FİL SURESİ
-1-
أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِأَصْحَابِ الْفِيلِ
E lem tere keyfe feale rabbuke bi ashâbil fîl
e lem tere | : görmedin mi, bakıp gördün mü? Anladın değil mi? |
Keyfe feale | : nasıl, nice, ne, fail, işleyen, bir işin yapılış biçimi |
rabbuke | : Rabbin, seni vücudlandıran, |
bi ashâbi | : arkadaş, sahip olan, dost, bir şeyi yapmış olan, |
el fili | : fil, kötü planlar, fena hallerde olan, ego, büyüklük halleri, |
1- Seni vücudlandıranın nasıl fail olduğunu anladın değil mi? Büyüklük hallerine sahip olanları da anladın.
-2-
أَلَمْ يَجْعَلْ كَيْدَهُمْ فِي تَضْلِيلٍ
E lem yec’al keydehum fî tadlîl
e lem yecal | : değil, olmaz, yapar, eder, kılmadı mı, tutmadı |
keyde-hum | : planı, tuzak, hile, düzen, kötülük, onlar |
fiy tadlilin | : içinde, yanıltma, boşa çıkarma, aldatma, aldanma, kaybetme |
2- Kötülüklerde, aldanma içinde olanların hakikatleri anlamaları olmaz.
-3-
وَأَرْسَلَ عَلَيْهِمْ طَيْرًا أَبَابِيلَ
Ve ersele aleyhim tayren ebâbîl
ve ersele aleyhim | : irsal, resul, gönderdi, yolladı, sundu, onlara |
Tayren | : kuş, uçan, yüce olan, yüce hakikatler, |
eba bile | : sürüler, bölük bölük, peş peşe, fırtına, birbiri ardınca |
3- Onlara birbiri ardınca yüce hakikatler sunuldu.
-4-
تَرْمِيهِم بِحِجَارَةٍ مِّن سِجِّيلٍ
Termîhim bi hicâretin min siccîl
Termi him | : atmak, hedeflenen, amaç, saldırgan, fırlatmak, onlar |
bi hicâretin | : taşlar, sert olan, katı olan, duygusuzluk, |
min siccîlin | : pişmiş, katılaşmış, taşlaşmış, katı sert kişi |
4- Onlar, bir duygusuzluk içinde, kalbleri katılaşmış saldırgan bir hâlde idiler.
-5-
فَجَعَلَهُمْ كَعَصْفٍ مَّأْكُولٍ
Fe cealehum keasfin me’kûl
Fe ceale-hum | : böylece, sonra, yapılan, edinen, kalmak, olmak, onlar |
Ke asfin | : gibi, fırtına, haksızlık, cehalet hâli, zorbalık, içi boş, saman |
mekûlin | : uğramış, yenilmiş olan, tükenmiş, kaybetmiş, |
5- Öyle ki onlar; zulüm, zorbalık, haksızlık gibi cehalet hallerinden dolayı kaybetmiş bir hâlde kaldılar.