ENFÂL SÛRESİ Enfâl

 

1- Sana Nevafil hakkında sorarlar. De ki: Nevafil Allah’a ve resule ait bir hakikattir. Bundan böyle fenalardan sakının, Allah’a ortak koşmayın. Cehaletten temizlenip, sizleri Zâtı ile tutanı anlayın. Eğer müminlerden olmak istiyorsanız, Allah’a itaat edin ve o resulü anlayın.

2- Müminler onlardır ki; Allah anıldığında onların kalbleri titrer, o işaretler onlara açıklandığı zaman onların imanları daha da güçlenir ve onlar bütün her şeyleriyle kendilerini vücudlandırana teslim olanlardır.

3- O kimseler; her an Hakk’a bağlılık şuuru ile hareket edenlerdir, kendilerindeki sıfatların Bize ait olduğunu bilip teslim edenlerdir.

4- İşte onlar hakikatlerden emin olanlardır. Onlara Rabbe ait makamlar ve mağfiret ve manevi hazlar vardır

5- Sen evinden Rabbinin hakikatlerini açıklamak için dışarı çıktığında, doğrusu bazı guruplar müminleri küçük gördüler.

6- Hakikatleri apaçık açıkladıktan sonra, kendi anlayışları için sanki ölümüne mücadele eder gibi seninle mücadele ederler ve onlar kendi anlayışlarıyla bakarlar.

7- Bütün toplulukları tecellileriyle bir arada tutan Allah hakikatini anlamak istediğinizde, güçlü bir arzuyla O’nun Zâtından gayrısını görmeden anlamayı isteyin. O’nun kelimelerindeki hakikatlerin gerçekleşmesindeki irade Allah’ındır. Hakikatleri görmemezlikten gelip örtenler, eski bildiklerinde kaldıklarından dolayı hakikatleri anlamaktan uzaklaşırlar.

8- Fenalarda kalanlar hor görseler de hakikatler gerçektir ve batıl olanlar geçersizdir.

9- Sizi vücudlandıranı anlamak istediğinizde, artık size sunulan hakikatlere icabet edin. Tüm varlığın aslını, her varlıktaki gücü, benzerlikleri anlamanız için, muhakkak ki Ben size her an yardım etmekteyim.

10- Ancak huzur veren bilgiler Allah’ın ortaya koyduğu şeylerdedir. Kalbleriniz o hakikatlerle mutmain olur. Bir yardım olmasın ki o ancak Allah’a aittir. Muhakkak ki Allah, tüm niteliklerin yüce sahibidir, tüm varlığa tecellileriyle hâkim olandır.

11- Siz hakikatleri anlama yolunda bir gaflete düşerseniz, o gafletten temizlenmeniz için, size sunulan üzerinizdeki o Ulvî İlme bakın. Bu durum şeytani hallerde kalmanın vesvesesini yok eder ve kalblerinizi Hakk’a bağlar ve kemalât yolunda sizi sağlam kılar.

12- Rabbiniz tüm kuvvelerinizden, Ben sizinle birlikteyim, diyerek her an vahyeder. Bunu anlayıp iman edenler, birliğin sağlam duruşunda olurlar. Hakikatleri görmemezlikten gelip örtenler ise kalblerinde bir tedirginliği taşırlar. Böylece onların üzerlerinde, meşakkatli bir hâlin etkisi vardır ve tüm o halde olanlarda o etkinin izleri vardır.

13- İşte bu onların Allah’a karşı çıktıklarından ve o resulü anlayamadıklarından dolayıdır. Kim Allah’a karşı çıkar ve o resulü anlayamazsa, bundan böyle şüphesiz onlar daha fazla sıkıntılarda kalırlar.

14- Böylece artık onlar o hallerde kalırlar. Hakikatleri görmemezlikten gelip örtenler ateşin azabındadırlar.

15- Ey iman edenler! Hakikatleri görmemezlikten gelen kimselerle karşılaştığınızda, onlara yakınlaşıp, sonra da onların geçmiş cehalet bilişlerine kapılmayın.

16- Onların o hallerine kim dönerse, o vakit onların Hakk’ı anlamadaki gayretli halleri bozulur veya önyargılı halleri oluşur. Böylece onlar Allah’a karşı yalanlarda, öfkelerde kalırlar ve sığındıkları hâl cehaletin cehennemidir ve o ne kötü bir hâldir.

17- İşte o hâlde olanlara siz yazık etmediniz, fakat onlar Allah’ı anlamamakla kendilerine yazık ettiler. Sen bir güçle bir şey yaptığında o güç senin değildir, fakat o güç Allah’ındır. Müminler başlarına gelen sıkıntıları dikkatlice düşünürler, ondan güzel bir ders çıkarırlar. Muhakkak ki Allah işittirendir, ilmin sahibidir.

18- İşte, hakikatleri görmemezlikten gelip örtenler; hilelerle kötülüklerde olmaları sebebiyle, Allah’ı anlamada zayıf bırakan haller içindedirler.

19- Eğer hakikatlere ulaşmak istiyorsanız, artık size sunulmuş olan ve tüm varlıkta açığa çıkan niteliklere bakın. Eğer eski cehalet bilişlerinizden vazgeçerseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Eğer o hallerinize geri dönerseniz Bizi anlayamazsınız. Eğer kesrette kalırsanız ve sizler bir çıkar peşinde olursanız, siz asla bir fayda bulamazsınız. Muhakkak ki müminler Allah ile beraber olduklarını bilirler.

20- Ey iman edenler! Allah’a itaat edin ve o resulü anlayın. O’ndan yüz çevirmeyin ve hakikatleri işitin.

21- Biz işittik deyip de, duyup da işitemeyen o kimseler gibi olmayın.

22- Muhakkak ki yaşantılarında kötülük içinde olanlar; Allah’a ait olan hakikatleri duyup da işitemeyen, hakikatlerini konuşamayan ve düşünmeyen o kimselerdir.

23- Eğer onlar Allah’ı bilselerdi; içlerinde yararlı, faydalı, güzel haller olurdu ve elbette onlar hakikatleri işitirlerdi. O hallerini bırakamayanlar işitseler bile, elbette yüz çevirirler ve onlar kendi bildiklerine dönerler.

24- Ey iman edenler! Siz tüm varlıkta diri olanı anlamak için davet edildiğinizde, Allah’a icabet edin ve o resulü anlayın. Muhakkak ki Allah’ın, kişinin tüm vücud varlığında ve tüm varlıkta her an zuhur ettiğini bilin. Kişi bu hakikati anladığında, muhakkak ki bütün her şeyi bir arada tutanın O olduğunu bilir.

25- Zalim kimselerden olmamanız, ikilik hallerinde kalmamanız için, fenalardan sakının Allah’a ortak koşmayın ve Allah’ı bilenlerden olun, daha fazla sıkıntılarda kalmayın.

26- Siz, bir acizlik, bir zayıflık içindeyken, yeryüzünde insanların size zarar vermesinden korktuğunuz zamanı hatırlayın. Sonra da siz himaye edildiniz. O’dur yardım eden, size destek olan ve size tertemiz rızıklar sunan. Umulur ki siz nimetlerin sahibini bilir teslim edersiniz.

27- Ey iman edenler! Allah ve resulü için hıyanet içinde olmayın ve siz emanete de hıyanet etmeyin ve siz bilenlerden olun.

28- Varlığınızın ve evlatlarınızın gerçek sahibinin muhakkak ki Allah olduğunu bilip anlayın. Yüce karşılık O’nun katındandır.

29- Ey iman edenler! Eğer fenalardan sakınır, Allah’a ortak koşmazsanız, siz hakk ve batılı anlayanlardan olursunuz ve sizin fenalarınız sizde örtülür, size mağfiret edenin ve bütün lütufların yüce sahibinin Allah olduğunu anlarsınız.

30- Hakikatleri görmemezlikten gelip örtenler, seni hapsetmek ya da seni öldürmek ya da seni dışarı atmak için sinsi planlar yapıyorlar ve tuzaklar hazırlıyorlardı. Sinsi planlara karşı çare Allah’tadır ve Allah’ın çaresinde hayr vardır.

31- Onlara ayetlerimiz okunduğu zaman: Biz duyduk, eğer istesek bunun gibi bizde söyleriz, ancak bu öncekilerin efsanelerinden başka bir şey değildir, dediler.

32- Onlar dediler ki: Allah’ım, eğer bunlar gerçekten senin katından ise, o zaman bizim üzerimize gökten taş yağdır, ya da bize acı bir azap ver.

33- Allah onlara azap verecek değildir. Sen onların içindesin. Allah onlara sıkıntı verici değildir. Onlar hatalarını anlayıp ondan dönsünler

34- Allah onlara azap verecek değildir. Onlar bunu bilemediler. Onların halleri kutsal olana teslim olmaya engel oldu ve onlar Allah’ı evliya edinmediler. Ancak O’nu evliya edinenler, fenalardan sakınıp ortak koşmayanlardır. Lâkin onların çoğu bilemediler.

35- Onlar bulundukları yerde Hakk’a bağlılık şuurunda olamadılar. Ancak onların ibadetleri, atalarından öğrendikleri şekliyle, kendi eğlenceleri ve hevâlarına göre hareket etmektir. Bundan dolayı, hakikatleri görmemezlikten gelmeleri sebebiyle sıkıntılı hallerde kalırlar.

36- Hakikatleri görmemezlikten gelip örtenler mallarından harcama yaparlar. Fakat yaptıkları bu harcama, Allah’ın hakikatlerini anlatanlara engel olmak içindir. Yine de bu harcamayı yaptıkları için, onlarda bir hüzün, sanki bir kaybetmişlik hâli olur. İşte, hakikatleri görmemezlikten gelenlerin bulundukları hâl, yakıp yıkıcı hallerdir.

37- Temiz huylu olanla, kötü huylu olan; Allah’ın hakikatlerini anlayıp anlamadığına göre ayırt edilir. Onların bazısı bazısını kötü huylu yapar. Böylece o hâlde olanlar bir arada bulunur. İşte o kötü şeyler yapanlar, yakıp yıkıcı haller içindedirler. İşte hüsrana uğrayanlar onlardır.

38- De ki: Hakikatleri görmemezlikten gelip örtenler, o hallerinden vazgeçerlerse onlar mağfiret bulurlar. Eğer eski hallerine dönerlerse, o zaman önceki halleriyle yaşayıp giderler.

39- O halde olanlarla, fitne yok oluncaya kadar hakikatler için mücadele edin ve varoluş yasalarının tamamen Allah’a ait olduğunu anlatıncaya kadar gayret gösterin. Bundan sonra eğer o eski hallerini bırakırlarsa, böylece yaptıkları şeylerde Allah’ın onlara hakikatleri her an gösterdiğini anlayacaklardır.

40- Eğer onlar, eski cehalet bilişlerine dönüp, hakikatlerden yüz çevirirlerse, sizin sahibinizin muhakkak ki Allah olduğunu bilin. O ne güzel sahiptir ve ne güzel yardımcıdır.

41- Size verilen Tevhîd ilminin bilgisiyle, Allah’ın ne olduğunu bilenlerden olun. Hakikatleri gösteren: Yakınlığa sahip olanlar için ve atalarının inancından kopmuş hakikati arayanlar için ve hakikatlerin çaresizliğinde olanlar için ve hakk yolunda olanlar için, hakikatleri kısım kısım sunar. Eğer siz Allah’a iman eder, size sunduğumuz ilimle kulumuz olduğunuzu anlarsanız, o zaman hakk ile batılı fark edersiniz ve o vakit Tevhîd’in şuurunda olur ve Allah’ın bütün her şeydeki kudret olduğunu anlarsınız.

42- Sizler dünya çıkarlarına meylederseniz, Hakk’a olan yakınlık idrakinden uzaklaşırsınız ve o yolculukta sizler fenalarda kalırsınız. Eğer siz sözlerinize uymazsanız, elbette belli bir süre içinde ikiliğe düşersiniz. Ortaya çıkan her şey Allah’ın işleyişidir, O fâil olandır. Apaçık deliller üzere olan kimse, kendi varlığından geçerek O’nun varlığında yokluğunu bilir ve apaçık deliller üzere olan kimse, diriliğin O’nun diriliği olduğunu bilir. Muhakkak ki Allah elbette işittirendir, ilmin sahibidir.

43- Onlardan az bir kısmı hariç, Allah’ın hakikatlerini anlatmada seni bir hayal içinde görüyorlardı. Eğer onlar, varlığın sûret yönünde kalırlarsa elbette hakikati anlayamazlar ve elbette işleyiş hakkında anlaşmazlığa düşerler. Kurtuluş Allah’tadır. Muhakkak ki O gönüllerdeki ilmin sahibidir.

44- O halde olanlarla bir araya geldiğinizde, onlara hakikatleri bildirdiğiniz zaman, sizi önemsemez bir bakış içinde olurlar ve onlar bakışlarıyla sizi küçük görürler. Yine de siz onlara: Tüm varlığın açığa çıkmasında takdir sahibi olan Allah’tır ve tüm varlığın işleyişinde fâil olan ve tüm işleri her an döndüren Allah’tır, diye hakikatleri anlatın.

45- Ey iman edenler! Öyle bir toplulukla karşılaştığınız zaman, hakikatlerin bilgisinin sağlamlığında durun ve Allah’ı çok anın. Umulur ki siz başarılı olursunuz.

46- Allah’a itaat edin ve o resulü anlayın ve ihtilafa düşmeyin. Yoksa hakikatleri anlamada zayıf düşersiniz ve ilginiz, idrakiniz azalır gider. Sabırlı olun. Muhakkak ki sabredenler Allah ile beraber olduklarını bilirler.

47- Bulundukları yerlerde, kibirli davranışlarıyla hakikatlerin dışına çıkan kimseler gibi ve riyakâr insanlar gibi ve Allah’ın hakikatlerine engel olan o kimseler gibi olmayın. Allah yaptığınız bütün her şeyi tecellileriyle kuşatandır.

48- Şeytani hallerde olan, amelleriyle bir gösteriş içindedir. O halde olan her zaman insanlara:  Sizden daha üstünü yoktur ve ben sizin yanınızdayım, der. Fakat birliliğin içinde olanları görünce, bulunduğu yerden geri döner ve ben sizden uzağım, ben sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum, ben Allah’tan korkarım, Allah’ın azabı şiddetlidir, der.

49- İkiyüzlüler ve kalblerinde benlik hastalığı olanlar işte böyle söylerler. Onların din diye bildikleri onları aldatır. Kim tüm varlığıyla Allah’a teslim olursa, böylece o, tüm değerlerin yüce sahibi, tüm varlığa tecellileriyle hâkim olanın Allah olduğunu bilir.

50- Hakikatleri görmemezlikten gelip örtenlerin, sevgi içindeymiş gibi hallerini görsen de, onlar kendilerindeki safiliklerine, yöneldikleri hallerle zarar verirler ve onlar geçmiş cehalet bilişleriyle hareket ederler ve onlar yakıcı sıkıntılı hallerdedirler.

51- İşte bu onların daha önce kendi yaptıkları şeyler sebebiyledir. Muhakkak ki Allah kulları için zulmedici değildir.

52- Onların durumu, firavunun ve onlardan önceki Allah’ın ayetlerini görmemezlikten gelenlerin durumu gibidir. İşte onlar fenalarda kaldıklarından dolayı, Allah’ı anlayamadılar, kendi cehaletlerine sarıldılar. Muhakkak ki Allah tüm varlığı sapasağlam tutandır. Bunu anlayamayanlar daha fazla sıkıntılarda kalırlar.

53- İşte böylece, insanlar bildiklerini değiştirmedikçe hatta kendi hallerini de değiştirmedikçe tüm varlıktaki lütufların sahibinin Allah olduğunu anlayamazlar. Muhakkak ki Allah işittirendir, ilmin sahibidir.

54- Onların durumu firavunun ve onlardan önceki Allah’ın ayetlerine karşı yalanlarda kalanların durumu gibidir. Onlar Bizi anlayamayıp kendi fenalarında kalarak helâk oldular ve firavun ailesi kendi cehaletinde boğulup gitti. Onların hepsi zalimlerdi.

55- Doğrusu bir kötülük içinde yaşayanlar, Allah’a ait olan hakikatleri görmemezlikten gelen kimselerdir. İşte onlar iman etmeyenlerdir.

56- O kimseler söz verirler, sonra da her defasında sözlerini bozarlar ve onlar fenalardan sakınmazlar, Allah’a ortak koşarlar.

57- İşte o küfür halinde olanlara karşı dur. Onların arkalarından onları takip eden kimseleri hakikatlerle onlardan ayır. Umulur ki onlar varlığın yaratılışını düşünüp anlarlar, o hakikatlerle hareket ederler.

58- Fakat hıyanet eden bir topluluktan tedirgin olursan, o zaman bir adalet içinde onlardan uzak dur. Muhakkak ki emanete hıyanet edenlerde Allah sevgisi yoktur.

59- Hakikatleri görmemezlikten gelip örtenler, kendilerinin üstün olduklarını sanmasınlar. Doğrusu onlar kendi acizliklerini anlayamadılar.

60- O hallerde olanlara karşı tüm gücünle, tüm kabiliyetinle ve tüm bağlılığınla hazır dur. Onlar Allah’a karşı bir düşmanlık ve size karşı bir düşmanlık, bir korkutma içindedirler. Onlar gibi onlara uyan diğerleri de bilme konusunda Allah’ı bilemediler ve Allah yolunda sizin sevgiyle bağlandığınız gibi bağlanamadılar, bir şey de infak etmediler ve siz zulmeden de değilsiniz.

61- Eğer onlar barış ve huzura yönelirlerse, o zaman sen de onlara yönel ve her an Allah’a tevekkül içinde ol. Muhakkak ki O işittirendir, ilmiyle varedendir.

62- Eğer istedikleri sana karşı çıkmaksa, o zaman sana Allah yeter. Ki O’dur senin dayanağın, O’dur yardım bulacağın ve müminlerin de.

63- Onların kalbleri birliğin içindedir. Eğer sen onlara yeryüzünde olan şeylerin hepsini versen, onların kalblerini birleştiremezsin, fakat onların kalblerini birleştiren Allah’tır. Muhakkak ki O tüm değerlerin yüce sahibidir, tüm varlığa tecellileriyle hâkim olandır.

64- Ey hakikatleri bildiren! Senin sunduğun hakikatlere tâbi olup müminlerden olan kimselere ve sana Allah yeter.

65- Ey hakikatleri bildiren! Hakikatleri anlamada, anlatmada gayret gösterip müminlerden olmaları için onları teşvik et. Eğer sizler sabırlı olursanız, bir kısmınız bile onlarının çoğuna karşı hakikatleri anlatmada başarılı olursunuz. Eğer sizler çoğalırsanız, hakikatleri görmemezlikten gelip örtenlerin hepsine karşı başarılı olursunuz. Çünkü onlarda hakikatleri düşünüp anlama yoktur.

66- Artık sizler Allah’ı anlamanın rahatlığındasınız ve içinizde bilmenin ihtiyacı hep olacaktır. Eğer sizler hakikatleri anlatmada sabırlı olursanız, onlardan çoğuna karşı başarılı olursunuz ve eğer sizler bir gurup olsanız, onlar iki gurup olsa da onlara hakikatleri anlatmada başarılı olursunuz. Bütün her şeyde yetkili olan Allah’tır ve sabredenler Allah ile beraber olduklarını bilirler.

67- Hakikatleri bildiren, onların bir cehalet tutsağı hâlinde kalmasını istemez. Hatta onlar yeryüzünde dünya malını isteyen olsalar da, onların hakikatleri anlayıp güçlenmesini ister.

İrade sonsuza dek Allah’ındır ve Allah tüm değerleriyle tüm varlığa hâkim olandır.

68- Eğer tüm varlık kitabında Allah’a ait olan hakikatleri incelemeseydiniz, ilerleyemezdiniz. Elbette siz hakikatleri araştırsanız, cehaletin büyük sıkıntılı halleri içinde kalmazsınız.

69- Bundan böyle, tertemiz olan, faydalı olan hakikatlerin bilgilerinden yararlanın ve fenalardan sakının, Allah’a ortak koşmayın. Muhakkak ki Allah lütuflarıyla temizleyendir, varlığı özünden varedendir.

70- Ey hakikatleri bildiren! Etrafınızdaki cehalet karanlığında tutsak olan kimselere anlat: Eğer Allah’ı bilirseniz, O; kalblerinizin içinde olan güzellikleri, iyilikleri sizden ortaya çıkarır, size güzellikler iyilikler sunar ve sizi lütuflarıyla temizler. Allah lütuflarıyla temizleyendir, varlığı özünden varedendir.

71- Eğer sana karşı bir hıyanet içinde olurlarsa, bil ki onlara tüm imkânlar verildiği hâlde, önceden beri Allah’a karşıda hıyanet içinde oldular ve ilmiyle tüm varlığa hâkim olan Allah’ı bilemediler.

72- İman eden kimseler ve hakikatler için bir yerden bir yere gidenler ve Allah yolunda malları ile ve canları ile hakikatler için mücadele edenler; işte o kimseler, koruyan ve yardım edenlerdir. İşte onlar birbirlerinin dostlarıdır. İman edip hakikatler için bir yere gitmeyenler, hatta bir yere gidinceye kadar onların sorumluluğu size ait değildir. Varlığın yaratılış yasalarının hakikatleri konusunda eğer sizden yardım isterlerse, artık yardım etmek sizler için bir sorumluluktur ve onlarla aranızda sözleşme yapın. Allah yaptığınız şeylerden size her an hakikatleri gösterir.

73- Hakikatleri görmemezlikten gelenlerden bazıları bazılarını dost edinirler. Eğer siz hakikatleri anlatmada üzerinize düşeni yapmazsanız; yeryüzünde ikilikler, sıkıntılar ve büyük bozukluklar, tahribatlar olur.

74- İman eden kimseler, hakikatler için bir yerden bir yere gidenler ve Allah’ın hakikatlerini anlamak ve anlatmak için gayret gösterenler; işte o kimseler, koruyan ve yardım edenlerdir. İşte onlar hakikatlerden emin olanlardır. Onlara mağfiret ve yüce nimetler vardır.

75- Sonradan iman edenler ve hakikatler için bir yerden bir yere gidenler ve sizinle beraber hakikatleri anlamak ve anlatmak için gayret gösterenler; işte onlar sizinledir ve yakınlığa sahip olanlardır. Onlar birbirlerine Allah’ın kitabı üzere yakındırlar. Muhakkak ki Allah bütün her şeydeki ilmin sahibidir.