30 AĞUSTOS

30 Ağustos günlerden bir gün değildi.

30 Ağustos özgürlüğün ilk nefes alışıydı.

“Ben esir olamam” demenin haykırışıydı.

Esaretin bitişi, özgürlüğün ilk adımı idi.
Esaret altında olan vatanın kurtuluşu idi.

Özgürlüğümüz esir alınmıştı.
Ülkemiz işgal edilmişti, esaret başlamıştı.

Umutlar bitmiş, yüzler solmuştu.
Karamsarlıklar gelmiş, kaygılar artmıştı.

Mondros antlaşması ile başlayan esaret, vatanın işgal edilişi, 30 Ağustos ile kurtuluşa dönüyordu.

Vatanın her yeri işgal edilmiş, esaret başlamıştı.

Ortaya çıkan bir Er Kişi, halka umut olmuştu.
Özgürlüğün kutsallığını hissettirmiştir.
“Ya İstiklal ya Ölüm demişti.”

O Er Kişi; “Özgürlük benim karakterimdir” diyordu.

Esareti asla kabul etmiyordu.
Ulusum asla esaret altında olamaz diyordu.

30 Ağustos günlerden bir gün değildi.

O gün şehadetlerin içildiği gündü.
O gün özgürlüğe giden yolun açılımı idi.

O gün ”ben esir olamam, ailem esir olamaz, vatanım esir olamaz, özgür olmalıyım” haykırışı idi.

O gün “benim evlatlarım özgür bir vatanda yaşamalıdır” duygusunun çağlayana dönüştüğü gündü.

O gün ölmek yoktu, şehit olmak vardı.
Vatan için, evlatlar için, aileler için mücadele etmek vardı.

30 Ağustos günlerden bir gün değildi.

Özgürlük bebeğinin doğum günüydü.
Ben özgür olmalıyım demenin günüydü.

Bir yiğidin “ya istiklal ya ölüm haykırışı” idi.
O gün bir yiğidin ve binlerce yiğidin, vatan için, özgürlük için, ölümü göze alışları idi.

O gün, tüm kâlblerin özgürlük için atışı idi.
O gün her vatandaşın Atatürk olma günüydü.

Ey kardeşim!

Sakın bu günü unutma.
Unutma kardeşim sakın unutma.
Sakın bu özgürlük mücadelesini unutma.

Bugün özgürce yaşıyorsan, bu güne borçlusun, sakın unutma.

30 Ağustosun ruhunu sakın unutma.