelimeden gelir.
Marifet, irfaniyet üzere olan, âriflik üzere olan demektir.

Ârif kişi, öncelikle kendi vücudunda Allah’a şahit olur.

Ve ârif bilir ki, cümle varlıkta tecellileriyle kendini her an izhâr eyleyen Allah’ın kendisidir.

Ârif, kendine nisbet ettiği nisbetlerden geçen demektir.
Ârif, varlığın varoluşunun faaliyetini bir bir okur.
Varlık nasıl var oldu anlar, var edene teslim olur.

Ârif kendine varlık nisbet etmez.
Allah’ın ulviyetinin yanında ben de varım demez.

Ârif; Allah’ın varlıktaki, zikrine, fiiline, sıfatına, tüm vücudları tutan zât makamına ermiş kişidir.

Ârif, Allah hakikatine Allah ile erer.
Ârif, tüm beden elbiselerinin içinde Allah’ın olduğunu bilir.

Ve tüm varlığa Hakk gözüyle bakar.
Bir varlığı diğerinden ayırmaz.
Hiçbir varlığa hor bakmaz, çünkü bilir ki o varlık elbisesinin içinde de olan Hakk’ın kendisidir.

Ârifin yolu bayramadır.
Bayram ise Hakk’a vuslat etmenin sırrıdır.

Hakk’ta Hakk olan bayram eder.

Ârif olmayanın bayramı olamaz.
Âriflik makamına ermeyenin, bayram makamına ermesi olamaz.

Ârif, Hakk yolunda Hakk’a şahit olmak için, bir aşk içinde kendini unutarak yol alır.
Onun yolu Hakk’a vuslattır.

Ârif’in; cennet beklentisi, cehennem korkusu yoktur.
Ârif’in; din ayrımcılığı, cemaat tarikat ayrımcılığı yoktur.
Ârif; tüm korkuları, tüm yaptırımları aşmıştır.

Ârif, Allah’ın kelimelerinin arasında kaybolup gitmiştir.
Her bir varlık kelimelerden oluşan birer canlı kitaptır.
Okunası, görülesi, şahit olunası bir şehirdir.
O şehre teslim olmanın sırrı marifettir.

Ârif; Tevrat’ı İncil’i, Kur’ân kendi vücudundan okur.
Cümle varlık kitabından okur.

Onlar canlı kitaba ârif olanlardır.
“El kitâb yarifûn”Bakara Sûresi 146

Onlar her an ârifliğe tâbidirler.
Fe ittibâu bil marûf” Bakara Sûresi 178

Onlar, Hakk’a kurban olurlar.
Onların kurbanlığı onların ârifliğidir.
Onlar hayvan kurbanıyla değil, kendi vücudlarını Hakk’a kurban etmekle meşguldürler.

“Ve el akrabîn bil marûf hakk” Bakara Sûresi 180

Arafat kelimesi de buradan gelir.
Âriflik makamı, Hazreti İbrâhîm makamıdır.
Ârafat sırrına, ancak ve ancak ârifler erer.
İbrâhîm makamına ancak ve ancak onlar erer.

“min arafât” Bakara Sûresi 198

Onlar kendi vücudlarında, her an “fâil” olanı bilirler.
Onlar her varlıkta her an, fiiliyle tecelli edenin kim olduğunu bilirler.
“fî mâ fealne fî enfusihinne bil marûf” Bakara Sûresi 234

Evet, âriflik bir makamdır.
Bu makama ermeden, bayram makamına erilmez.

Bayram Hakk’a vuslat etmektir.
Enel Hakk sırrına ermektir.
Ârif olmadan vuslat olmaz
Vuslat olmadan bayram olmaz.

Ârif olana tüm kapılar açılır.
Ârif olana tüm lütuflar sunulur.

Ârif “la mevcude illâ Hû” irfaniyetine ermiştir.
Kendini kurban etmiş, kendinden geçmiştir.

İşte “Arefe”nin içinde ne sırlar gizlidir.
Arefe gününde ne mesajlar gizlidir.

Acaba bizler düşünebildik mi?
Bu sırları yakalayabildik mi?
Kur’ân’da, onlarca geçen”ârif” kelimesinin hakikatine erebildik mi?

Arefe olmadan bayram olmaz.
Âriflik makamına ermeden, Hakk yüzünü göstermez.
Hakk’ın yüzü vuslat makamıdır.
Vuslat Hakk’tan gayrısının kalmamasıdır.

Ey kardeşim!
Gel arefenin sırrına erelim.
Âriflik nedir bir düşünelim.
Ve gel nefsimize, yani kendimize ârif olalım.
Ve kendimizin sahibine teslim olalım.
Teslim olalım ki bayram etme şerefine erelim.

Bilelim ki âriflik, kendindeki Hakk’a şahit olmaktır.
Bilelim ki bayram, Hakk’a vuslat etmektir.

Arefe günü;
Yıkanmaktır, arınmaktır..
Tüm benlik kirlerinden temizlenmektir.
Tövbe edip, bir daha benliğe düşmemektir.
Kendi benlik elbiseni çıkarmaktır.
Hakk’ın nûr elbisesini giymeye hazırlanmaktır.
Fenafillah olmaktır.
Kendi üç şeytanını teslim almaktır.
Bayrama hazır olmaktır.

Ârefe gününüz mübarek olsun.
Bayram gününüz vuslat olsun.