LÂ İKRÂH FİD DİN
Gel kardeşim?
Bu âyeti de tüm kalbimizle duyalım.
Her bir âyetin anlamına erelim.
Her bir âyeti önemseyelim.
Âyetten sunulan ilmi, edebi mesajları yakalayalım.
Âyeti yaşantımıza geçirelim.
Bakara Sûresi 256: “Lâ ikrâhe fîd dîn.”
Meâli: 1- Din yolunda olanları kerih görmek yoktur.”
2- “Dini inanç hakkında zorlayıcılık yoktur.”
3- “Kimsenin inancına karşı zorbalık yapma.”
4- “Kimsenin inancından iğrenme.”
5- “Kimsenin inancına, ibadetlerine hor bakma.”
6- “Hangi inançta olursa olsun, hiç kimseye kötü bakma.”
7- “Kimsenin inancını küçük görme.”
Bu âyeti birçok anlamda çevirmek mümkündür.
Şimdi âyette sunulan mesajı anlamaya çalışalım.
“İkrâh, kerih, mekruh, kerh” kelimeleri aynı kökten gelir.
İkrâh, kerih; “Kerh” kelime kökünden gelir.
Kerih: Kerih görmek, küçük görmek, hor bakmak, tiksinmek, iğrenmek, zorbalık yapmak, gereksiz görmek, zorlayıcı olmak, çirkin bulmak, kötü görmek, pis demek gibi anlamlara gelir.
“Fi el din”: Din yolunda olmak, belli bir inanç içinde olmak, inandığı şekilde hareket etmek, dini inançlarına sarılmak gibi anlamlara gelir.
Anladığımız kadarıyla âyetten sunulan muhteşem mesaj şudur:
Hiç kimsenin din inancını kerih görmemeliyiz.
Hiç kimsenin yaptığı ibadetleri küçük görmemeliyiz, yok saymamalıyız.
Kendi inancımızı başkasının inancından yüce görmemeliyiz, başkasının inancına kötü bakmamalıyız.
Kimsenin inancına karşı zorbalık yapmamalıyız.
Herkes annesinden babasında öğrendiği inanç yolunda olur.
Annesinden babasından öğrendiği ibadetleri yapar, ibadethanesine gider.
Anneden babadan öğrendiği inanca göre giyinir, hareket eder.
Herkes inancına göre Allah’a yönelir, ona dua eder, ona sığınır.
Bir kimsenin inancı, diğer bir kimsenin inancından üstün değildir.
Bir kimsenin ibadeti, diğer bir kimsenin ibadetinde üstün değildir.
Allah ona uzanan elleri tutar, ona sığınan gönülleri kabul eder.
Her inanç sahibi, belli bir samimiyetle Allah’a yönelir.
Kendi dilinde Allah’a dualar eder, ibadetini yapar.
Allah samimi olanlara, tevekkül içinde olanlara, kendine teslimiyet içinde olanlara nice lütuflar sunar.
Allah’ın lütufları herkese açıktır.
Yeter ki insan gönlünü temiz eylesin, samimi, tevekkül, teslimiyet içinde olsun.
Âyetten sunulan muhteşem öğüdü yakalamalıyız ve onu yaşantımıza geçirmeliyiz.
Hiç kimsenin inancına, ibadetine, ibadethanesine, inancına dayalı giydiği giysisine asla ve asla hor bakmamalıyız.
Başkasının inancına hor bakmak, onu küçük görmek en büyük kibirdir.
Kendi inancımızı yüce görmekle, başkasının inancına hor bakmakla, nasıl bir kibre düştüğümüzü mutlaka yakalayabilmeliyiz.
Hucurât Sûresi 12. âyette de “Kerih” kelimesi geçer.
Hucurât Sûresi 12: “Ve lâ tecessesû ve lâ yagteb ba’dukum ba’dâ e yuhıbbu ehadukum en yekule lahme ahîhi meyten fe KERİH tumûh.”
Meâli: “Bazınız bazınızın arkasından çekiştirmesin, dedikodusunu yapmasın, gizli yönlerini, hatalarını araştırmasın. Sizlerden biriniz ölü kardeşinizin etini yemek ister mi? İşte tiksindiniz.”
Âyetten sunulan mesajdan şu anlamı çıkarabiliriz.
Birinin inancına kerih bakan yâni hor bakan, inancıyla ilgili hatasını arayan, arkasından çekiştiren, ölü kardeşinin etini yemiş gibi olur.
Evet, “Lâ ikrâhe fîd dîn” bu âyeti asla unutmayalım.
Kimsenin inancına kerih bakmayalım.
Kimsenin ibadetine, giysisine laf etmeyelim.
Âyeti iyi anlayalım ve ona uyalım.
Her çocuk, bir anne babadan doğar ve anne babanın inancına göre büyür.
Her çocuk anne babanın inancı neyse ona uyar.
Evet anlıyoruz ki:
Hiç kimsenin, hiç bir topluluğun ibadetine, inancına laf etme hakkımız yoktur.
Hiç kimsenin inancını ibadetini küçük görme hakkımız yoktur.
Bir inanç yolunda olan kimselerle alay etmeye hakkımız yoktur.
Hiç kimsenin inancına karşı zorbalık etme hakkımız yoktur.
Tam tersi onların kültürlerini, inançlarını, ibadetlerini anladıkça birbirimizi daha iyi anlarız ve âyete de uymuş oluruz.
İnançların farklılığı kültürleri oluşturur.
Kültürler de birbirini anlamakla ve birbirine yardım etmekle emrolunmuştur.
Hucurât Sûresi 13: “Ey insanlar! Biz sizi, bir erkek ve bir kadından yarattık ve halklar halinde, kabileler halinde çoğalttık, birbirinizi tanımanız ve yardım etmeniz için.”
Gel kardeşim?
Hiç kimseyi senin gibi inanmaya zorlama.
Hiç kimsenin inancını hor görme.
Herkes ille de senin gibi inanmak zorunda değil?
Herkes ille de senin gibi ibadet etmek mecburiyetinde değil?
Kendi inancını yüce görüp başkasını kâfir görme.
Kimseyi kendi inancına çekmek için zorlama, zorbalık yapma.
Kendi ibadetini makbul görüp, başkasının ibadetini kabul olmaz diye bakma.
Şunu hiç unutma, sen hangi anne babadan doğmuşsan, onların inancına göre yaşarsın.
Başka bir ülkede doğan bir çocuk da, kendi anne babasının inancına göre yaşar.
Eğer sen küçükken, başka bir inançta olan bir anne babaya evlatlık verilseydin, bil ki onların inançlarını, ibadetlerini doğru bilecektin.
Onun için, kendi inancını yüce görüp, başka inançta olanlara kâfir olarak bakma.
Hiç kimseyi, kendi inancına uyması, ibadetlerine uyması için zorlama, zorbalık yapma.
Gel âyeti iyi anla.
İlle de böyle inanacak diye kimseyi zorlama.
İlle de böyle giyinecek diye zorbalık yapma.
İlle de böyle ibadet edecek diye zorbalık yapma.
Senin gibi inanmadı diye, kimseyi cehennemlik görme.
Kişinin, anne babadan öğrendiği inanç onun gönlüne uymuyorsa, zaten yeni bir arayışa girer.
O da mutlaka gönlüne uygun olan bir yeri bulur.
Hiç unutma, kâlbleri ancak Allah bilir.
Gel kardeşim!
İnsanların sûretlerine, inançlarına, ibadetlerine bakmayalım.
Onların özlerine bakalım.
Hiç unutmayalım ki hepimizin özü, bedenlerimizi tutan, hareket ettiren güç ve kuvvet Allah’a aittir.
Allah hepimize şah damarımızdan yakındır.
Bedenlerimizin sahibi, bedenlerimizde her an tecelli etmektedir.
Gel bu nazarla birbirimize bakalım.
Gel kardeşim!
Âyeti iyi anlayalım.
Hakk nazarıyla bakalım.
Sâlih kimse olalım.