ŞEYTANLAŞMAK

Şeytan diye ayrı bir varlık yoktur.
Şeytan insanın zalimleşmiş boyutudur.

İnsan, yaptığı kötülükleri; adı olan kendi olmayan şeytanın üstüne atarak, zalimliğine kılıf uydurur.
Şeytan denilen şey, zalim kişinin ta kendisidir.

Onun için şeytan dediğimizde bilelim ki, kötülükler içinde olan zalim kişi anlaşılmalıdır.
Onun için şeytan diye bahsettiğimiz, kötülükler, zalimlikler içinde olan kişidir.

Yani şeytanlaşmak, zalimleşmek demektir.
Zalimleşen kişi şeytandır.

Ayrı bir şeytan aramanın anlamı yoktur.
Kim ki çevresine acımasızca zulmediyor, işte o şeytanlaşmış kişidir.
Kim ki çevresine kötülük yapıyor, o şeytandır.

Şeytan, “şa-ta-na” kelimesinden gelir.
Uzaklaşan yani Hakk’tan uzak olan demektir.
Hakk’tan uzak olan, kibir içine düşer ve şeytanlaşır.

Varlığın özünü, görmekten uzaklaşan “şa-ta-na” durumunu düşer.
“Şa-ta-na” durumuna düşen, varlığın dış boyutunda kalır ve ondan menfaat elde etme derdine düşer.
Yani varlığın eşya boyutunda kalıp, hakikatine eremeyendir.
Şeytan, eşya aynı kökten gelen kelimelerdir

Eşyadan menfaat elde durumu, kişiyi özden koparır.

İşte o menfaat elde etme durumu kişiyi, kendi çıkarının derdine düşürür ve kişi zalimleşir.

Nisâ Sûresi 120:….. “şeytânu illâ gurûrâ” “ şeytan denen, ancak gurur, kibir içinde olandır”

Evet, her kim; bir gurur, kibir içindeyse, işte o kişi şeytandır.
Gururlanma, kibirlenme şeytanlığın doğduğu yerdir.

Şeytan, varlığın eşya boyutunda kalıp, varlığa zulmederek kendine menfaat elde etme derdindedir.
Şeytanın cirit attığı yer, dini alandır.
Şeytan son planını asla önceden belli etmez.
Şeytan planını hep gizler.
Şeytan planını masumlar üzerinden gerçekleştirir.

Şeytan planını; inanç, ibadet alanı üzerinden gerçekleştirir.
Şeytanın dini kullanarak, hedefine ulaşır.

Dindar kılığına girerek, hedefine adım-adım yaklaşır.
Şeytanlaşmış kişi her zaman sinsidir.
Tek amacı vardır, o da kendi çıkarıdır.
Şeytan masumları Allah diyerek aldatır.
Şeytan masumları Allah diyerek, kitap diyerek, din diyerek, ibadet diyerek, farz sünnet diyerek aldatır.

Kendini Allah yolunda mücahit gibi gösterir.
Asıl amacı çok gizlidir, hiç belli etmez.
Gizli planını, ibadet alanında masumlara kendini Müslüman gibi, mehdi gibi, mesih gibi, evliya gibi göstererek gerçekleştirir.

Kâh namazda, kâh Kur’ân okumada, kâh oruçta, kâh haçta görünür.

Hep Allah korkusundan bahseder. (Haşr Sûresi 16)
“ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım” Haşr Sûresi 16

Korkuyla beyinleri kilitler, düşünmez eyler.
Çünkü bilir ki korkan kişi, o korkudan dolayı itaatkâr olur, emirlere uyar, denileni yapar.
Her seferinde Allah korkusundan, günahlardan, veballerden bahseder.
Hemen kadere sığınır, her şey Allah’tan der.
Hayır da şer de Allah’tan der.
Kötülükler Allah’ın takdiri der.

Hakikatler anlaşılsın istemez.
Emirlerle yasaklarla hareket eder.
Asla ilimden irfandan şahit olmaktan bahsetmez.
İlim onun düşmanıdır.
Akıl onun düşmanıdır.
İnsanlar arasına ikilik, nifak, fesatlık sokar.

Amacı bellidir.
Amacı kendidir.
Amacı; otorite kurmaktır, makamdır, saltanattır, şöhrettir, insanları kendine köle etmektir.
Amacı; isimdir, şöhrettir, maldır, mülktür, paradır, lüks yaşamdır.

Asıl amacını hep gizler.
Asıl amacını yanındaki kimse bile bilemez.

Oyununu din üzerinden oynar.
Amacına ulaşmak için yavaş yavaş sincice hareket eder.
Amacında, gençlerin masum Allah inancı çok önemlidir.
Onları yavaş yavaş kendine bağlar.
Onlara, yavaş yavaş inanç boyutunda ne kadar önemli iş yaptıklarını hissettirir.
Her kesimden insanları kendine bağlar.

Yolunu, amacını, kutsallık adı altında kurgular.
Cihat, mücahit, kâfirlik kavramını hep kullanır.

Şeytanlaşan kişi, hangi alanda olursa olsun, hep kendi çıkarını ön planda tutar.

Asla Tevhîd şuurundan hoşlanmaz.
Toplumun cemaat, tarikat, mezheplere bölünmesini ister ve böler.
Bölünme olsun ki, onları küçük küçük kontrol etsin ister.
Bir topluluk kendini, diğerlerinden yüce görsün ister.
Bir topluluk kendi yüce görsün ki, diğerleriyle husumet içinde olsun, kaos olsun ister.
Çünkü şeytan kaostan beslenir..

Kasas Sûresi 4- “Doğrusu firavun yeryüzünde kendini yüce gördü ve halkını cemaatlere ayırdı”

Her kişi içinde şeytanlık potansiyeli taşır, kişi kibre düştükçe şeytanlaşır ve kendisi bunun farkına bile varmaz.

Ona sorsan, itikat üzeredir, yani dini inançları hep yerine getiren biridir.

Allah’a sadece inanır, Allah hakikatine arif değildir.

Emir ve yasaklar, onun için din mecburiyetidir.
Emir ve yasaklar denen alanın hikmetini asla bilmez.

İnanç, iman inceliğini bilmez.
Hep dışarıda kâfir arar ve onların yok edilmesini ister.
Kâfir diye ilan ettiği kişiler, onun amacının önünde bir engeldir.

Mina’da sembolik olarak 3 ayrı yerde şeytan taşlamak, kişiyi şeytanlaştıran 3 ayrı zannın kişiden uzaklaştırılmasıdır.

Bu 3 duygu nedir dersek:

1- Cemre-i Suğrâ: Küçük cemre, küçük şeytan
2- Cemre-i Vustâ: Orta cemre, orta şeytan
3- Cemre-i Aka’be: Büyük cemre, büyük şeytan

Bu sembolik şeytanlar; kişinin kendine nispet ettiği, fiil benim, sıfat benim, vücud benim zannıdır.

Kişinin içindeki büyük şeytan, içindeki gizli şirktir.
Kişinin içindeki gizli şeytan, kendini seçilmiş, veli, evliya, gavs, mesih görmesidir.

Bu zanlardan bu duygulardan kurtulamayan kimse:
Kendini varlıktan koparır, benliğe düşer.
Kendini üstün görür, kibre düşer.
Hep benim olmalı der, zalimliğe düşer.
Zalimliğe düşen kişi, artık şeytanlaşmıştır ve hep başkalarına zarar verir.
Şeytanlaşan kişi; merhametten, rahmetten, şefkatten yoksun kişidir.

İşte şeytanlaşmanın temel noktası; kibirlenmek, ben olgusuna düşmektir.

Şeytanlaşan kişi, hep varlığın dış yüzünde kalır, varlığın özünü göremez.

Şeytanlaşmak; Hakk’tan uzaklaşmaktır.

Savaş şeytandır.
Barış, huzur İslâmdır.

Şeytan; kötülüktür, zalimliktir.
Zalimlik, kötülük, şeytandır.

İşte dikkat edelim, her çocuk atalardan gelen kesbiyet kodlarında, şeytanlaşma durumunu taşır.

Şeytanlaşmanın oluşmasına etken olan şey; çocukken başlayan aile ve toplum eğitimi ve algılarıdır.
Ve bilhassa bunda ana etken, doğru olmayan din eğitimidir.

Şeytanlaşmaya engel olan tek şey;
Varlığı okumaktır.
Varlıktaki faaliyeti iyi anlamaktır.
Varoluşu ve var edeni idrak etmektir.
Varlığın geldiği aslı görmektir.
Varlığın birbiriyle olan bağını görebilmektir.
Kendi vücudunun işleyişine arif olmaktır, kendine arif olmaktır.
Kendinin ve varlığın özünün aynı olduğunu anlayabilmektir.
Kendini varlıktan bir varlık saymaktır.
Kendine şahit olmaktır.
Allah hakikatine ermektir.
Kulluk bilincine ulaşmaktır.

Gel ey kardeşim;
Dışarıda bir şeytan arama.
Önce de ki; ben bir şeytan mıyım?
Zalim miyim, kötülük yapıyor muyum?
İnsanların arkasından dedikodu yapıp, onları kötülüyor muyum?
Para için, mal için, şöhret için, birilerinin hakkını yiyor muyum?
Gurur kibir içinde miyim?
Birlerine hor bakıyor muyum?
Kendi inancımı, milletimi, mesleğimi, cinsiyetim, ailemi, büyük görüyor muyum?
Diğer inançlara, milletlere, mesleklere, cinsiyete, ailelere hor bakıyor muyum?
Ayrımcılık, ikilik içinde miyim?
Kendimi ayrıcalıklı görüyor muyum?
Kendi çıkarımın derdine düşüp, zalimlik yapıyor muyum?

Gel kardeşim, kendine bir sor: Ben bir şeytan mıyım?

Gel kardeşim, Hazreti Muhammed’in “şeytanımı Müslüman ettim” sözünü iyi anla.
Ve sen de kendi şeytanını bul, ki o sensin ve kendini Müslüman et.