YUSUF’U YİYEN KURT NEYDİ

Yusuf’un kardeşleri “ekele hu el zibu” “onu kurt yedi” dediler.

Neydi Yusuf’u yiyen bitiren kurt?

Bir kurda yenmeden, beden kuyusuna atılmadan, kervana katılmadan, Mısır’a sultan olunur muydu?

Dilimizdeki” içime bir kurt düştü” deyiminden ne anlamalıyız.

Yusuf’un kardeşleri, babalarına Yusuf için “kurt onu yedi” dediler.

Bunu iki cihetten düşünebiliriz.

Ayette geçen “kurt onu yedi” sözünü değerlendirirsek; kişinin kurt tarafından yenmesi, kendi içindeki canavarlığa esir olması olarak düşünebiliriz.

İnsanın içini yiyip bitiren kurt; öfke hiddet, intikam, kıskançlık, hasetlik gibi duygular da olabilir.
Bâtıl bilgiler, asılsız bilgiler de insanın içini yer bitirir.

Birde şöyle düşünebiliriz: Dilimizde “içime bir kurt düştü” deyimi vardır.

İçime bir kurt düştü: Kuşkulanmak, şüphelenmek, gerçeği aramak demektir.

Anne babadan, toplumdan, gittiği topluluklardan din adına duyduğu bilgilerin doğruluğundan şüphelenmeyen kişi, hakikati bulamaz.

Yusuf olabilmek için, kişinin içine kurt düşmelidir, yani kişi din adına duyduğu her sözün doğruluğunu araştırmalıdır.

İçine kurt düşmeyen kişi, ten boyutundan cân boyutuna geçemez.
Yani Yusuf olamaz.

Şüphelenmeyen kişi, kuşkulanmayan kişi, gerçeğe ulaşamaz, şahitlik makamına eremez.

İçine kurt düşmeyen kişi, yani bilgilerden şüphelenmeyen, bilgilerin doğru olup olmadığından kuşkulanmayan kişi, atalarından öğrendiği şekilde hareket eder.

Yani;
Anne babası Müslümandır, o da öyle kalır.
Anne babası Hıristiyandır, o da öyle kalır.
Anne babası Musevidir, o da öyle kalır.

Kişiler çoğunlukla atalarının inanç yolu üzere hareket eder.

Kendi anne babasından bulduğu inancı doğru bilir, o inanç üzere hareket eder, başkalarının inancını eğri gördür ve onları kâfir bilir, cehennemlik bilir.

Çünkü anne babası böyle öğretmiştir, çocuk anne babasını sevdiğinden dolayı, onların aktardığı bilgilere inanır.

Bakara Sûresi 170- “Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ elfeynâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ yakılûne şeyen ve la yehtedûn”

Meâli: “Onlara Allah’ın sunduğu şeylere tâbi olun denildiği zaman, derler ki: Hayır, biz atalarımızı ne üzere bulduysak ona tâbi oluruz. Eğer ataları bir şeyi akıl etmiyorlar ve doğru yol üzere olmasalar da mı?”

A’râf Sûresi 28: “Ve izâ faalû fâhişeten kâlû vecednâ aleyhâ âbâenâ vallâhu emerenâ bihâ kul innallâhe lâ yemuru bil fahşâ e tekûlûne alâllâhi mâ lâ talemûn”

Meâli: “Bir benlik içinde haddi aşanlar derler ki: Biz atalarımızı da bu yolda bulduk ve bu bize Allah’ın hükümleridir. De ki: Benlik içinde olmak, haddi aşmak, kesinlikle Allah’ın hükümleri değildir. Sizler Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylüyorsunuz.”

Çocuk anne babasından gelen inanç üzere olursa, anne babasından öğrendiği inancı yüce görür, böylelikle kendini de yüce görür, diğer inançta olan kimselere hor bakar, onları kâfir görerek, gurur kibire düşerek haddi aşar.

Ayette belirtildiği gibi “Benlik içinde olmak, haddi aşmak” hâline düşer ve bunu da fark etmeden yaşayıp gider.

İşte anne babasından öğrendiği inanç üzere hareket eden çocuk, kendine anlatılan din adına bilgilere inanır ve onları sorgulamaz, şüphelenmez, doğruluğunu araştırmaz, çünkü anne baba sevgisi inanmaya yol açar.

Aktarılan bilgilerin doğruluğunu sorgulamaz, düşünmez, araştırmaz, hakikatlere şahit olmadan, bilgilere, ibadetlere, aktarıldığı gibi inanır.

Yani içine kurt düşmez.
Yani; bilgilerin doğru olup olmadığından kuşkulanmaz, şüphelenmez, gerçeği aramaz, anlamak için düşünmez, araştırmaz.

Yani içine kurt düşmeyen kişi:
Kuşkulanmaz.
Şüphelenmez.
Akıl etmez.
Düşünmez.
Sorgulamaz.
Araştırmaz.
Hakikati arama peşine düşmez
Ve sonuçta hakikate şahit olmaz.
Ve sonuçta anne babadan öğrendiği bilgilerin inancında kalır, varlıktaki hakikatleri göremez, iman boyutuna eremez.

İçine kurt düşmeyen kişi, yani araştırmayan sorgulamayan kişi şöyle söyler.

A’râf Sûresi 70: “Kâlû e citenâ li nabudallâhe vahdehu ve nezere mâ kâne yabudu âbâunâ fetinâ bi mâ teidunâ in kunte mines sâdıkîn”

Meâli: “Dediler ki: Sen bize, tek Allah’a kul olmamız ve atalarımızın kulluk ettiği şeyleri bırakmamızı mı söylemeye geldin? Eğer sen doğruyu söylüyorsan, öyleyse bize söylediğin şeyleri getir, ispat et.”

Ayette belirtildiği gibi;
Anne babamızın inandığı, ama hiç şahit olmadıkları Allah’a bizde inandık ve Allah var dedik, Allah bir dedik, ama hiç şahit olmadık.
Çünkü anne babamız, öyle öğretti, biz de öyle inandık.

Allah’a kul oluyoruz diye; kendi zannımıza, inancımıza, öfkemize, ayrımcılığımıza, benliğimize, gurur kibrimize kul olduk, ama anlayamadık.
Haddi aştık, benlik içinde kaldık, ama göremedik.
Hakikate şahit olmadık, görmedik, düşünmedik, araştırmadık.
Hiç anlamadık, hiç fark etmedik.

Çünkü içimize kurt düşmedi, bizi kurt yemedi, duyduğumuz bilgilerin doğru olup olmadığından kuşkulanmadık, şüphelenmedik, gerçeği aramadık.

Yusuf’un kardeşlerini kurt yemediğinden dolayı, onlar Yusuf olamadılar.

Yusuf’u kurt yediğinden dolayı, yani içine kurt düştüğünden dolayı, yani duyduğu her sözün doğruluğunu araştırdığından dolayı o Yusuf oldu.

Yusuf olmak için; kuşkulanmak, şüphelenmek, sorgulamak, araştırmak, şahit olmak şarttır.

Kur’ân’da onlarca yerde; “akıl etmez misiniz?” ayetiyle buna işaret eder.

Hacc Sûresi 46: “E fe lem yesîrû fîl ardı fe tekûne lehum kulûbun yakılûne bihâ ev âzânunyesmeûne bihâ fe innehâ lâ tamal ebsâru ve lâkin tamal kulûbulletî fîs sudûr”

Meâli: “Yeryüzünde gezip dolaşmazlar mı? Böylece onların akıl edecek kalbleri yok mu, ya da işitecek kulakları. Fakat onların görmelerinde körlük olmaz ve lâkin gönüllerindeki idraklerdedir körlük.”

Kur’ân başından sonuna kadar:
Akıl edin, düşünün.
Tedebbür edin.
Tefekkür edin.
Tezekkür edin.
Bakıp gözlemleyin, gibi ayetlerle doludur.

İçine kurt düşmeyen kişi; akıl edemez, düşünemez, araştıramaz, gerçeğe yol alamaz.

Akıl, iman için şarttır.
Akıl olmadan iman olmaz
İnsan olarak yaratılmanın sırrı akıldır.

Aklı işletmenin yolu da; kuşkulanmaktır, şüphelenmektir, sorgulamaktır, acaba diyerek gerçeği aramaktır.

İşte, içine kurt düşmeyen kişi, akıl edemez, gerçeğe ulaşamaz.

Yusuf olmanın yolu, kurt tarafından yenmektir, içine kurt düşmektir.

Yusuf olmanın yolu; atalardan gelen bilgilerden kuşkulanmak, o bilgileri sorgulamak ve gerçeği aramaktır.

Gerçek ise insanın kendi vücududur, o gerçeğe ulaşmak için vücud kuyusuna düşmek gerekir.

Kurda yenmeden, beden kuyusuna düşmeden, hakikatlerin kapısı açılmaz.