ÜMMÜ’L KİTÂB

Ümmü’l Kitâb nedir?
Ehl-i Kitâb nedir?
Ümmilik nedir?

Ümmü’l Kitâb, kitapların kaynağı, aslı, anası demektir.

Ümmü’l Kitâb’dan Kur’ân okumayan, Kur’ân okumuş sayılmaz.

Ümmü’l Kitâb’dan okuyabilmek için “Ümmi” olmak gerekir.

Bu görünen âlem var olmadan önce, ümmü’l kitâb boyutunda var idi.

Nasıl bir ağaç, ağaç olmadan önce tohumun içinde var ise, işte görünen her varlık, ümmü’l kitâb boyutunda var idi.

Râd Sûresi 39: “Ve inde hu ummu’l kitâb”
Meâli: “Ana kitap O’nun katındadır”

Bu âlem, her bir varlık, bir kitâbtır, bu kitâbların ana kitâbı ise “ümmü’l kitâb”tır.

Ümmü’l kitâb, bu âlem açığa çıkmadan önce, bir özde, yani bir levh-i mahfuzda satır satır yazılı idi.

Ümmü’l kitâb, Allah’ın katındadır ki, “kûn fe yekûn” emriyle, var olan her şey, levh-i mahfuz’dan bir bir tecelli etmeye başladı.

Ümmü’l kitâb’da ne varsa, onun levh-i mahfuzunda yazılı idi.
Varlığın var oluş sırları, ümmü’l kitâb’ın levhalarında muhafaza edilmekteydi.

Tüm varlığın; şekli, yapısı, çeşitliliği, ömür süreci, ümmü’l kitâb’da var idi.

Şöyle düşünelim, göz adına yazılan tüm kitâbların ümmü’l kitâb’ı, gözlerin bizzat kendidir.

Cilt adına yazılan tüm kitâbların, ümmü’l kitâb’ı insan dersidir.

Kur’ân-ı Kerim, ümmü’l kitâb’tan inzal olmuştur. Âl-i İmrân Sûresi 7

Kulların yazdığı Kur’ân meâllerinde yüzlerce hatalar olabilir.

Ama, ümmü’l kitâb’ta, bir hata, bir eğrilik, bir şaşma yoktur.

Ümmü’l kitâb’tan okumayan Kur’ân okumuş sayılmaz.

Ümmü’l kitâb’tan okuyabilmek için, ümmi olmak şarttır.

Ümmilik, toplumun bildiği anlamda, okuma yazma, hesap kitap bilmeyen demek değildir.

Ümmilik, anadan doğduğu saflıkta, hiç kirlenmemiş, bir dimağa sahip olan demektir.

Ümmilik, ümmî; umm kökünden gelir.
Umman kelimesi de buradan gelir.

Umm: Ana, aslı, esası, asliyeti, özü, merkez, kaynak, saf, doğal, gibi anlamlara gelir.

Ümmi; aslına uygun, merkeze bağlı, kaynağından beslenen gibi anlamlara gelir.

Ümmi; Anasından doğduğu saflıkta hareket eden, saflığını korumuş, hiç bir inançla kirlenmemiş olan demektir.

Nasıl ki çocuk doğduğunda, hiç bir inanca tâbi değildir.
Anne baba, daha sonra o çocuğu kendi inancına yönlendirir.

Hakikatleri, kulların oluşturduğu, matbaalarda basılan Kur’ân’dan, ya da diğer kitâblardan öğrenmeye çalışana “Ehl-i Kitâb” denir.

Hazreti Muhammed zamanında, Tevrat, İncil ve diğer kitâblardan okuduklarını, orada burada hakikat diye anlatanlara “Ehl-i Kitâb” denirdi.

Hazreti Muhammed döneminde ve öncesinde, ellerinde dini kitâblar olanlar ve o kitâblardan okuyanlara ve halka, o okudukları kitâblardan bir şeyler anlatanlara, halk arasında Ehl-i Kitâb” denirdi.

“Ehl-i Kitâb” diye söylenen kesim, ellerinde kitâb olanlar ve o kitâblardan okuyanlardı.

Yani “Ehl-i kitâb” denilen kesimin, hakikat diye anlattıkları, sadece kitâbsal bilgilerdi.

Oysa, hakikatler bizzat varlığın kendinden idi.
Oradan okumayıp, matbaalarda basılan kitaplardan bilgilenen ve onları hakikat diye anlatanların hepsi “Ehl-i Kitap” dır.

Varlığın kendinden okumayan, hakikate ulaşamaz.

Kur’ân okumak, varlığın özünden okumaktır.

Kulların yazdıkları kitâblara, ya da bir inanca teslim olanlara teslim oldu demek doğru değildir.

Teslimiyet, aslımızın geldiği ana kaynağa teslim olmaktır.

Âl-i İmrân Sûresi 20: ”Vel ummiyyîne e eslemtum”
Meâli: ”Aslınızın geldiği yere teslim oldunuz mu?”

İşte ümmü’l kitâb’a teslim olmayan, hakikatleri okumaya başlayamaz.

Ümmü’l Kitâb’dan okuyabilmek, ümmilik makamına ermekle mümkün olur.

Ümmîlik makamına ancak ve ancak, inanç ayrımcılığından temizlenmekle ulaşılabilir.

Çocuk, annesinden doğduğunda hiçbir inanç ayrımcılığı bilmez.
İşte o saf hale ulaşmak, ümmilik makamına ermektir.

Aklından, tüm ayrımcılığı, tüm fena hallerini temizleyen, anasından doğduğu saflığa ulaşan, gönlünde zerre kadar kötü bir hâl, düşünce taşımayan kişi ümmilik makamına ermiştir, ümmi olmuştur.

Ümmîlik makamına gelmek için yapılacak olan, aklımızı, gönlümüzü tertemiz yapabilmektir.

Gönlünü tertemiz etmeyen, saflığa ulaşmayan Allah’ın hakikatlerine ulaşamaz.

Ümmîlik makamına gelen, hakikatleri zahirde din adına yazılan kitâblardan değil, Allah’ın canlı kitâbı olan varlığın tertemiz kaynağından okur.

Kitâbullah denilen kitâb, insanın canlı vücududur, varlığın kendisidir.

Her varlık ve insanın vücudu kitâbullah’tır, okunası kitâb odur.

Kulların derlediği kitâblar, Allah’ın kitâbı olan varlık kitabından esinlenilmiştir.

Kulların yazdığı kitâblarda, hatalar eksikler vardır.

Allah’ın kitâbı olan, kitâbullah’ta yani canlı varlık kitabında hata yoktur.

İşte, Ümmü’l Kitâb, bu âlem kitâbı açığa çıkmadan önce, Allah’ın kendinde olan kitâbdır.

Her bir varlık, ümmü’l kitâb’ın açığa çıkmış boyutudur.

Okunası kitâb, hakikatlerin satır satır yazılı olduğu kitâb, varlığın özüdür.

Kulların derlediği kitâblardan, hakikatlere şahit olunamaz.

Şahitlik makamı, canlı kitâb olan varlığı okumak, varlıktaki değerleri görmekle mümkündür.