MEVLİD
Gel kardeşim!
Gönlünde Muhammed doğsun.
Her yer O’nun nuru ile dolsun.
Gel Mevlidin mânâsı vücûd bulsun.
Davranışlarında Muhammedî şuur olsun.
Gel kardeşim!
Mevlid sırrına yolculuk edelim.
Evvela Allah’ın zikrine erişelim.
Tüm varlığın O’nun zikriyle var olduğunu bilelim.
“İnnâ nahnu nezzelnez zikre ve innâ lehu le hâfizûn” âyetinin mânâsına erelim.
“Her şey Allah’ın zikriyle inzal oldu-açığa çıktı ve açığa çıkan her şey O’nun zikriyle korunmaktadır.”
Gel kardeşim!
Varlıktaki o ilâhi ritm, ilâhi titreşim, ilâhi terennüm, Allah’ın zikridir, bunu her an kendi vücûdumuzda ve cümle varlıkta hissedelim.
Allah’ın zikrini kâlben hissedelim, o şuurda duralım.
Gel kardeşim!
Daha sonra fiillullah makamına erelim.
Fiil, Fâil hakikatine vasıl olalım.
Her varlıkta her an fiiliyle fâil olanın Allah olduğunu idrak edelim.
Taşta, kuşta, ağaçta, hayvanda, insanda her varlığın bedeninde her an işleyenin Allah olduğuna şahit olalım.
Bedenlere baktığımızda, orada olan işleyişin Allah’ın fiili olduğunu görelim.
İşleyişi kendimize nispet etme gafletinden kurtulalım.
“Allah emr kâne mefûlen. İşleyişte fail olan Allah’dır” âyetinin sırrına vâkıf olalım.
Gel kardeşim!
Tüm varlığın Allah’ın sıfatlarıyla donatıldığını bilelim.
Kendi bedenimizin O’nun sıfatlarıyla işlediğine şahit olalım.
“Hayat- İlim- İrade- Semi- Basar- Kudret- Kelâm ve Tekvin”
Tüm sıfatların Allah’a ait olduğuna şahitlik edelim.
Kendimize nispet etme gafletinden kurtulalım.
Gel kardeşim!
Tüm bedenleri tutan ilâhi kudretin Allah olduğuna şahit olalım.
Benim vücûdum deme gafletinden kurtulalım.
İsâ’nın çarmıha gerildiği gibi, beden varlığımızdan geçelim.
Sûret bedenlerini tutan vücûdun Hakk’ın vücûdu olduğunu bilelim.
Vücûdu mutlak hakikatine erelim.
Ve bedenin Zâtına teslim olalım.
Fenâfillah makamına erelim.
“Kullu men aleyhâ fân ve yebkâ vechu rabbike zûl celâli vel ikrâm.”
“Bütün sûretler gelir geçer. Sıfatlarının sahibi olan ve tüm varlığı Zâtıyla tutan Rabbinin yüzü bâki kalır” âyetini kâlben hissedelim.
Gel kardeşim!
“Nefahtu fîhi min rûhî- Rûhumdan üfledim” makamına erelim.
Fenâfillah makamından bekâbillah mülküne karışalım.
Cümle varlığın rûhun derinliklerinden süzülüp geldiğine şahit olalım.
Her varlığın, Allah’ın râhimiyetinden doğuşunu seyredelim.
İlâhi zevke erişelim.
“Enel Hakk” makamıyla müşerreflenelim.
“Şehid allâhu ennehû lâ ilâhe illâ huve- “Allah, her an her yerde hazır olandır. O gerçektir. Ondan başka güç yoktur” âyetine mazhar olalım.
Gel kardeşim!
Muhammed’in doğuşu olan hazrete erelim.
Deryadan gelen damlaları seyredelim.
Her bir damlanın Muhammed olduğunu bilelim.
Damla ile deryanın yani Halk ile Hakk’ın yani Allah ile Muhammed’in bir vücûd olduğunu kâlben görelim.
Mevlid’in sırrına erelim.
Hakk’tan gelen doğuşun, Muhammed’in doğuşu olduğunu bilelim.
Makamı Muhammed’in, Makamı Ubûdiyet’in, Makamı Nûbüvvet’in, Makamı Halkiyet’in, mânâsına erelim.
Kurbi Nevâfîlin, Makamı Şeriâtın hakikatina vasıl olalım.
“Nûrun alâ nûr” âyetinin sırrına vâkıf olalım.
Mutlak nûr olan Allah’ın nûrundan gelen her nûrun Muhammed’in doğuşu olduğunu görelim.
Mevlidin sırrının bu âyette gizli olduğunu bilelim.
Gel kardeşim!
Gönlümüzde Mevlid tecelli etsin.
Gönlümüzde Muhammed doğsun.
Gönülde bâki olan doğuş tecelli etsin.
Beden anadan doğdu, gönül Muhammed’den doğsun.
Gözlerimiz bu âleme o şuurla baksın.
Davranışlarımız Muhammed’î şuurla olsun.
Mevlidiniz mübarek olsun.
Gönlünüzde Muhammed doğsun.
Yaşamınız o şuurla olsun.
Sevgi saygı hayatınızdan eksik olmasın.
Mevlidiniz mübarek olsun.