BİLİNMEYENLER – CİN SÛRESİ Cin
1- Bilinmeyenlerden bir gurup hakikatleri dinlemek için ortaya çıktılar. Sonra da dediler ki: Biz okunan şeylerden hayret verici bilgiler dinledik.
2- Yol göstericinin bilgisinin erdemliliğine, onun anlattığı hakikatlere ve bizi vücudlandıranın bir olduğuna, ortak koşmamamız gerektiğine inandık.
3- Bizi vücudlandıranın aslımız olduğuna, O’nun her şeye gücü yeten olduğuna, çocuk edinmekten, eşi olmasından uzak olduğuna inandık.
4- Bizim inandığımız o idraksiz kişiler, Allah ile ilgili asılsız şeyler söylüyorlarmış.
5- Tanıdıklarımıza ve tanımadıklarımıza Allah hakkında yalan söylemezler zannettik.
6- Tanıdıklarımızdan bazı kimseler, tanımadıkları bazı kimselere sığındı. Böylece onların akıl etkinliği yavaşladı.
7- Onlar zanlarda kaldılar. Allah’ın hakikatlerini anlatan biri ortaya çıkmaz zannettiler.
8- Biz Ulvî Âlem’in hakikatlerini anlamak için temasa geçtik. O hakikatleri daha güvenli ve sonsuz bir nurla dopdolu bulduk.
9- Ve biz, o hakikatleri işitmek için oturma yerlerine oturanlardan olduk. Sonra da hakikatleri dinleyen kimselerden, o hakikatlerin nurunu izleyenlerden olduk.
10- Doğrusu bilmiyoruz; yeryüzündeki kimselerin istedikleri şey, kötülüklerde kibirlilik içinde olmak mıdır, yoksa irşad olup onları vücudlandıranı anlamayı istemek midir?
11- Doğrusu bizden iyi olan kimseler de var ve iyi olmayanlar da var. Bizler çeşit çeşit yollara ayrılanlardan idik.
12- Yeryüzünde Allah’a karşı acizliğimizi düşünemedik ve o acizliği anlamaktan kaçtık.
13- Bize doğru yolu gösterenden hakikatleri işittiğimiz zaman inandık. Böylece anladık ki, kim Rabbine iman ederse o küçük düşürülmekten korkmaz ve akıl etkinliği yavaşlamaz.
14- Doğrusu bizlerden hakikatlere teslim olanlar da var, kalbleri katılaşmış olanlar da. Artık bundan sonra kim hakikatlere teslim olursa, işte onlar hakikatlerden sapmaz, dosdoğru hakk yolunda olur.
15- Fakat kalbleri katılaşmış olanların bilgisizlikleri, cehennemleri olur.
16- Hakikatlerin yüce yolunda dosdoğru gidenler ise, bol bol rahmetle bereketlenirler.
17- Onlar hakikatleri anlamak için uğraşırlar. Kim kendini vücudlandıranı anlamaktan yüz çevirirse, o ağır bir sıkıntıda kalır.
18- Muhakkak ki teslim olunan yer Allah’tır. Artık Allah ile beraber bir kimseyi yüce bilip ona yönelmeyin.
19- Doğrusu o; Allah’ın kulu olmanın hakikatini, O’na yönelmeyi anlatmak için hareket ettiği zaman, neredeyse birbirlerine girerler.
20- De ki: Yalnızca Rabbime yönelirim ve O’na hiç kimseyi ortak koşmam.
21- De ki: Benim kendime ait bir gücüm yoktur. Size bir zararım olmaz ve irşad edemem.
22- De ki: Beni Allah’tan başka biri koruyamaz ve O’ndan başka sığınılacak yer de yoktur.
23- Sadece Allah’ın hakikatlerini ve tüm varlık kitabında O’nun hakikatlerinin yazılı olduğunu tebliğ ederim. Kim Allah’a isyan ederse ve o resulü anlamazsa, artık onun hâli, devamlı cehaletin cehenneminin o yakıp yakıcı hallerinde kalmaktır.
24- Vaat edilen şeyleri gördükleri zaman; yardımlarında zayıf olan ve aciz kalan kimdir, artık bilecekler.
25- De ki: Bilin ki vaat edilen şeyler yakındır. Rabbimizin tecellileri belli bir zaman içinde yerine gelir.
26- Görünmeyen her şeydeki ilmin sahibi O’dur. Görünmeyen o hakikatleri O’na tâbi olandan başka biri anlayamaz.
27- Ancak Resullerin gösterdiği hakikatleri anlayan kimseler başka. Doğrusu o; ulaştığı hakikatleri takdim eder ve onun izinden gelenler de o hakikatleri izler.
28- Böylece onlara; kendilerini vücudlandıranı ve bedenlerinde olan her şeyi ve sayısı sonsuz olan bütün varlığı, tecellileriyle ihâta edeni bilmeleri için, hakikatlerin bilgileri tebliğ edildi.