FÂTIR SÛRESİ Fâtır
1- Allah; varlıktaki tüm niteliklerin sahibidir, göklerde ve yerdeki her varlığı var eden ve her varlıktaki gücün sahibidir. Her varlıkta, her tarafta yüceliğini gösterir. Varlığı belli bir süreçte birlik üzere vücudlandırır. Ne irade ederse onu halk eder ve çoğaltır. Muhakkak ki Allah bütün her şeydeki kudrettir.
2- Allah insanlar için rahmetten başka bir şey sunmaz. Öyle ki onu engelleyecek yoktur ve onu tutup ondan sonra onu gönderecek de yoktur. O tüm değerlerin yüce sahibidir, tüm varlığa hâkim olandır.
3- Ey insanlar! Allah’ın sizdeki sıfatlarını anlayın. Allah’tan başka yaratıcı olan var mı? Sizdeki, göklerde ve yerde olanlardaki sıfatların sahibidir. O’ndan başka güç yoktur. Öyleyse nasıl olur da hakikatleri bırakıp kendi cehaletinize dönersiniz.
4- Seni yalanlayabilirler. Senden önceki hakikatleri gösterenleri de yalanlayanlar oldu. Bütün işleyişi her an döndüren Allah’tır.
5- Ey insanlar! Muhakkak ki hakikat, Allah’tan açığa çıkan tüm varlıktır. Bundan sonra dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcılar sizi Allah ile aldatmasın.
6- Şüphesiz şeytani halleriniz sizin düşmanınızdır. Bundan sonra o hallerinizi düşman edinin. O şeytani halleriniz sizi, sadece ötekileştirmenin cehaletine sahip olmanıza yol açar, böylelikle bölünmeye götürür.
7- Hakikatleri görmemezlikten gelip örten kimseler daha fazla sıkıntılardadır. İman edenler ve dosdoğru hakk yolunda çalışanlara ise, mağfiret ve yüce karşılıklar vardır.
8- Kötü çalışmaları kendine güzel gelen bir kimse, yararlı güzel çalışmalar yapan kimse gibi midir? Artık isteyen kimse, Allah’ın hakikatlerini bırakıp kendi cehaletine sapar ve isteyen kimse de hidayet bulur. Artık kendini cehaletin yoluna saptırma, ayrılıklarda kalanlardan olma. Muhakkak ki Allah yaptığınız eserlerdeki ilmin sahibidir.
9- Allah O’dur ki; rüzgârı açığa çıkarır, sonra da onunla bulutları hareketlendirip kuru toprağa doğru yol aldırır. İşte ondan gelen yağmurla ölü gibi görünen topraktan dirilik veririz. İşte böyledir dağılıp yayılma.
10- Yüce olmak isteyen kimdir? Bilsin ki bütün yücelik sadece Allah’ındır. Güzel kelimeler O’nun anlaşılmasını sağlar. Hakk yolunda dosdoğru çalışanlar O’nun yüceliğini anlar. Hilelerde, kötülüklerde olanlar ise daha fazla sıkıntılardadır ve işte onlar hileleri ile mahvolur giderler.
11- Allah sizi topraktan, sonra da bir nutfeden yaratandır. Sonra sizleri eşler halinde kıldı. Ancak O’nun ilmi bir ölçüsü olmadan kadınlar hamile kalmaz ve doğum yapamaz. Ömür verilen bir kimseye bir ömür daha verilmez ve onun ömrü de kısaltılmaz. Bunlar varlık kitabının içinde vardır. Muhakkak işte bunlar Allah’ın düzenidir.
12- İki derya bir olmaz. Biri makbul bir içecektir, tatlıdır hoştur ve diğeri tuzlu acıdır. Her birinden de gelen şeylerden faydalanırsınız ve her ikisinden de güzel hasletler çıkarırsınız ve her ikisinin de taşıdığı şeylerle sürüp gittiğini görürsünüz. Bütün bunlar O’nun lütuflarını talep etmek içindir. Umulur ki siz nimetlerin sahibini bilip teslim edenlerden olursunuz.
13- Birleştirir geceyi gündüzle ve birleştirir gündüzü geceyle. Güneşi ve ayı düzenleyendir, bütün hepsi belirli bir sürede akar gider. İşte Allah sizi de vücudlandırandır. Mülkün hükümranlığı O’nun dur. O’nu bırakıp ta yöneldiğiniz şeyler, bir çekirdeğin zarını bile meydana getirmeye sahip değillerdir.
14- Yöneldiğiniz şeyler sizin taleplerinizi işitmezler. Kaldı ki eğer işitmeleri olsaydı bile size karşılık veremezlerdi. Siz hakikatleri görmemezlikten gelirseniz, ölünceye kadar bir şirk içinde kalırsınız. Tüm varlıktan ilmiyle bildirenden başkası hakikatleri haber veremez.
15- Ey insanlar! Hiçbir şey size ait değildir. Ancak Allah’ındır ve Allah tüm varlığın sahibi olandır, tüm niteliklerinin sahibi olandır.
16- Sizin ölümünüz ancak O’nun tasarrufundandır ve yeni bir canın meydana gelişi de O’ndandır.
17- İşte bunlar, tüm değerlerin sahibi olan Allah’ın yüceliğinden başka bir şey değildir.
18- Bir başkasının günah yükünü bir başkası taşımaz. Eğer günahı taşıyan onu yüklenmesi için birini çağırsa, o ondan hiç bir şey taşıyamaz. Eğer yakın olmak isteyenler varsa, sen ancak onlara hakikatleri açıklayıp uyarabilirsin. Görünmeyen bilinmeyen âlemin irfanında olan kimseler, Rablerine karşı tevazu içindedirler ve her an Hakk’a bağlılık şuuruyla hareket ederler. Kim fenalardan temizlenirse, ancak kendisi için temizlenmiş olur. Dönüş ancak Allah’adır
19- Hakikatleri görenle, hakikatleri göremeyen bir olmaz.
20- Cehaletin karanlığında olanla, aydınlık üzere olan bir olmaz.
21- Hakikatlerin rahatlığında olanla, yakıp yıkıcı hallerde olan bir olmaz.
22- Diriliğin idrakine ulaşanla, idraksiz olan bir olmaz. Muhakkak ki Allah’ı anlamak isteyen kimse hakikatleri işitir. Sen vücutlarında ölü gibi olan kimselere hakikatleri işittiremezsin.
23- Sen ancak hakikatlere çağrı yapan bir uyarıcısın.
24- Şüphesiz sen hakikatlerimizi anlatmak, ümit verip sevindirmek ve uyarmak için açığa çıktın. Eğer bir ümmet kendi cehaletinde kalırsa, orada hakikatleri açıklayıp uyaranlar olur.
25- Eğer seni yalanlarlarsa, onlardan öncekilere gelen resulleri de yalanlamışlardı. Onlar da, her varlığın hakikatleri taşıyan bir mektup olduğunu ve her varlığın aydınlatıcı bir kitap olduğunu apaçık delillerle açıklamışlardı.
26- Fakat yalanlarda kalıp, kendi cehalet hallerine sarıldılar, hakikatleri görmemezlikten gelip örten kimselerden oldular. Böylece hakikatleri bilememiş oldular.
27- Allah gökten suyu nasıl indirir gördün değil mi? Böylece çeşit çeşit renklerde meyveler çıkarır ve dağlarda da akıp giden suyla yollar oluşur ve kırmızı, açık, koyu, çeşit çeşit renklerde çiçekler oluşur.
28- İnsanlardan da ve hayvanlardan da ve diğer varlıklardan da çeşitli renklerde olanlar vardır. Muhakkak ki hakikatlerin bilgisine ulaşıp kulluğunu bilen o kimseler, Allah’a karşı tevazu içindedirler. Muhakkak ki Allah tüm değerlerin yüce sahibidir, bağışlayandır.
29- Muhakkak ki tüm varlığın Allah’ın kitabı olduğunu anlayıp onu inceleyen o kimseler, her an Hakk’a bağlılık şuuruyla hareket ederler ve onlar ulaştıkları hakikatlerimizin bilgilerini yeri gelir gizli olarak ve yeri gelir açık olarak infak ederler. İşte onların arzuları; hep hakikatlerin bilgilerinin alış verişinde olmaktır.
30- Onların her an sevgi, dostluk içinde olmaları, onlara verilen karşılıktır ve onların erdemliliği hep artar. Muhakkak ki O, lütuflarıyla temizleyendir, şükredilecek olandır.
31- Size her varlık kitabından her an hakikatleri bildiriyoruz. O hakikatlere sadık olanlar her şeyde olan o kudreti bilirler. Şüphesiz Allah’ın kullarısınız. Elbette O, her varlıktan her an bildirendir, tüm hakikatleri gösterendir.
32- Kullarımıza hakk ile batılı fark edecek şuur verdik. Tüm varlığı bir kitap olarak sunduk. Fakat onlardan kimileri nefsine zulmetti ve kimileri de orta bir yol izledi ve kimileri de her şeyde yetkili olan Allah’ı anlayıp, hayırlı çalışmalarda önde gidenlerden oldu. İşte o büyük erdemlilik budur.
33- Onlar tüm tecellileri anlamanın huzurundadır. Orada makamların özünü anlamışlığın halindedirler ve saf tertemizdirler ve onlar orada sûretlerin iç yüzünü anlamanın idrakindedirler.
34- Derler ki: Tüm niteliklerin sahibi Allah’tır. Ki O bizim müşkillerimizi giderendir. Muhakkak ki bizi vücudlandırandır. Elbette lütuflarıyla temizleyendir, nimetlerin sahibini bilip şükretmemiz gerekendir.
35- Ki O bizi sıfatlarıyla donatıp vücud evimize yerleştirendir. Orada bize bir meşakkat yoktur ve orada bir bıkkınlık yoktur.
36- Hakikatleri görmemezlikten gelip örtenler ise cehalet cehenneminin yakıcı hallerindedirler. Onlarda hakikatlere icabet etmek yoktur. Bu halde ölüp giderler. Onların sıkıntılarında bir hafifleme olmaz. İşte böylece hakikatleri görmemezlikten gelip örtenler, Bizi anlamamanın karşılığında bu hallerde kalırlar.
37- O hallerde olanlar feryat ederler: Rabbimiz! Bizi bu hallerden kurtar, biz dosdoğru hakk yolunda çalışalım, başka ameller peşinde koşanlardan olduk, derler. Size bir yaşam vermedik mi? Varlığın yaratılışını düşünen kimseler gibi, varlığın yaratılışını düşünenlerden olmadınız. Size hakikatleri açıklayıp uyaranlar geldi. Fakat siz zevklere daldınız. Artık zalimlik içinde olanlar için bir yardımcı da olmaz.
38- Muhakkak ki Allah; gökleri ve yeri, görünmeyen bilinmeyen şeyleri ilmiyle varedendir. Muhakkak ki O, gönüllerdeki ilmin sahibidir.
39- Allah sizi, yeryüzünde kendi sıfatlarını taşıyan bir halde var etti. Bundan sonra kim hakikatleri görmemezlikten gelip örterse, böylece o kendi üzerindeki hakikatleri görmemiş olur. Onların hakikatleri görmeyip örtmesi kâfirliklerinden başka bir şeyi arttırmaz. Rablerine ait olan hakikatler karşısında fena hallerde kalırlar ve bu onların küfürlerini çoğaltır. Onların hakikatleri görmemezlikten gelip örtmeleri onları hüsrana sürükler.
40- De ki: Allah’ı bırakıp ta zanna dayalı şeylere yönelip ortak koşanları gördünüz mü? Onların yeryüzünde bir şey yarattığını bana gösterin. Yoksa onların gökyüzünde ortakları mı var? Yoksa onlara sunduğumuz kitaptan, onlar böyle deliller mi buldular? Bilakis zalimlerin sözleri birbirlerini aldatmaktır.
41- Muhakkak ki Allah, gelip geçici olan göklerde ve yerde olanları, bir düzen içinde tutandır ve elbette onların bir düzen içinde tutuluşu, O’nun birliğinin sürüp gitmesini gösterir. Muhakkak ki O, tüm güzellikleri verendir, lütuflarıyla temizleyendir.
42- Onlar inanacaklarına, gayret göstereceklerine, hakikatlerin yolundan gidenler gibi yol bulanlardan olacaklarına dair Allah’a yemin ettiler. Elbette onlara hakikatlere çağrı yapan uyarıcılar geldi. Fakat onlara hakikatleri açıklayıp uyaranlar geldiğinde, onların sadece nefretlerinden başka bir şeyleri artmadı.
43- Yeryüzünde kibirlendiler ve hilelerde, kötü hallerde oldular. Hileler kötülükler ancak sahibinden başkasına ulaşmaz. Artık ilk andan beri var olan, varlığın işleyiş yasalarına bakıp ta görmezler mi? İşte, Allah’ın varlıktaki işleyiş yasalarında asla bir değişiklik bulamazsın ve Allah’ın varlıktaki işleyiş yasalarında asla bir sapma bulamazsın.
44- Yeryüzünü dolaşıp ta onlardan öncekilerin âkıbetlerinin nasıl olduğunu öğrenip de ders almazlar mı? Onlardan daha güçlü olanlar da oldu. Göklerde ve yerde Allah’ı aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Muhakkak ki O ilmiyle varedendir, kudrettir.
45- Eğer insanlar Allah’ı anlamak isterlerse, onlara sunulan hakikatleri bırakmasınlar. Apaçık görünen, ortaya çıkan varlıklara baksınlar. Fakat onların bazı şeylerden dolayı bir gecikme durumları olsa bile, ölünceye kadar hakikatleri anlama vakitleri vardır. İşte onların ecelleri gelinceye kadar zamanları vardır. Muhakkak ki Allah kullarına basiret verendir.