SÎMÂLOJİ

Sîmâ: Yüz, çehre, yüzdeki alâmetler demektir.

Loji: Bilim demektir.

Sîmâloji: “Yüz Bilimi- Sîmâ Bilimi” demektir.

Yüz bilimi konusu, Kur’ân’da bir çok ayette geçmektedir.

Yüz bilimi ne demektir?

Sîmâloji: Duygu ve düşüncelerin, yüzdeki alâmetlerini inceleyen bilim dalıdır.

Olumlu ya da olumsuz tüm duygu ve düşünceler, insanın yüzüne yansır.

Yüz, insanın duygu ve düşüncelerinin aynasıdır.

Duygu ve düşünceler, insanın öğrendiği bilgiler, yaşadığı ve şahit olduğu olaylarla oluşur.

Bir insanı, yüzünden tanımak mümkündür.

İnsanın duygu ve düşünceleri, yüzündeki mimiklere dönüşür.

Bu mimikler; gözlerde, kaşlarda, alında, yanaklarda, burun deliklerinde, dudaklarda, farklı farklı değişiklikler olarak görünür.

İnsanın duygu ve düşünce merkezi beyindir.

Beyin, tüm duygu ve düşünceleri, insanın yüz kaslarına yansıtır.

Gözler, kaşlar, dudaklar, burun, yüzün kendisi, kasların farklı hareketleriyle farklı şekillere girer.

İşte bu farklılıklar, olumlu ya da olumsuz duygu ve düşünlerin, insanın yüzünde kendini göstermesidir.

İçinde öfke, hiddet, kin, nefret, intikam, sinsilik, gibi duygular taşıyan kişinin bu duyguları mutlaka yüzüne yansır.

İçinde şefkat, merhamet, sevgi, aşk, gibi duygular taşıyan kişi, bunları yüzünden belli eder.

İçinde korku, tedirginlik, taşıyan kişiler bu duyguları yüzlerine yansıtırlar.

Mala mülke tamah eden, makama, şana şöhrete düşkün olan bir insan yüzünden belli olur.

Zalim bir kişi yüzünden belli olur.

Rahmet ehli bir kişi yüzünden belli olur.

Geçmişte, derin sıkıntılar yaşayan kişinin duyguları, yüzüne akseder.

Geçmişte ya da yakın zaman da yaşanan sıkıntıların şiddetine göre, yüzde belirtiler farklı faklı olur.

İçinde fitnelik, fesatlık, dedikodu, çekiştirme gibi duygular taşıyan kişinin bu duyguları yüzüne yansır.

Karamsarlık, umutsuzluk, yıkılmışlık, tükenmişlik gibi duygular mutlaka insanın yüzüne yansır.

İnsanın kendini yüce görmesi, başkalarını hor görmesi, yüzünden ve sözlerinden belli olur.

Ve bunlara bedenin diğer organlarını da eklemek gerekir.

Eller, ayaklar, göğüs kafesi, nefes, hep farklı duygularda farklı şekillere girer.

Farklı duygu ve düşüncelerin, ana göstergesi yüzdür.

Yüzdeki değişiklikler, duygular göstergesidir.

Bunlar nedir dersek?

Gözleri açılması, hafif kısılması, başka yere kaydırılması…

Kaşların büzülmesi, yukarı kalkması ya da aşağı inmesi, ya da değişmemesi…

Burun deliklerinin açılıp kapanması, nefes alımındaki değişiklikler…

Dudakların büzülmesi, değişmemesi, dişlerin sıkılması, dişlerin fazlaca gösterilmesi, biriyle konuşurken bir şey yenilmesi…

Yüzün farklı farklı mimikleri; gülümsemesi, somurtması, sevgi içinde olması ya da kızgınlık belirtisi, yüzün sağa ya da sola döndürülmesi, ya da iki de bir arkaya bakılması…

Bu ve bunun benzeri olan davranışlar, duygu ve düşüncelerin yüzlere aksetmesi sonucudur.

“Sîmâloji” Kur’ân’da bir çok ayette, çok güzel bir şekilde açıklanır.

“Sîmâloji” bilimine vâkıf olan bir kimseler, çevresindeki insanları yüzlerinden tanırlar.

Ricâl kişiler, yani Kâmil kişiler, ki bunlar Allah’ın varlıktaki tecellilerine ârif olanlardır.

İşte bu kimseler, çevresindeki olan kişilerin duygu ve düşüncelerini yüzlerinden tanırlar.

Ricâl kelimesi, rücû kelimesinden gelir.

Rücû; aslına dönmüş, aslıyla buluşmuş anlamındadır.

Ricâl kişiler, yani Kâmil kişiler, her an asliyetlerini bilmenin şuuruyla yaşarlar.

A’râf Sûresi 48: “Ricâlen yarifunehum bi sîmâ hum.”

Meâli: “Kâmil kimseler, kişileri yüzlerinden tanırlar.”

Kâmil kişi, bir kişinin niyetini, sinsiliğini, amacını, planlarını, onun yüzüne baktığı an anlar.

Kişi güler yüzlüdür, ama içi başka dışı başka olabilir.

Kişinin, güler yüzlü görünmesi, şefkat içinde görünmesi, onun kendi planlarını gerçekleştirmek için bir oyun olabilir.

Kişi dürüsttür, samimidir, içi bir dış bir olabilir.

İşte tüm bunları, Kâmil kişi anlayabilir.

Kişi, kibir içindeyse, bilmişlik içindeyse yüzünden belli olur.

Kişi yargılayıcı bir halde ise, bu sözlerinden ve yüzünden belli olur.

Bunlara örnek vermek gerekirse:

Bir kişinin yanında bir konu anlatılsa, bu kişi bu konuya ilgi duymasa, gözlerini başka yere döner, dudaklarını büzer, elini başına götürür başını kaşır.

Bir kişiye anlatılan bilgiler, kendi inancına, kendi bildiğine ters gelse, uymasa, anında bedenini yaklaşık 5,6 cm hafifçe geri çeker, kaşlarını çatar, dudaklarını büzer, gözlerinden öfke yansır.

Bir kişi öfke, nefret dolu olsa, burun delikleri belirgin şekilde açılır, nefes alıp verişi sesli bir şekilde olur, yüz kasları gerilir, kaşları büzülür.

Bir kişi sevgi merhamet dolu olsa, dudakları yanaklarına doğru açılır, yüzünde tebessüm hali oluşur, gözler ışıl ışıl olur, gözler hafif açılır, gözünden mutluluk belli olur.

Bir kişi, geçmişte yaşadığı sevgisizlikleri, ihanetleri, kırgınlıkları, acıları, kayıpları, yüzünden belli eder.

Yüzünün derinliklerinde yaşadığı olumsuz durumlar kendini belli eder.

Her zaman o kişinin yüzünde, bir umutsuzluk, bir karamsarlık hali vardır, o kişinin yüzü hafif solgundur, gözleri mahzundur, yanakları sabittir.

Merhamet ehli, sevgi dolu insanlarda, mutluluk hormonları fazla salgılanır.

Öfke, kin, nefret dolu olan, karamsar, umutsuz, moralsiz insanlarda, mutluluk hormonu düşük olur.

Şimdi de Kur’ân’dan bazı örnekler verelim:

A’râf Sûresi 46: “Ve alel a’râfi ricâlun yarifûne kullen bi sîmâ hum”

Meâli: “Bir ariflik içinde yüksek makamlarda olanların hepsinin yüzlerinde ise bir irfâniyet belirtisi vardır.”

İsrâ Sûresi 107: “Sunulan ilmi anlayan o kimselerin yüzlerinde, tüm varlığından geçerek teslim olmanın huzuru vardır. “

İsrâ Sûresi 109: “Onların yüzlerinde teslim olmanın duygusu vardır ve onların tevazularında artış vardır. “

Fetih Sûresi 29: “Onların teslimiyet işaretleri yüzlerindeki huzurun alametleridir.”

Rahmân Sûresi 41:

“Yureful mucrımûne bi sîmâ hum.”
Meâli: “Günah işleyenler sîmâlarından belli olur.”

İbrâhîm Sûresi 50:

“Onların hâlleri, cehaletin kirlenmişliğinin hâlidir ve onların yüzlerini öfkeli hâller sarmıştır. “

Hacc Sûresi 72:

“Hakikatleri görmemezlikten gelip örtenlerin inkârlarını yüzlerinden anlarsın.”

Mü’minûn Sûresi 104:

“Sıkıntılı halleri yüzlerinden belli olur”

Zümer Sûresi 60:

“Onların yüzleri bir karamsarlık içindedir.”

Yûnus Sûresi:

26- Güzel haller içinde olmak, hep yararlı işler yapmak ve daha fazlası o kimseler içindir ve onların yüzlerinde karamsarlık yoktur ve onlarda hor görme hâli yoktur. İşte onlar huzur sahibidirler, onlar devamlı o hallerle hareket ederler.

27- Fenalarda çalışan kimselerin karşılığı ise misli ile o fenalardır. Onlar cehaletin karanlığında kalmışlardır ve onlar, Allah’ın günahlardan koruyuculuğunu da anlayamamışlardır. Onların yüzleri sanki gece karanlığından bir parça gibidir. İşte onlar yakıp yıkıcı hallere sahiptirler, devamlı o hallerle hareket ederler.

Abese Sûresi:

38- O vakit, yüzler vardır hakikatleri anlamanın aydınlığını taşırlar.
39- Huzurludur, mutludur.
40- Ve o vakit, yüzler vardır bitkin tükenmiş.
41- Cehaletin karanlığıyla sarılmış.
42- İşte onlar, hakikatleri görmemezlikten gelip, fena hallerde kalanlardır.

Kıyâme Sûresi:

22- Her an her yerde yetkili olanı anlayan yüzler ışıl ışıldır.
23- Rabbini idrak etmiştir.

Mülk Sûresi 27: “Onlara, Hakk’ı anlamak için yakın olun denildiği zaman, hakikati görmemezlikten gelenlerin yüzleri değişti.”

Kamer Sûresi 48: “Onların yüzlerinde şaşırmışlık hâlleri vardır.”

“SÎMÂLOJİ” kitabımızda inşallah tüm bunları, daha geniş bir şekilde açıklayacağız.