İLİM-BİLİM-FEN-BİLGİ-SOSYAL BİLİM

Hep, kitaplardan aktarılan yazıları, bilgileri ve dilden sözlere dökülen sözcükleri, bilgileri, İlim zannettik, Bilim zannettik.

Oysa, İlim- Bilim- Bilgi arasında ince ayrıntılar vardı, ama biz hepsini aynı zannettik.

Peki, neydi bu ince ayrıntılar?

Neydi İlim?
Neydi Bilim?
Neydi Fen?
Neydi Bilgi?
Neydi Sosyal Bilim?

Bilgiler, sözcükler ilim miydi?

Kitaplarda yazılı olanlar bilim miydi?

Oysa İlim: Varlığın özünde yazılı olan, varlığın var oluş sistemidir.
Fen: İlmin kolları olan, Matematik, Fizik, Kimya, Biyolojinin ortak adıdır.

Bilim: Açığa çıkan varlık boyutunda, yapılan keşiflerdir, okumalardır.
Fen okumalarına “Bilim” denir.
Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji boyutunun incelenmesi, “Bilim” boyutudur.

Bilgi ise: Yapılan incelemelerin söze dökülmesidir.
Yapılan tespitlerin, doğru ya da yanlış olarak anlatılması, yazılara dökülmesidir.

Sosyal bilim ise: Varlığın varoluşu ve topluluk oluşturması ve bir varlığın diğer varlıkla olan, toplumsal yaşantıda bağları, ilişkileri, davranışları idi, doğadaki varlığın birbirine olan muhtaçlığı idi.

Şimdi teker teker açmaya çalışalım.

İlim: Varlığın kendinde olan, varlığın var oluş sisteminin satır satır yazılı olan ilâhî yazılımın işaretleridir.

Bu yazılım boyutuna; “Levh-i Mâhfuz” denir.

Burûc Sûresi 22: “Fî levhın mahfûz”

Meâli: Tüm hakikatler, varlık sayfalarının içinde muhâfaza edilmiştir.

Levha: Sayfa, yazılı olan, levha, üzerinde ilmin yazılı olduğu levhalar
Mahfûz: Muhâfaza edilen, saklanan, korunan, içindeki taşıdığı değeri hiç eksiltmeden ya da arttırmadan koruyan, koruyup aktaran,

Varlıkta yazılı olan ilim, varlığın geldiği boyut olan “Levh-i Mâhfuz” gizlidir.

Varlık var olmaya başlayınca, Fizik, Kimya, Biyoloji, Matematik olarak tecelli eder.

Fizik, Kimya, Biyoloji, Matematik, o ilmin boyutlarıdır.

Varlığın, ışık boyutu, kimya boyutu, biyolojik boyutu, matematik boyutu vardır.

Varlık bu boyutlarla var olur, işte bu varoluşun varlıktaki yazılı boyutu ilimdir.

Kitaplarda yazılan bilgilere, dil ile aktarılan sözlere ilim denilemez.

İlim aranacaksa, kesinlikle varlığın özüne bakılmalıdır.

Evrenin ve her bir varlığın varoluşunu anlamak için ilim şarttır.

Çünkü Evren ve her bir varlık, ilimsel bir yazılımın tecellisidir.

Varoluş için ilim şarttır, varoluşunu anlamak içinde o ilimle buluşmak şarttır.

Bunu çok iyi bilen Hazreti Muhammed, düzenlediği ezanda, günde 20 defa “Eşhedü” kelimesini duyurarak, insanlara şahit olmalarının yolunun ilim olduğuna işaret etmiştir.

İlim kişiyi şahit olmaya götürür.

Şahit olmak, varlığın özünde olan işaretlerle mümkündür, bu işaretlere âyetler denir.

Kur’ân’ da buna çok güzel vurgu vardır.

İsrâ Sûresi 36: “Ve lâ takfu mâ leyse leke bihî ilm”
Meâli: “Bir ilim ifade etmeyen şeylerin ardına düşmeyin”

İlim şahit olmaya götürür.
Şahit olmak, ispata götürür, eminliğe götürür.
Çünkü kişi gördüğü şeyi inkâr edemez.
Şahit olmak, görüşmektir, buluşmaktır, anlamaktır, deneyler yaparak iç yüzünü görmektir.

Onun için Kur’ân, ilim üzere olmayı tavsiye eder.

Hacc Sûresi 3: “Ve min el nâsi men yucadilu fî Allâh bi gayrı ilmin ve yettebiu kulle şeytan merid.”

Meâli: “İlme dayanmadan, Allah hakkında konuşan kimseler, şeytani hallere kapılır giderler”.

Bilim ise; her bir varlığın varoluşunun temel kaynağı olan ilmi takip ederek, varlığın kendinde olan işaretleri anlamak için, önce gözlemleyerek, daha sonra deneyler yaparak, ilmi anlamaya çalışmaktır, o ilimden tespitler çıkarmaktır.

Bir örnek vermek gerekirse:

Bir meyve düşünelim, kayısı ya da şeftali ya da incir olsun.

Her bir meyvenin kendinde; matematik, fizik, kimya, biyolojik boyut vardır, işte bu ilimdir.

Şimdi o meyvenin kimyasal boyutunu inceleyelim:

Laboratuarda, meyvenin içindeki, kimyasal boyut olan; sodyum, potasyum, kalsium, glikoz, gibi oranları ortaya çıkarmak bilimdir.

Bilimin dayandığı tek kaynak ilim boyutudur.

Şimdi bilime dayalı olarak, yaptığımız tespitleri, söze dökelim, kağıda yazalım.
İşte söze dökülen sözler, kağıda yazdığımız yazılar bilgidir.

Bilgi de hatalar olabilir, çünkü yaptığımız tespitler, tam olmayabilir.

İlim ve Bilimde hata yoktur, bizim onu okumamızda hatalar olabilir.

Fakat yapılan bu hatalar bile, bilimin daha çok gelişmesine sebep olur.
Çünkü kişi yaptığı hatayı fark ederse, döner tekrar tekrar inceleme yapar.
Bu incelemeler kişiye daha derin baktırır.

Edison, ampulu icat etme yolunda, yüzlerce defa deney yaptı.
Ona sordular: “999 kez hata yapmanıza rağmen, bininci deneyi yapacak gücü nereden buldunuz?”
Edison şu cevabı verdi: “Ampulün icadı bin aşamalı bir süreçti. Hata gibi görünen ilk 999 aşama, bininci ve son aşamaya götüren öğrenmelerle doluydu.”

Bilimsel tespitlerde eksikler çoktur, ama her bir eksik gibi görünen parça bütüne götüren bir yoldur.

Varlığın dış yüzü ve iç yüzü olarak iki boyutu vardır.
Ayrıca iç yüzünün sonsuz boyutu vardır.

İşte kişi, varlığın varoluşuna ve varlıktaki sırlara merak duyduğunda, sorular sorduğunda, sorduğu soruların cevabını bulacağı yer, varlığın kendidir, varlıktaki ilim boyutudur.

İlim tekdir, varlığın özündeki yazılımdır.

Bilim ise, ilmin kollarıdır, Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji gibi.

Bunları her birinin, birbirlerine bağlı olan farklı farklı kolları vardır.

İşte:
İlim: Varlığın varoluşuna etki eden ve varlığın kendinde yazılı olan ulvî boyuttur.

Bilim: İlmin araştırılmasıdır, yani varlığın Matematiksel, Fiziksel, Kimyasal, Biyolojik boyutunun incelenmesidir, keşfidir.

Fen: Varlığın, Matematiksel, Fiziksel, Kimyasal, Biyolojik boyutunun ortak adıdır.
Fen Fakülteleri, bu dalları incelemek üzere kurulmuştur.

Kur’ân’da Rahmân sûresi 48 âyette “Fen-Efnan” kelimesi geçer.

Rahmân Sûresi 48: “Zevâtâ efnân”
Zevâtâ: Zâtlar, kişiler, sahipler
Efnan: Fen, ilim, dallar, fidan, şube, çeşit, tüm varlık

Rahmân Sûresi 48: “Zevâtâ efnân”
Meâli: “Fen bilimi varlığın Zâtını anlamaya götürür.”
Bilgi: İlim araştırılırken yapılan tespitlerin doğru veya yanlış kağıtlara dökülmesi, dil ile anlatılmasıdır.

Sosyal bilim ise: Her bir varlığın diğer varlıkla olan yaşam ilişkileridir.

Mesela: Arıların çiçeklerle olan ilişkisi, koyunların yeşilliklerle olan ilişkisi.
İnsanların, tüm varlıkla, tüm doğa ile, tüm evren ile olan ilişkisi ve bağlar, hep sosyal bilimdir.

İnsanın varoluşu; Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji biliminin tecellileri iledir.

İnsanın yaşamı ise, Sosyal bilime bağlıdır.
İnsanın; su ile, hava ile, toprak ile, ateş ile olan bağları sosyal yaşantıda şarttır.

Mesela, insanın soluduğu havadaki oksijen ağaçların hediyesidir.
İnsan ağaçlara iyi bakmalıdır, onlara zarar vermemelidir.
Eğer insan onlara zarar verirse kendine zarar verir.
Bu durum, su için de, hava için de, toprak için de geçerlidir.

Sosyal yaşantıda bir denge vardır, insan varlığın sosyal yaşantı boyutunu iyi okumalı ve dengeyi bozmamalıdır.

İnsanın doğaya zararı, bitkilere, hayvanlara zararı kendi geleceğine zarardır.

İşte Sosyal bilim, insanın doğa ile olan ilişkisidir, bu ilişkiyi insan iyi anlamalıdır.

İnsan kendi içinde Rahmânı boyutu da, şeytani boyutu da taşır.

Şeytani boyutu açığa çıkaran şeytanlaşır.

Rahmânî boyutu açığa çıkaran insanlaşır.