SEVGİ
Hevâ nedir?
Sevgi nedir?
Hep bedensel istekleri sevgi zannettik.
Seviyorum dedik, ama ardından kalp kırdık, kötülük ettik.
Seviyorum dedik, ama isteklerimiz olmayınca öfkelendik, hiddetlendik, kavga ettik.
Mutlu iken sevgiden bahsettik, mutsuz iken sevgiyi unuttuk, karamsarlığa düştük, umutsuzluk içinde olduk
Peki, sevgi hevâ inceliği nedir?
Hevâ, ten boyutundan gelir.
Sevgi, cân boyutundan gelir.
Hevâ yani bedensel istek, sadece bedeni sarar.
Sevgi, cümle varlığı sarar.
Cân boyutundan tene akan Allah sevgisi, ten boyutunda hevâya dönüşür.
Sadece hevâ boyutunda yaşayan, cân boyutunun bağından kopuk yaşar.
Kişi hevâ boyutunda kaldığında, bunu sevgi sanır.
Oysa sevgi, cân boyutuyla her an kurulan bir bağdır.
Hevâ boyutunda kalan, hep bedensel isteklere göre koşar.
Hevâ boyutunda kalan, her an öfkelenebilir, kavga edebilir, karamsarlığa düşebilir.
Hevâ boyutunda kalan, her an dedikodu yapabilir, küçük görebilir, kibir gurura düşebilir.
Hevâ boyutunda kalan, dünya malına mülküne, şan şöhretine esir olabilir.
Hevâ boyutunda kalan, bugün sevgiden bahseder, yarın öfke içinde o sevgiden bahsettiği kişiyle kavgaya girişir.
Çünkü kişi, hevâyı sevgiyle karıştırmıştır.
Böylece kişi hevâsını sevgi sanmıştır, hevâsını ilah edinmiştir.
Allah sevgisine eren de ise bu haller olmaz.
Kul, Allah’a şahit olmadığı müddetçe, Allah sevgisine eremez.
Kul bir istekle Allah yoluna düşer, bunu sevgi sanır.
Kul, samimi, sabır, şefkat, tevâzû, edep, içinde ise ona sevgi yolu açılır.
Kul, bir ilmi irfan içinde, Allah’a kendinde ve her varlıkta şahit olmaya başlarsa, Allah sevgisi yavaş yavaş o kula akar.
İşte;
Kul bir hevâ içinde, Allah yoluna düşer, o kuldan Allah’a bir hissiyat akar.
Allah’a akan o hissiyat, Allah’ın nuruyla sarılır, sevgi olarak o kulana geri döner.
O kula akan sevgi, o kuldan tüm varlığa, tüm varlıktan o kula akar.
Böylece, tüm varlıkta Allah sevgisi kendini göstermiştir.
Tüm varlık Allah’ sevgisiyle kuşatılmıştır.
Çünkü Allah, kulunun ilm-i irfan yolunda, kendine teslim olmasıyla, yüzünü kuluna, her varlıktan göstermiştir.
İşte böylece kulun hevâsı sevgiye dönüşmüştür, artık her varlıktan, Allah sevgisi akar.
Kul nereye bakarsa baksın, Allah’ın yüzünü orada görür.
Allah yüzünü gösterdiği kuluna, sevgisini lûtfeder.
Ve işte Allah sevgisi böylece tecelli eder.
Birine zerre kadar kötülük yapan kişide, asla Allah sevgisi yoktur.
Âl-i İmrân Sûresi 57: “Ve Allâh lâ yuhibbu el zâlimîn”
Meâli: “Kötülük yapanlarda Allah sevgisi yoktur.”
Ayette muhteşem belirtildiği gibi, bir kişi birine kötülük yapıyorsa, Allah, sevgisini ona bahşetmez.
Her türlü zulüm içinde olan kişi, Allah sevgisini hissedemez.
Çünkü o kişi, hevâsı için yani kendi bedensel istekleri için, birilerine kötülük içinde olabilir.
O kişi hevâsını sevgi zanneder.
Hep kendi istekleri için koşar, hevâsını ilah edinir.
Cennet isteği bile hevâsal istektir.
Cehennemden kurtulayım isteği bile hevâsal istektir.
Çünkü hepsi bedensel boyuttur.
Furkan Sûresi 43: “E raeyte men ittehaze ilâhehu hevâ”
Casiye Sûresi 23: “E fe raeyte men ittehaze ilâhehu hevâ”
Meâli: “Hevâsını ilah edinen kimseyi gördün mü?”
Hevâsal boyutta kalan, yâni bedensel istekler boyutunda kalan her an haddi aşabilir.
Haddi aşanlarda, Allah sevgisi yoktur.
Çünkü kendi istekleri için, her türlü gurursal, kibirsel, bozgunculuk, duyguları içindedir, her türlü dünya esareti içindedir.
Kendi istekleri için her an birilerine kötülük yapabilir, haddi aşabilir.
Hep ikilik içindedir, sen ben, biz onlar kavgası içindedir.
Bakara Sûresi 190: “Muhakkak ki haddi aşanlarda Allah sevgisi yoktur.”
Bakara Sûresi 205: “İkilik, bozgunculuk içinde olanlarda Allah sevgisi yoktur.”
Kötülük yapanların vücudları da Allah sevgisiyle sarılıdır, fakat onlar bunun farkında olmadıklarından dolayı hevâ boyutunda kalırlar.
Allah sevgisi tecelli eden kişi, hiçbir zaman, hiçbir kimseye kötülük bile düşünmez.
Allah sevgisine ulaşan kişi, kötülük yapan kişinin vücudunun Allah sevgisiyle sarılı olduğunu görür.
Kişilerin yaptığı kötülük eylemlerini tasvip etmez, çünkü bilir ki bu eylemler hevâsal boyuttan gelir.
Allah sevgisine ulaşan aynı zamanda fark ehlidir.
Kişinin özüne olan bakışıyla, eylemlerine olan bakışı arasında, ince farklılıklar vardır.
Kötülük yapmaktan kurtulmak, Allah sevgisine ulaşmakla mümkündür.
Allah sevgisine ulaşmak da, ancak ve ancak düştüğü hataları görmek, o hatalardan dönmekle mümkündür.
Allah’ın hakikatleriyle temizlenenlere, Allah sevgisini bahşeder.
Tüm varlığıyla Allah’a teslim olanlara, Allah sevgisini bahşeder.
Allah sevgisine eren, çevresine her an iyilik içinde olur.
Bakara Sûresi 222: “Muhakkak ki yaptıkları hataları anlayıp dönenler, Allah sevgisine ulaşırlar ve kendilerini hakikatlerle temizleyenler bir sevgi içinde olurlar.”
Bakara Sûresi 195- “Allah yolunda tüm varlığınızın Allah’a ait olduğunu bilip infak edin ve yaptıklarınızla yıkım meydana getirmeyin ve güzel çalışmalarda olun. Muhakkak ki o iyilik yapanlarda Allah sevgisi vardır.”
Âl-i İmrân Sûresi 159: “Muhakkak ki varlığın sahibini bilip teslim olanlarda Allah sevgisi vardır.”
İşte hevâsal boyut, kişinin bedensel istekler boyutudur.
Bedensel istekler boyutunda, kul ölçüyü görebilmeli, haddini aşmamalıdır.
Sevgi boyutu, cân boyutundan gelen ilâhî tecelliler boyutudur.
Sevgi Allah’a aittir.
Allah her varlığı sevgisinden var etmiştir.
Her varlık Allah’ın sevgisiyle sarılıdır.
Allah’a teslimiyet içinde olana bu sevgi bahşedilir.
Sevgi tecelli eden kişi, her varlığa Allah sevgisiyle bakar.
Varlığın, varlıktaki tecelliler boyutundan her an Allah sevgisinin aktığını hisseder.
İşte Allah sevgisine ulaşmadan, gönülde sevgi ve yaşamda sevgiyle davranış tecelli etmez.