AFFET
Â’râf Sûresi 199: “Huz el aff- Affet.”
Biri sana kötülük mü yaptı?
Arkandan dedikodu mu yaptı?
Sana iftira mı attı?
Senin hakkında yalanlar mı söyledi?
Seni kandırdı mı?
Affet, affet geç.
Allah’a havale et, affet geç.
Biri seni kırdı mı?
Seni kızdırdı mı?
Seni hüzünlendirdi mi?
Affet, affet geç.
Allah’a havale et, affet geç.
Elbette affetmek kolay değil.
Biri sana kötülük yaptığında, hemen içinde öfke, kin, nefret, intikam duyguları oluşacak.
Biri sana haksızlık yaptığında, içini hemen öfke saracak, kızgınlık saracak, moralin bozulacak.
Kızacaksın, yerinde duramayacaksın.
O kişiye karşı içindeki oluşan öfke seni esir alacak.
İşte sınavın tam burada başlayacak.
İki şey var tercih edeceğin.
Ya öfkeni yutacak, bastıracak, sabredecek, affedeceksin.
Affa sarılacaksın, beynini öfke, kin, nefret ile meşgul etmeyeceksin.
Ya da sana kötülük yapana karşı içinde nefrete, kine sarılacaksın.
Âyette belirtildiği gibi affa sarılırsan; beynini öfke, kin, nefret duygularına esir etmezsin.
Beynini o alanla meşgul etme.
İlimle, irfanla meşgul et.
Seni ilimden, irfandan uzaklaştıran her şeyden uzak dur.
“Ve lâ takfu mâ leyse leke bihî ilm- İlimden uzaklaştıran her şeyden uzak dur” İsrâ Sûresi 36
Düşün:
Sana bahşedilen beyni ne ile meşgul ediyorsun?
Öfke, kin, nefret ile mi?
Yaratılışın nice hakikatini anlamak için, akletmek, düşünmek, keşfetmek ile mi?
Kur’ân tavsiye ediyor: “Huz el aff- affetmeye sarıl”
“Naran li el harb etfee- İçindeki öfke, nefret hararetini söndür.” Mâide Sûresi 64
“Vel kâzımînel gayza- Öfkeni-kinini bastır.” Âl-i İmrân Sûresi 134
Kur’ân ne güzel bildirmiş:
Öfkeni, kinin, nefretini bastır.
İçindeki tüm kavga duygularını söndür.
Öfkene, nefretine sarılma.
Affetmeye sarıl.
Elbette kolay değil, ama öfkenin, nefretin sana ne getireceğini düşün?
Seni ne hâle sürükleyeceğini düşün?
Düşün; sana bahşedilen beynini ne ile meşgul edeceksin?
Düşün; o beyin sana kin, nefret, öfke içinde olman için mi verildi?
Yoksa, nice hakikatlere erişmen, nice mucizeleri görmen için mi verildi?
O beyin sana; insanlarla kavga etmek için, hor görmek, kendini yüce görmek için mi verildi?
Yoksa, ilim, irfan, tefekkür, şahitlik yolunda olman için mi verildi?
Bil ki cehennemin kapıları, öfke, kin, nefret, kibir bir duygularla açılır.
Bil ki cennetin kapısı, affetmek, affa sarılmak, ilme sarılmak, hakikate sarılmak ile açılacaktır.
Affet kardeşim.
Elbette, sana yapılan haksızlıklar olacak.
Elbette, senin hakkında dedikodular olacak.
Sana bir şekilde zarar verilecek.
Sana karşı husumetler olacak.
Hor görüleceksin, dışlanacaksın, kovulacaksın.
Nice resûl nebî, nice haksızlıklara uğramadı mı?
Vatanlarından uzaklaştırılmadılar mı?
Zulüm görmediler mi?
Elbette nice zulümler gördüler.
Ama onlar, affettiler.
Yönlerini Allah’a döndürdüler.
Hakikatler yolunda yürüdüler.
Gönüllerini saran Allah aşkı onları; kin, nefret, öfke duygularından uzak eyledi.
Allah sevgisi, affettirdi, kimseye husumet beslettirmedi.
Affet kardeşim.
Affa sarıl, barışa sarıl, selamete sarıl.
Öfkeden, nefretten uzak dur.
Sana verilen beyni, ilimle, irfanla, edeple, meşgul et.
Sana verilen beyni, Allah’ın nice hakikatine erişmek için meşgul et.
Bil ki ilâhi huzur, affa sarılmakla açılacaktır.