ÖLÜM

Doğan, gün geliyor ölüp gidiyor.

Ölüm, her eve mutlaka giriyor.

Anneler, babalar, evlatlar, akrabalar, nice dostlar ölüp gidiyor.

Kimimiz küçük yaşta, kimimiz ileriki yaşlarda göçüp gidiyoruz.

Başımıza gelecek olan bir gerçek.

Her canlının tadacağı bir olay.

Her canlının eninde sonunda karşılaşacağı bir durum.

Hepimizin eninde sonunda başımıza gelecek olan ilâhi bir yazılım.

Kimimiz genç yaşta, kimimiz ileriki yaşlarda geldiğimiz kaynağa geri döndük.

Kimimiz anne karnında öldük.
Kimimiz yüz yaşını aştık.

Ama eninde sonunda ölüm denen gerçek ile karşılaştık.

Kaçınılmaz bir gerçek.

Yaşamın nice sırları vardır.

En önemli sırrı, ölüm ve sonrası gerçeğidir.

Herkes ölüm ile tanışacaktır ve ölümü hissedecektir.

Nice nesiller geldiler ve geçtiler.

İnsan bir kaynaktan gelmiştir, o kaynağa geri dönecektir.

Her varlık, bir kaynaktan süzülüp geliyor ve o kaynağa geri dönüyor.

O kaynak, Allah dediğimiz ilâhi sistemdir.

Bakara Sûresi 156: “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn.”

Meâli: Muhakkak ki Allah’tan geldik ve muhakkak ki aslımız olan O’na döneceğiz.”

Ömür dediğimiz bir gün bitiyor ve kaçınılmaz gerçek başa geliyor.

Ankebût Sûresi 57: “Kullu nefsin zâikatul mevti summe ileynâ turceûn.”

Meâli: “Bütün herkes ölümü hissedecektir. Sonra aslınız olan Bize döndürüleceksiniz.”

Ölüm, her canlının vücûdunda yazılıdır.

İnsan doğduğunda, ölüm denen o gerçeğe, saniye saniye ulaşacaktır.

İnsanın vücûduna yazılan “Ölümlüdür” yazısı, her insanın unutmaması gereken bir gerçektir.

Âl-î İmrân Sûresi 145:

“Ve mâ kâne li nefsin en temûte illâ bi iznillâhi kitâben mueccelâ.”

Meâli: “Bir kimseye gelen ölüm, ancak Allah’ın yetkisindedir. Süresi onun vücud kitabındadır.”

Âl-î İmrân Sûresi 185: “Kullu nefsin zâikatul mevt.”

Meâli: “Bütün herkes ölümü hissedecektir.”

İnsanoğlu bir damla misali deryadan süzülüp geliyor, belli bir süre sonra geldiği deryaya geri dönüyor.

Ölüm denen gerçeği, bir yakınımız vefat ettiğinde derinden hissediyoruz.

Gün gelecek, ölüm denen gerçek hepimizin başına gelecektir.

Ölümü unutmadan yaşamalıyız.

Vücudumuzda “Ölümlüdür” yazısını hissederek yaşamalıyız.

İnsanoğlu fânidir, Allah ise bâkidir.

İnsan kul olduğunu hiç unutmamalıdır ve kulluk makamını anlamalıdır.

Allah, kendinden gelen damlaya kul demiş ve ona sınırlar koymuş.

Kendinden gelen damlaya kendini gizlemiş ve nice sırrını vücûd kitabına yazmış.

Ölüm bilene kavuşmadır, bilmeyene korkudur, acıdır, isyandır.

Ölüm insanoğlunun başına gelecek olan bir gerçek, bir yazılımdır.

Madem ölüm kaçınılmaz bir gerçektir:

Bu kadar dünya hırsı niye?

Bu kadar dedikodu, çekiştirme, hasetlik, fesatlık, niye?

Birbirimize zulüm etmek niye?

Birbirimizin hakkını yemek niye?

Mal mülk, şan şöhret derdi niye?

Kalb kırmak, göz yaşı döktürmek, kul hakkına girmek niye?

Birbirimizi sevmek varken, sıkıntılarda birbirimize koşmak varken, bencilleşmek niye?

Niye, geldiğimiz ve döneceğimiz kaynak olan Allah’ı unutuyoruz?

Niye, ölüm denen gerçeği unutuyoruz?

Niye, yaşam gayemizi, sorumluluklarımızı unutuyoruz?

Gel kardeşim:

Ölümü unutmadan yaşayalım.
Gurur kibir hallerine düşmeyelim.
Hiçbir varlığa hor bakmayalım.
Kalb kırmayalım, kimseye zulüm etmeyelim.
Kimseye iftira atmayalım, yalan söylemeyelim.
Çevremizdeki varlığa sevgimizi eksik etmeyelim.
Birbirimize yardım edelim, birbirimizin sıkıntılarını paylaşalım.
Sevelim, sevilelim, cenneti sevgide bulalım.

Unutmayalım; hepimiz Alllah’tan geldik ve hepimiz her an onunlayız.

Bu âleme gelen bebeklere “Hoş geldiniz.”

Bu âlemden göçen dostlarımıza “Güle güle.”