NESLİNE İHANET ETME

Gel kardeşim!

Neslini helâk etme.

Nesline ihanet etme

Evlatlarını güzel yetiştir.

İlim öğret, edep öğret, imanlı yetiştir.

Çevresine sevgi içinde, saygı içinde davranmasını öğret.

Allah hakikatini öğreterek yetiştir.

Ona ölümlü olduğunu unutturma.

Gönüllerine kibri, hasetliği, fesatlığı ekme.

Gönüllerine, hor bakmayı, aşağılamayı, yargılamayı ekme.

Ağzından çıkan sözlerin, olumlu, ilme dayalı, edebe dayalı olmasına dikkat et.

Dünya menfaatine esir etme.

Onların gönüllerini, dünya çıkarı ile kirletme.

Onlara her şeyden ders çıkarmalarını öğret.

Onların yanında, birileri hakkında dedikodu edip çekiştirme.

Onlara, para, mal, mülk, şan, şöhret aşılama.

Onlara ilim, edep, çalışmak, üretmek, yardımlaşma duyguları aşıla.

Onların gönüllerine, okumayı, düşünmeyi, araştırmayı, şahit olmayı aşıla.

Onlara Allah hakikatine erişmenin yolunu göster.

Onlara kulluk şuurunun ne olduğunu öğret.

Var oluşu düşünmelerini tavsiye et.

Allah’ın bizlere verdiği akıl; şuurlu olmamız, düşünmemiz hakikati anlamamız içindir.
Çocuklarımıza bu hakikati öğretmemiz gereklidir.

Bir anne baba ne ise evlatları da genelde öyle olur.

Ey kardeşim gel düşünelim, araştıralım:

Çocuklarımızı nasıl yetiştiriyoruz?
Geleceğe nasıl hazırlıyoruz?
Geleceğimizin nesline daha çok neyi kodluyoruz?

Huzuru manevi alanda mı arıyoruz?
Yoksa dünya malında-mülkünde, şanında-şöhretinde, makamda mı arıyoruz?

Peki, gerçekte huzur, mutluluk nedir, nasıl ulaşılır?

Meryem Sûresi 74: “Onlardan önceki nesillerden niceleri de gösterişli haller ve kibirli davranışlar içinde Bizi anlayamayıp helâk olup gittiler.”

Yûnus Sûresi 66: “Onlar sadece zanlarına tâbi oldular ve onlar sadece çıkarlarına tâbi oldular.”

Neden dünya menfaatine bu kadar düştük?

Neden ibadetlerimizi bile menfaat üzere?
İbadetler cennete gitmek için mi yapılır?
İbadetler cehennem korkusu yüzünden mi yapılır?

Namaz Allah’a yakın olmak için değil midir?

Alak Sûresi 19. âyette geçen; “Vescud vakterib- secde et de yaklaş” hakikati nedir?

Yakın olmaktan maksat cennete mi yakın olmaktır?

Yoksa Allah’a mı yakın olmaktır?

Bu yakınlığın sırrı nedir?

Namaz, Allah’ın cemâli ilâhiyesi için eda edilir.

Yoksa cennete gitmek için ya da cehennemden korunmak için değil.

İnsanın gönlünde Allah’ı anlama duygusu olmalıdır.

Gönlünde kendi çıkarı için ibadet etme olmamalıdır.

Neden beyinlere hep şahsi çıkar üzere olmayı kodluyoruz?

Neden gönüllerimiz, dünya sevgisi, menfaat, şan, şöhret, zenginlik, makam ile meşgul?

Neden kendi inancımızda, kültürümüzde olmayanı dışlar olduk, onları kâfir ilan ediyoruz?
Neden hep bir kavga, tartışma, bilmişlik içindeyiz?
Neden hakikatleri anlama yerine, bildiklerimizi bilmişlik içinde, inat içinde anlatma derdindeyiz?
Neden gösterişli haller içindeyiz, kibirli davranışlar içindeyiz?

Evlatlarımıza ne öğretiyoruz?

Ağzımızdan çıkan sözlere dikkat ediyor muyuz?

O sözlerin nelere kapılar açtığını fark ediyor muyuz?

Din öğretirken bile neden masum gönüllere ayrımcılık, bozgunculuk, ikilik ifade eden sözler ekiyoruz?

Neden hakikati tam öğrenmeden, kitaplarda yazanları ve duyduklarımızı hakikat diye anlatıyoruz?

Neden manevi hissiyatımız azaldı?
Allah’a inancımız bile menfaate dönüştü.

Çocuklarımız, başlarına bir sıkıntı geldiğinde, neden hemen isyanı, üzüntüyü, içine kapanmayı seçiyorlar?
Neden sabır yok artık, neden başımıza gelenlerden ders alma yok artık?

Mutluluk, huzur nedir?

Dünya malı, makamı, zenginliği, şöhreti mutluluk getirir mi?
Meslekler; insanlara, varlığa hizmet için midir, yoksa para kazanıp köşe dönmek için midir?

Çocuklarımıza öncelikle neyi kodluyoruz?

Çocuğum doktor olsun para kazansın mı diyoruz?
Yoksa doktor olsun hasta tedavi etsin, hastalıkların tedavisini bulsun, insanlara yardım etsin mi diyoruz?
Avukat olsun para kazansın mı diyoruz, Adalet yolunda koşsun mu diyoruz?
Mühendis olsun para kazansın mı diyoruz, insanlara faydalı, yaşamını kolaylaştıran malzemeler üretsin mi diyoruz?

Meslekler kutsaldır, her biri Allah’ın sonsuz ilmini taşır.
Meslekler öncelikle hizmet alanlarıdır.
Birbirimize yardım etme alanıdır.
Öncelikle para kazanma aracı değildir.

Eğer öncelik para kazanma olursa, çocuk buna şartlanırsa, hatalar yapmaya başlar, çıkar üzere yaklaşır, insan kandırmaya başlar, sahtelik yapmaya başlar.

Ve böylelikle kişiliğini kaybeder, gönlünü karartır, menfaat ön planda olduğu için yaşamın anlamını menfaate endeksler.
Ve mutluluğu dünya menfaatinde arar.
Böyle olunca gönüller kirlenir, gerçek huzur, mutluluk olan manevi alan zayıflar.

İstedikleri olmadı diye bunalıma girer, isyan eder, kavgacı olur, panik olur, stres olur, çevresinde geçimsiz olur, yaşamdan soğur, yaşam anlamsız gelir.
Çünkü çocuğun gönlüne Dünya istekleri ve çıkarı kodlaması yapılmıştır.
Oysa çocuğun gönlüne öncelikle manevi alanın kodlaması yapılmalıydı

Çocuğa menfaat kodlanırsa ibadetini dahi nefsi için yapar.
Kendine arif olmak, varoluşu anlamak, var edeni bilmek gibi manevi alanla ilgilenmez.

Din nedir, Allah nedir, kâinat nasıl var olmuş, ben kimin, ben nasıl var oldum, nerden geldim nereye gidiyorum, ölüm nedir? gibi soruların cevabını samimi olarak aramaz.
Benim var oluş nedenim nedir, yaşama amacım nedir? sorularının cevabını merak etmez.
Sorması bile genelde menfaat üzeredir.
Çünkü küçükten beri öyle öğretilmiştir.

Birilerinin anlattığını din bilir, Allah bilir, ibadet bilir.

Bir arayışta, sorgulamada gerçekleri mi anlamaya çalışıyoruz, o gerçeklere mi tâbi oluyoruz, yoksa o arayışta çıkarımızı düşünüp, çıkarımıza mı tâbi oluyoruz.

Bir Televizyon programında bir cemaate tâbi olan bir kişi aynen şöyle demişti: “Cennet yoksa neden namaz kılayım.”

Evet, kendi çıkarımız ön planda, Allah ikinci planda, öylemi gerçekten?

İbadet, kişinin kendi nefsi için mi yapılır, yoksa “Rızâ-i İlâhî” için mi yapılır?

Allah’a yönelmekteki maksat kendi nefsi çıkarımız için midir?
Cennet için midir, cehennemden korunmak için midir?
Allah’a yönelmekteki maksat, cennetteki, dullar, bakireler, ceylan gözlüler, memeleri yeni çıkmış sayısız kızlar için midir?

Allah’a mı tâbi oluyoruz yoksa kendi hevâlarımız, kendi şahsi çıkarlarımıza mı? bunu çok iyi düşünmeliyiz.

Evet, geleceğimizin nesillerini nasıl helâk ediyoruz?
Onlara nasıl ihanet ediyoruz?

Eğer tertemiz çocukların gönüllerine:
Yargılayıcı bilgiler ekiyorsak…
Çıkar içinde olmayı kodluyorsak…
Hakikatlerin bilgileri diye, bölücülüğü, kibri, üstünlüğü, gururu, bencilliği, seçilmişliği, kodluyorsak…

Gösterişli halleri, parayı, arabayı, mal-mülk, makam, lüks evleri, lüks eşyaları kodluyorsak…
Başkalarını küçük görmeyi, kâfir ilan etmeyi, dışlamayı kodluyorsak…
İnsanları ten rengine, inancına, milletine, cinsiyetine, makamına göre ayrımcılığı kodluyorsak…

Onların yanında öfke ile davranıyorsak, karı koca tartışıyorsak, kâlbler kırıyorsak…
Varlığı hor görmeyi, önemsememeyi, ezmeyi, zarar vermeyi kodluyorsak…
Dövmeyi, öldürmeyi, kovmayı, hakaret etmeyi kodluyorsak…
Geleceğimizin nesillerine yazık ediyoruz demektir.

Çocuklarımızın gönlüne dünya istekleri, çıkarı kodluyorsak, çocuk mutluluğu dünya menfaatinde arar.
Böyle olunca gönüller kirlenir, gerçek huzur, mutluluk olan manevi alan zayıflar.
İstedikleri olmadı, çıkarı gerçekleşmedi diye bunalıma girer, isyan eder, kavgacı olur, panik olur, stres olur, çevresinde geçimsiz olur, yaşamdan soğur, yaşam anlamsız gelir ve mutsuz olarak yaşar.

Eğer, çocuklarımızın gönlüne:
Öncelikle;
Mânevi duyguları…
Okumayı, düşünmeyi, araştırmayı, anlamayı…
Yardımlaşmayı, paylaşmayı, faydalı olmayı…
İlim öğrenmeyi, meslek öğrenmeyi, çalışmayı üretmeyi…
Adaletli davranmayı, edebi, tevâzuyu, saygıyı, sevgiyi…
Sabretmeyi, başına gelenlerden ders çıkarmayı, olan olaylardan mesaj okumayı…
Hayatta karşılaşacağı zorlukları aşabilmeyi, zorlukların aşılmasının kemâlat getirdiğini…

Hata yapsak bile hatanın yeni bir öğrenme ve tecrübe edinmeyi getirdiğini… Hatalarda, zorluklarda, umutsuzluğa düşülmemesi gerektiğini…
Ne olursa olsun asla ümitsizliğe kapılmamayı, moralini bozmamayı…
İyi insan olma yolunda çok gayretli olunması gerektiğini…
Her duyduğuna inanmamayı aslını araştırmayı, gösterişe aldanmamayı, süslü sözlere kanmamayı…

Aktarılan bilgiye her yönden araştırmayı, bilgilerin içinde ayrımcılık, ötekileştirme, hor görme, dışlama olup olmadığını anlamayı…
Öğretebiliyor isek, gönüllere işleyebiliyor isek…
Huzurun mutluluğun kaynağını hissettirebiliyor isek…
Gelecekte nesillerin başarılı, mutlu ve huzurlu olmasının tohumlarını ekiyoruz demektir.

Atalarımız ne güzel demiş: “Ne ekersen onu biçersin.”

Biz de bundan ders almalıyız.
Biz neysek çocuklarımızda o olur.
Biz ne konuşuyorsak, yapıyorsak, hâl ve davranışlarımız ne ise çocuklarımız da öyle olur.
Çocuklarımızı güzel yetiştirmek için öncelikle kendimizi eğitelim.
Şunu iyi bilmeliyiz ki;

Dünya menfaati ve çıkarı, gönülleri karartır.
Gönlü kararan kişi mutlu ve huzurlu olamaz.
Bâtıl olan bilgiler, hurafeler, düşünmeyi hakikati anlamayı engeller.

İlim ve edep hakikatlere kapılar açar.

Mânevi alan hissiyatı, gönüllere aydınlık, mutluluk ve huzur verir.

Dünyanın sorumluluğunu bilerek ve mânevi alanı unutmadan yaşamak Kâmil davranıştır.
Yani dünya ve ahiretin dengesini iyi bilmek gereklidir.

Onun için ey kardeşim!

Gel gelecek nesillere ihanet etmeyelim.