AHZÂB SÛRESİ Ahzâb

 

1- Ey hakikatleri bildiren! Fenalara düşmekten sakın, Allah’a ortak koşma. Hakikatleri görmemezlikten gelenlerin hallerine ve içi başka dışı başka hallerde olanlara itaat etme.  Muhakkak ki Allah tüm varlığa hâkim olandır, ilmiyle varedendir.

2- Seni vücudlandıranın sana sunduğu şeylere tâbi ol. Muhakkak ki Allah yaptığınız şeylerden her an hakikatleri bildirir.

3- Varlığının sahibinin Allah olduğunu bilip, tüm varlığınla teslim ol ve her şeyde yetkili olan Allah’a güven.

4- Allah bir kişinin içine iki kalb koymadı. Sizi benzer özelliklerin dışında düzenlemedi. Siz, aslınızın geldiği yeri, tüm varlığın birbiriyle olan münasebetini anlayın. Sizi ve evlatlarınızı eksik bir halde düzenlemedi. İşte siz, ağzınızdan çıkan sözlerde Allah’ın hakikatlerini söylemek için gayret gösterin ve O’nun dosdoğru yola ulaştıran olduğunu bilin.

5- Hakikatlere davet edenlere uyun. Onların ataları da davet edilmişti. Allah’ın adaleti üzere hareket eden o kimselerden olun. Eğer atalarınız gibi hakikatleri bilemiyorsanız, artık dinin hakikatlerini bilen kardeşlerinizden ve ilimde görevli olan kişilerden yararlanın. Bilmeden yapılan hatalarda bir vebal yoktur ve lâkin kalblerinizde bir kasıt olmasın. Allah lütuflarını tertemiz sunandır, varlığı özünden varedendir.

6- Hakikatlerin haberlerini bildirenler, inananları kendilerinden daha çok düşünürler ve onlara asliyetlerinin geldiği yeri, birliği anlatırlar. Çok şefkatli olanlardan bazıları, bazılarını daha çok düşünür. Müminler için her varlık Allah’ın bir kitabıdır. Hakikatlerin arayışında olanlara, onların hakikatleri bilmeleri için dostluğunuzu eksik etmeyin. İşte bu kâinat kitabının içinde hakikatler satır satır yazılıdır.

7- Hakikatlerin haberlerini bildirenler Bize sarılırlar. Onlar sözlerine uyarlar. Sen de ve Nûh da ve İbrâhîm de ve Mûsâ da ve Meryemoğlu İsâ da, onlar da sağlam bir şekilde sözlerine uydular, Bize sarıldılar.

8- Onlar doğruluk üzere oldular, doğruluğu araştırma içinde oldular. Fakat hakikatleri görmemezlikten gelip örtenler ise acı sıkıntılarda kaldılar.

9- Ey iman edenler! Allah’ın sizin üzerinizdeki sıfatlarını anlayın. Size gelen bilgilerle varlığın hakikatlerini anlamaya çalışın. Kendinizden açığa çıkardığımız o sesi anlayın. Oysa siz varlığın sîret yönünü göremiyordunuz. Allah yaptığınız şeylerden her an hakikatleri gösterir.

10- Sizler idrakte en alt tabakada bulunurken, sizin üstünüzdeki makamlardan size hakikatler sunuldu ve hakikatleri görüp anlamak için meylettiğinizde, kalblerinize yerleşmesi için hakikatler güzelce açıklanıp izah edilmişti. Oysa sizler, Allah’ı kendi zanlarınıza göre zannediyordunuz.

11- Müminler her zaman hakikatleri anlamak için araştırma içinde oldular ve hakikatleri anladıkça daha fazla sarsıldıkça sarsıldılar.

12- İçi başka dışı başka ve kalblerinde cehalet hastalığı olanlar ise, Allah’tan açığa çıkan şeyleri anlayamadılar ve o resul yanılgı içindedir, dediler.

13- Onlardan bir gurup şöyle demişti: Ey Yesrib halkı! Sizin için ikamet yeri yoktur, öyleyse dönün. Onlardan bir gurup, hakikatleri bildirene: Muhakkak ki evlerimiz korumasız, diyerek izin istediler. Fakat onlar korumasız değildi, onların istedikleri sadece kaçmaktı.

14- Eğer onlar her yönden bir araştırma içinde olsalardı, elbette o hakikatlere gelirler ve hakk ile batılı ayırırlardı. Ama onlar kolaylarına gelen şeyi yaptılar, hakikatleri anlamak için kalmadılar.

15- Doğrusu onlar, daha önceden geçmiş cehaletlerine dönmeyeceklerine dair Allah adına söz vermişlerdi. Allah adına söz verenler sorumluluk sahibidirler.

16- De ki: Hakikatlerden kaçmanın size bir faydası yoktur. Eğer siz idraksizlik içinde olur, hakikatlerden kaçarsanız ya da bağlarınızı keserseniz, o zaman siz az da olsa hakikatlerden faydalanamazsınız.

17- De ki: Sizin sahibiniz kimdir? Eğer size bir sıkıntı gelse, sizi koruyacak olan Allah’tır ve size gelen rahmet O’ndandır. Onlara Allah’tan başka bir dost yoktur ve yardımcı da yoktur.

18- Sizin Allah’ı bilenlerden olmanızı engellemek isteyenler olur ve onlar, gelin bize uyun diyerek arkadaşlık içinde seslenirler. Fakat onlar az da olsa kötülük hallerinden vazgeçip hakikatleri anlamak için gelmezler.

19- Gelseler bile size karşı bencil davranırlar. Onlara bir korku geldiği zaman, onları görürsün ki; ölü gibidirler, yalvarır gibi sana bakarlar. Sonra o korku kaybolduğu zaman seni dilleriyle iğnelerler. İyiliklere karşı bencildirler. İşte onların imanları yoktur. Böylece onlar Allah yolundaki çalışmalarında istediklerini bulamazlar ve böylece Allah’ı önemsemeyenlerden olurlar.

20- Onlar zannediyorlar ki insanlar kendi guruplarını bırakıp gitmezler ve eğer gelirlerse kendi arzularının guruplarında olurlar. Onlardan araştırma içinde olanlardan bazıları, sizin bildirdiğiniz hakikatleri soruyorlardı ve eğer onlar size uyanlardan olsalardı, onlar az da olsa kendilerine yazık etmezlerdi.

21- Şüphesiz Allah resulünde; Allah’ı anlamak isteyenler, ölüm vaktine inananlar, Allah’ı çok hatırlayanlar için, sizlere güzel örnekler vardır.

22- Müminlerden bir gurup gördükleri zaman, derler ki: İşte bunlar Allah’ın vaat ettiği şeyler üzere hareket ederler ve o resule uyarlar ve Allah’a ve resulüne sadıktırlar. Onların imanları ve teslimiyetlerinden başka bir şeyleri artmaz.

23- Mümin kişiler verdikleri sözleri unutmazlar, Allah’a sadâkatle bağlıdırlar. Sonra da bir sevgi içinde sözlerini yerine getiren ve sabırla bekleyen kimselerdir ve onlar cehaletlerini hakikatlerle değiştirdikten sonra hakikatlerden dönmezler.

24- Allah, dosdoğru hareket edenlerin doğruluklarından dolayı karşılığını verir. Eğer münafıklar sıkıntılarından kurtulmak isterse ve pişman olur hatalarını anlar dönerlerse, onlara da karşılıklar vardır. Muhakkak ki Allah lütuflarını tertemiz sunandır, varlığı özünden varedendir.

25- Hakikatleri görmemezlikten gelip örtenler; öfkelerini dindiremeyip iyiliklere dönemediklerinden dolayı, Allah’ın hakikatlerini kabul edemediler. Müminlere cehaletle olan mücadelelerinde Allah’ın hakikatleri kâfidir. Allah tüm sıfatların yüce sahibidir, tüm varlığı sapasağlam tutandır.

26- Aktarılan söylentilerde kalanlara da yardım edildi, hakikatler sunuldu. Onlar ise kendi bildiklerini asıl kabul ettiler. O halde olan topluklar kendilerine yazık ettiler, kalblerine korku düşürdüler ve o topluluklar kendi cehaletlerine esir oldular.

27- O halde olanlara; yurtlarında, mülklerinde ve yeryüzünde nerede olurlarsa olsun, siz hakikatleri öğütleyin ve hakikatler için yeryüzünde ayak basmadık yer bırakmayın ve Allah’ın bütün her şeydeki kudret olduğunu bilin, diye bildirildi.

28- Ey hakikatleri bildiren! Seninle aynı yolda olanlara de ki: Eğer dünya hayatının süsünü istiyorsanız, gelin güzel bir şekilde güzellikle ayrılalım. Bundan sonra siz özgürsünüz, kendi menfaatlerinize dönebilirsiniz.

29- Ve eğer siz, Allah’ı ve o resulü anlamak ve sonunda huzur bulmak istiyorsanız, muhakkak ki iyi haller içinde olanlara Allah’tan yüce karşılıklar vardır.

30- Ey nefsini tanıma yolunda olanlar! Sizlerden kime hakikatlerin haberi geldikten sonra, siz hâlâ apaçık, ben benim, deyip kendinizi üstün görüyorsanız, sıkıntılarınız kat kat artar ve işte böylece Allah’ı önemsemeyenlerden olursunuz.

31- Ve sizlerden kim, Allah’a itaat eder ve o resulü anlar ve dosdoğru hakk yolunda çalışırsa, ona kat kat karşılıklar veririz ve o kendindeki sunduğumuz değerli sıfatları anlar.

32- Ey nefsini tanıma yolunda olanlar! Hakikatleri bildireni yok saymayın. Fenalara düşmekten sakınan, Allah’a ortak koşmayan, o nefsini tanıma yolunda olanlar gibi davranın. Bundan sonra konuşurken kendini beğendirme hallerinden uzak durun. Ki aç gözlü olan o kimselerin kalblerinde cehalet hastalığı vardır. Artık hep iyilik getirecek sözler söyleyin.

33- Ve bulunduğunuz yerlerde kararlılık içinde olun ve önceki cahil hallerinizdeki gibi büyüklenip gösteriş yapmayın ve her an Hakk’a bağlılık şuuru ile hareket edin ve temizlenme içinde olup kendinizdekini paylaşın ve Allah’a itaat edin ve resulünü anlayın. Muhakkak ki Allah, sizlerin fena hallerinizi yok etmenizi, Hakk ehli olmanızı ve sizin hakikatlerle tertemiz temizlenmenizi ister.

34- Bulunduğunuz yerlerde Allah’ın ayetlerinden okunan şeyleri anlayın ve özlü düşünün. Muhakkak ki Allah, hakikatlerini her varlıktan en ince bir şekilde bildirendir.

35- Şüphesiz barışa ve huzura teslim olanlar, barışa ve huzura teslim olma yolunda olanlar, mümin olanlar ve müminlik yolunda olanlar, hakikatlere itaat edenler ve hakikatlere itaat etme yolunda olanlar, dosdoğru olanlar ve dosdoğru olma yolunda olanlar, sabrın erdemine ulaşanlar ve sabrın erdemliliği yolunda olanlar, tevazuya ulaşanlar ve tevazu yolunda olanlar, sadâkatle bağlananlar ve sadâkat yolunda olanlar, sakınanlar ve sakınma yolunda olanlar, ikilikten korunmuş olanlar ve ikilikten korunma yolunda olanlar, hep Allah’ın zikrinde olanlar ve zikrin sahibini anlama yolunda olanlar; bütün bu halde olanlar için Allah’ın mağfireti ve yüce karşılıkları vardır.

36- Mümin olanlar ve müminlik yolunda olanlar; Allah’ın hükümlerinin dışına çıkmazlar. O hakikati gösteren de tüm varlıktaki işleyişi anlatır. Onlar hakk ile batılı fark etme, varlıktaki işleyişin hakikatini anlama üzere olurlar. Kim Allah’a asi olursa ve o resulü anlamazsa, böylece o kimseler apaçık kendi cehaletlerine sapanlardan olurlar.

37- Sen o kimselere; onların üzerinde Allah’ın sıfatları olduğunu, onların o sıfatlarla kavrandığını, seninle aynı yolda olanlara fenalara düşmekten sakınmayı ve Allah’a ortak koşmamayı açıklamıştın. Sen Allah’ın hakikatlerini açıklayamıyor içinde saklıyor ve insanlardan çekiniyordun ve böylece onlara çekinerek de olsa Allah’ın hakikatlerini anlamalarını, o anlayışlarını arttırmalarını onlara tavsiye etmiştin. Bizi anlamak için seninle aynı yolda olanlar, hakikatleri anlamak için gayretlidirler, isteklidirler. Müminlerde tereddüt yoktur. Aynı yolda olanlar, onlar varlığın işleyiş ve oluşunu anlama hakkında bir yücelik içindedirler, hakikatleri anlamak için isteklidirler ve tüm varlığın işleyişinde fâil olanın Allah olduğunu bilirler.

38- Nebilerde tereddütte, ikilikte kalma olmaz. Onlar da, onlardan önce gelip geçen kimseler gibi, Allah’ın varlıktaki işleyiş yasalarına uyma, hep Allah’a icabet etme hâli üzeredirler ve onlar tüm varlıktaki Allah’ın işleyişinin belirlenmiş bir ölçü ile olduğunu bilirler.

39- Onlar Allah’ın hakikatlerini iletirler, apaçık açıklarlar ve O’na karşı hep teslimiyet içindedirler ve Allah’ın birliği dışında teslimiyetleri yoktur ve varlıktaki tüm değerleri anlamada Allah’ın kâfi olduğunu bilirler.

40- Muhammed’inde bir anne bir babası vardı, o da sizin gibi bir kimseydi, başka bir şey değildi. Ancak Allah’ın hakikatlerini gösteren ve belgeleriyle hakikatleri bildirendi ve bütün her şeydeki ilmin sahibinin Allah olduğunu bildirendi.

41- 42- Ey iman edenler! Allah’ı anlayın, O’nu çok anın ve O’na ait olan fiil, sıfat, Zâtının tecellilerini sabah akşam idrak edin.

43- Ki O sizden ayrı değildir ve O tüm kuvvelerin sahibidir. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarandır. Müminler, tüm varlığı tutanın Hakk olduğu idrakiyle hareket ederler

44- Onlar her an Hakk zevkiyle Halkı seyrederler. O hakikatler üzere hareket ederler, selamete kavuşmuşlardır ve onlara yüce karşılıklar vardır.

45- Ey hakikatleri bildiren! Muhakkak ki sen, her an her yerde hazır olan Bizi anlatman ve ümit verip sevindirmen ve hakikatleri açıklayıp uyarmak için açığa çıktın.

46- Ve tüm varlığın işleyişinde yetkili olan ve her yerden nurunu yansıtan Allah’a davet etmen için açığa çıktın.

47- Müminlere Allah’ın yüce lütufları üzere olduğunu müjdele.

48- Hakikatleri görmemezlikten gelip örtenlere ve içi başka dışı başka olanlara itaat etme. Onların eziyetlerine rağmen onları hakikatlere davet et. Varlığın sahibinin Allah olduğunu idrak edip teslim ol ve bütün her şeyde yetkili olan Allah’a güven.

49- Ey iman edenler! İnanma yolunda olup size uyduktan sonra sizden ayrılanlarla, hakikatler konusunda onlarla temas halinde bulunacak değilsiniz. Artık onlar dünya çıkarlarına yöneldiklerinden dolayı onları bırakın, güzellikle gönderin.

50- Ey hakikatleri bildiren! Seninle aynı yolda olmak isteyenleri sana uygun kıldık. Sana sunduğumuz hakikatlerden, onların karşılığı olanı onlara ver. Sen gücünün sahibi değilsin. Nesnelerin hakikatlerini sana bahşettik. Amcanın çocuklarından ve halanın çocuklarından ve dayının çocuklarından ve teyzenin çocuklarından; onlardan seninle beraber aynı yolda hareket edenler, müminlik yolunda işleyişi idrak etmek için gayret gösterirler. Eğer Nebi gibi hakikatleri anlamada istekli olursa, Nebi’nin isteğine uygun davranmış olurlar. Müminlerden başkası senin anlattıklarına has olarak uymaz. İlmin sahibinin Biz olduğumuzu anlamalarını onlara farz kıldık. Onlar birlik içinde olsunlar. Onlar güçlerinin sahibi değildirler, bu konuda tereddüte düşmemek için ellerini hareket ettiren güce baksınlar. Allah mağfiret edendir, tüm varlığı özünden varedendir.

51- Sen onlardan geri dönmek isteyen kimseleri gönderirsin. Sana yakın olmak isteyen kimseleri tutarsın. Sana uymayan kimseleri tutmaz bırakırsın. Böylece onlar için sana sorumluluk yoktur. İşte bakıp ta gözlemleyenler, idrak edenler, onlar daha yakın olanlardır ve onlarda mahzunluk yoktur. Onların hepsi onlara verilen şeylerden razıdırlar. Allah kalblerinizdeki ilmin sahibidir, Allah ilmiyle varedendir, güzel halleri sunandır.

52- Nefsini tanıma yolundan uzak olanlar sana uygun değildir ve onlar gittiği yolu da değiştirmezler. Senin anlattığın hakikatlerden etkilenenler ise, iyilik yolunda olanlardır. Sahip olduğunuz şeylerin sahibi siz değilsiniz. Allah bütün her şeyi tecellileriyle tutandır.

53- Ey iman edenler! Size icazet verilmeden hakikatleri bildirenin huzuruna dâhil olmayın. Ancak size Hakk ilminden icazet verilmesi için onun vaktini bekleyin ve davet edildikten sonra icabet edin. Böylece yüce olan o Hakk ilminden size telkin edildikten sonra dağılın ve hakikatin dışındaki sözlerden konuşmayın. Muhakkak ki işte böylece kayıpta olmazsınız. Hakikatleri bildirene karşı tevazulu olun ve Allah’a karşı tevazuunuzu yok etmeyin, Hakk üzere olun. Varlığın hakikatlerini anlamak için sorduğunuzda, o zaman sûretlerin ardında olanı anlamak için sorun. İşte bu sizin kalbleriniz için ve onların kalbleri içinde daha temiz olandır. Allah resulünden size bir sıkıntı gelmez. Bundan sonra devamlı o hakikatlerle hareket edin, o birliğe uymaktan ayrılmayın. Muhakkak ki Allah’ın katında olan yücelik işte budur.

54- Eğer bir hakikati açıklasanız da ya da onu gizleseniz de, muhakkak ki bütün her şeydeki ilmin sahibi Allah’tır.

55- O Hakk ilmini bildiren; ebeveynlerine, evlatlarına, arkadaşlarına, arkadaşlarının evlatlarına, kendi kardeşlerinin evlatlarına, nefsini tanıma yolunda olanlara karşı sorumsuzluk içinde olmazlar. Onlar sahip oldukları gücün sahibi değildirler. Fenalara düşmekten sakının Allah’a ortak koşmayın. Bütün her şeyde, her an her yerde hazır olan muhakkak ki Allah’tır.

56- Nebiler, muhakkak ki Allah’a ve O’nun tüm varlıktaki gücüne tertemiz bağlıdırlar. Ey iman edenler! Siz de O’na tertemiz bağlanın ve bütün varlığınızla teslim olup, selamet içinde olun.

57- Muhakkak ki Allah ve resulüne karşı olanlar, yaşamlarında ve son vakitlerine kadar Allah’ı idrak edemeyip O’nun rahmetinden uzaklaşanlardır ve onlar için hakir bırakan sıkıntılar vardır.

58- Mümin olanlar ve müminlik yolunda olanlara da karşı çıkan kimseler bir şey elde edemezler. Böylece yalanların içinde ve apaçık günahta kalırlar.

59- Ey hakikatleri bildiren! Seninle aynı yolda olanlara, evlatlarına, nefsini tanıma yolunda olanlara, müminlere anlat: Onlar gizledikleri değerleri açmasınlar, korunsunlar, işte bu onların arifliği açısından daha uygundur. Böylece onlar sıkıntıya uğramazlar. Allah lütuflarını tertemiz sunandır, varlığı özünden varedendir.

60- Kalblerinde cehalet hastalığı olanlar, içi başka dışı başka olanlar, bulunduğun şehirde yalan haber yayanlar; bu hallerini bitirmedikleri müddetçe, elbette seni engellemeye çalışırlar, az da olsa hakikatleri anlayamadıklarından dolayı sana yakın olmazlar.

61- Akıl etmeyip hakikatlere sarılmayanların ve acımasızca etrafına zarar verenlerin olduğu yerde rahmetten uzaklaşmak vardır.

62- Allah’ın varlıktaki işleyiş yasalarında asla bir değişiklik bulamazsın. Önceden gelip geçenler de Allah’ın işleyiş yasaları ile yaşayıp gitmişlerdir.

63- İnsanlar sana o vakti soruyorlar. De ki: O ilim sadece Allah’ın katındadır. Sen de bilmiyorsun. Umulur ki o vakte kadar yakınlığı idrak edenlerden olurlar.

64- Şüphesiz hakikatleri görmemezlikten gelip örtenler, Allah’ın rahmetinden uzaklaşırlar ve onlar ötekileştirmenin cehaletinde kalırlar.

65- Devamlı o hallerle hareket ederler, dostları da yoktur ve yardımcıları da olmaz.

66- Onlar yakıp yakıcı haller içinde kalıp gerçekleri anladıkları zaman: Keşke biz de Allah’a itaat etseydik ve Allah’ın resulüne uysaydık, derler.

67- Dediler ki: Rabbimiz! Doğrusu biz, dini liderlerimize ve büyüklerimize uyduk, böylece bizi doğru yoldan saptırdılar.

68- Rabbimiz! Onlarda daha fazla sıkıntılar olduğunu ve onların yüce rahmetinden uzaklaştığını bilemedik.

69-  Ey iman edenler! Siz o kimseler gibi olmayın. Mûsâ da eziyetlere uğramıştı. Onların dediği şeylerden Allah’a sığınarak kurtuldu ve yüzünü Allah’a döndürdü.

70- Ey iman edenler! Fenalardan sakının, Allah’a ortak koşmayın ve her zaman doğru sözlülerden olun.

71- Siz; fenalarınızdan kurtulun, mağfirete ulaşın ve siz amellerinizde ıslah edici olun. Kim Allah’a itaat eder ve resulünü anlarsa, böylece o yüce kurtuluş ile kurtulmuş olur.

72- Biz emaneti; kendini Ulvî Âlemin yüceliği içinde olduğunu sananlara, yeryüzünde hâkimlik taslayanlara, kendini büyük görenlere teklif ettik. Fakat onlar onu yüklenmekten çekindiler. Şefkatli olan insan ise onu yüklendi, doğrusu o hakikatlere meyletti, cahillerden olmadı.

73- Münafıklar ve münafıklığa meyledenler, müşrikler ve müşrikliğe meyledenler, onlar Allah’ı idrak edemediklerinden dolayı sıkıntılar içindedirler. Allah’a karşı düştüğü hataları anlayıp dönenler ise, mümin olanlar ve müminlik yolunda olanlardır. Allah lütuflarını tertemiz sunandır, varlığı özünden varedendir.