LAT, MENAT, UZZA

 

Put, putperestlik ne demektir?

 

Şahit olmadığımız, idrak etmediğimiz, atalarımızdan miras olarak gelen Allah inancı putperestlik midir?

 

Necm Sûresi 19-20: E fe reeytum el lâte ve el uzzâ ve menât sâlisetel uhrâ.

Meâli: – Lat ve uzzanın ve üçüncüsü olan menatın ne olduğunu anladınız mı?

Önce put ve putçuluk nedir bir araştıralım.

 

Eski dönemlerde, peygamber diye bilinen kimselerin, gökte olduğuna inanılan tanrıdan haber alıp bunu topluma bildirdiğine inanılırdı.

 

Mesela, firavun ve firavunun din adamları, “Haman”a peygamber derlerdi. Haman’ın gökteki tanrıdan haber aldığına inanılırdı.

 

Firavun bir şey yapacağı zaman, Haman’a danışır ve “Ey Haman! Bize bildir bakalım göklerin tanrısı ne diyor, savaşa çıkalım mı çıkmayalım mı?” derdi.

Haman’da bir müddet yalnız kalır ve bir bilgi bildirirdi.

 

Firavun’un ya da yaşayan halkın yüce gördüğü kimseler zamanla öldüğünde bunların bedenlerinin öldüğüne ama ruhlarının yaşadığına inanılırdı.

Ve yüce görülen kimselerin heykelleri yapıldı ve onların ruhları ile irtibat kurmak, onlar aracılığıyla tanrıya yakarmak için zeminler oluşturuldu.

Onların yüzü suyu hürmetine, tanrının topluma yardım edileceğine inanıldı.

Putperestlikte; daha önce yaşayan, toplumun yüce gördüğü kimseler asla bir tanrı yerine konmadı.

O yüce görülen kişinin, tanrı tarafından seçilmiş özel bir ruh olduğuna inanılırdı.

Ve o kişi sayesinde tanrı ile irtibat kurulacağına inanıldı.

 

Bu durum binlerce yıldan beri böyle sürüp gitmektedir.

Bu inanışı Zümer Sûresi 3.ayet en açık bir anlamda ortaya koyuyor.

 

Zümer Sûresi 3:…….ve ellezînettehazû min dûnihî evliyâ mâ nabudu hum illâ li yukarribûnâ ilallâhi zulfâ innallâhe…….

Meâli:……. Ondan başka evliya edinenler: Biz onlara kulluk etmiyoruz, ancak Allah’a yaklaştırsınlar diye onlara yakın oluyoruz, derler.

 

İşte putperestlikte her zaman Allah inancı vardır.

Yüce görülen, yaşayan ya da ölmüş evliya diye bilinen kişilerin Allah ile aracılık etmesine inanıldığı için o kişiye kutsiyet atfedilmesi”Putçuluk” tur.

 

Putperestlikte, ama kutsal atfedilen kişilerin ama onların yaşadığı yerlerin yüce görülmesi vardır.

 

Varoluş ve var eden idrakinden uzak olan kişiler de, birilerini yüce görme inancı tarihsel olarak hep olmuştur.

 

İşte, asıl yüce olanı görmeyip, her varlıkta sonsuz olan nitelikleriyle kâinatın sahibi olan Allah’ı yüce görmeyip birilerine ve bir şeye kutsiyet ithaf edip yüce görmenin adına putperestlik denir.

 

Kişiler, yüce gördükleri başkalarını ya da mekanlarını put haline getirirler.

 

Ve ayrıca:

Kendi şahsiyetlerini,

Sevgilerini ya da sevdiklerini

Nefretini ya da nefret ettiklerini

Duygularını,

Korkularını,

Beklentilerini

Malı-mülkü,

Şanı, makamı, şöhreti

Parayı,

İnancı, ibadeti,

İnandığı ama şahit olmadığı Allah’ı, put haline getirebilir.

 

EL LAT-EL LAH PUTU İNANCI

 

El Lat-El Lah putu, inandığı ama şahit olmadığı Allah’ı put haline getirmektir.

 

Kişi, atalarından miras olarak gelen, hevâsına göre inandığı Allah’ı put haline getirir. Onu kendi yanında görür, diğer inançlarda olan kişileri cehenneme atacağına ve onları cezalandıracağına inanır.

İnandığı Allah’ın onu ayrı bir özellikte yarattığına inanır.

Ve kimi kendini Müslüman, kimi Mûsevi, kimi İsevi olarak özel yarattığına inanır ve kendini diğerlerinden üstün görür.

İşte asıl yaratıcıya değilde, atalarından bir mirasla gelen hevâsına göre inandığı bir Allah’a inanır.

 

İşte bu inanca “El Lat- El Lah” putu inancını denir.

 

Furkân Sûresi 43 buna delildir.”E raeyte menittehaze ilâhehu hevâh…”Hevâ-yı ilâh edinmeyi anladın değil mi?

 

Eğer kişi, şahit olmadığı, bilmediği, bir Allah’a inanıyorsa, o inandığı Allah’ı put haline getirmiştir.

Artık onunla ilgili her inanç, her ibadet bir puttur.

 

MENAT-MENA PUTU

 

Menat kelime olarak, Sâmi dilinde “ölüm, kader, talih” anlamlarına gelir diye bilinir.

 

Menat’ın ölüm, kader tanrıçası olduğuna inanılır.

 

Ölen kimseyi musalla taşından alıp ona binek olup, ahirette, rehber olan, yol gösteren, yöneticilik, idarecilik yapan tanrıca olduğuna inanılır.

 

İngilizcede ki “manager” kelimesi de buradan geliyor olabilir.

 

Hazreti Muhammed’in büyük dedesinin adı da” Menâf” dır.

 

Ve Mekke’li müşrikler onunda heykelini yapıp ondan şefâat ummuşlardır.

 

Menat-Mena kelimesinin; Mina, Minna, Men, Menân, Menun kelimesi ile bağlantılı olduğuna inanılır.

Şahsiyet, kimlik, kişi anlamlarına gelir.

 

Burada anlıyoruz ki, ama kendi şahsiyetini ama bazı şahsiyetleri, kimlikleri daha yüce görüp ön plana çıkarmak”Menat putu”meydana getirmektir.

Her varlıktaki, o varlığı tutan şahsiyete”Zât” diyoruz.

Ve tüm varlığı tutan şahsiyet, kimlik Allah’ın kimliğidir.

 

İşte kişi;

Kendi milletini

Kendi cinsiyetini,

Kendi kimliğini

Kendi bilgisini,

Kendi mesleğini

Kendi inancını, üstün görürse, bu durumu ilâh edinmiş, put edinmiş demektir.

Onun için Yunus Emre ”72 Millete aynı gözle bakmayan, halka müderris olsa, Hakk’a asidir” yani her varlığa Hakk’ın kimliğiyle bakmayan putperesttir demek istemiştir.

 

UZZA-AZİZ PUTU

 

Uzza bire bir “El Aziz” kelimesinden gelir.

 

Aziz, yüce olan demektir.

Aziz gördüğümüz, yüce gördüğümüz, evliya gördüğümüz, her kişi uzza putudur.

 

Çünkü, aziz olan, yani yüce olan, her varlıkta sonsuz nitelikleriyle yüceliğini gösteren zâtı mutlak olan Allah’tır.

 

Allah’ın yüceliğini görmeyip, bir kulu yüce görme durumu, Allah’ın her varlıktaki yüce niteliklerini göremeyip yalnızca bir kişiye ya da kişilere ya da mekana ya da eşyaya yücelik nispet etmek,”Uzza” putculuğudur.

 

Bir kişiye, bu kimse çok yüce demek, Allah’ın yüceliğinin yanında ona da yücelik nispet etmektir. İşte bu putperestliktir.

 

HUBEL PUTU

 

Mekke’li müşriklerin en önemli yüce gördüğü putlardan biri Hubel putudur.

 

Hubel’e, göklerin yeryüzüne açılan kapısı, bağlantısı olarak olarak inanılırdı.

Hubel, daha önceki yıllarda yaşayan, peygamber olduğuna inanılan bir kimseydi.

 

Hubble Uzay Teleskobunun adı da buradan geliyor olabilir.

 

Mekkeli müşrikler; Kâbe’de her tavafta, bu putların önünden geçerlerken aynı telbiyeyi tekrar ederlerdi.

 

Lat, Menat ve Uzza için “Lat hakkı için, Uzza hakkı için, onlar

yüksek turnalardır. Onların şefâatlerine ümit bağlanabilir.” derlerdi.

 

İs’af ve Naile putları için şöyle telbiye ederlerdi:

 

“Çağrına cevap vererek sana geldik ey Allah, çağrına cevap vererek sana geldik.”

Hâlâ günümüzde Hacc’ta söylenen de aynısıdır”Lebbeyk Allâhümme lebbeyk,lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk,innel hamde vennimete leke vel mülk,lâ şerîke lek.”

 

İşte putperestlik, Allah’ı idrak edemeyip; inancımızı ya da kendimizi, ya da birilerini, ya da varlığı, eşyayı, parayı, malı, mülkü, makamı, bilgileri, sevgileri, nefreti, kini vs ilah edinmek demektir.

 

La ilâhe: Edindiğiniz ilâhları yani putları yok edin demektir.

Edindiğimiz ilâhları yok etmeden kâinatın hakikatine ulaşamayız.

 

İşte El lah-El lat putu:

Şahit olmadan, idrak etmeden, atalarımızdan gelen bir mirasla inandığımız Allah inancını put haline getirmektir.

 

Menat putu:

Tüm varlığı tutan şahsiyet, kimlik, Allah’ın kimliğidir hakikatini bilemeyip, kendimizin ya da birilerinin kimliğini ön plana çıkarıp, diğerlerini hor görme durumudur.

 

Uzza putu:

Yüce olanın Allah olduğunu idrak edemeyip, kendimizi ya da birilerini yüce görmektir.

Bir kulu yüce görüp, tüm kullarda yüce olanı görememe durumudur.

Onun için Hazreti Muhammed”Sakın beni yüce görmeyin, bende sizin gibi bir beşerim” demiştir.