HACC SÛRESİ Hacc
1- Ey insanlar! Sizi vücudlandırana karşı fenalardan sakının, ortak koşmayın. Muhakkak ki sizi sarsacak olan o yüce hakikatleri anlamanın vakti gelecektir.
2- Görürsün ki o vakit emziren emzirdiğini, taşıyan taşıdığını unutur. Sahip olduğu her şeyi bırakıverir. Görürsün ki insanları sarhoş gibi, fakat onlar sarhoş değildir. Fakat Allah’ı anlayamayanlar ise daha fazla sıkıntılardadır.
3- İnsanlardan, Allah hakkında bir ilim olmaksızın mücadele eden bazı kimseler vardır. O halde olanların hepsi şeytani hallere tâbi olurlar.
4- Doğrusu kim o hallere yönelirse, onun üzerine o haller yazılır. Böylece o, hakikatlerden kendi cehalet anlayışlarına sapar ve o hâl onu ötekileştirmenin azabına götürür.
5- Ey insanlar! Varlığı açığa çıkaran hakkında eğer şüphe içindeyseniz, kendi varoluşunuza bakın. Sizi topraktan oluşturduk, sonra bir nutfeden, sonra onu bağlayıp iliştirdik, sonra embriyoyu şekillendirip geliştirdik, sizinde görebildiğiniz gibi şekillendirip geliştirdik ve isteğimiz doğrultusunda doğuncaya kadar, belli bir süre rahimlerde tuttuk. Sonra bir bebek olarak sizi çıkardık. Sonra siz bir olgunluk içinde büyür güçlenirsiniz. Sonra bir yaşlılık içinde olursunuz. Sizden kiminiz önceden vefat eder ve kiminiz belli bir süreye kadar ulaşırsınız. Bir şeyler bilirken bilmez halde olursunuz. Görürsün ki yeryüzü kuru iken, sonra onun üzerine indirdiğimiz su ile bir hareketlenme ve kabarma olur ve güzellikler içinde her çeşit bitki ortaya çıkar.
6- İşte muhakkak ki gerçek olan Allah’tır. O hayat verendir, ölümü sunandır ve muhakkak ki O bütün her şeydeki kudrettir.
7- Muhakkak ki ölüm vakti başa gelecektir, onda şüphe yoktur. Muhakkak ki tüm varlığı ortaya çıkaranın Allah olduğunu anlayan kimseler bir yücelik içinde olur.
8- İnsanlardan, Allah hakkında bir ilim olmadan ve doğru yolu bulmadan ve her varlığın aydınlatıcı bir kitap olduğunu anlamadan mücadele eden bazı kimseler vardır.
9- Onlar Allah yolundan kendi cehaletlerine saptırırlar, kibirlenip ikiliğe düşürürler. O halde olana yaşamlarında kaybetme vardır ve ölünceye kadar cehaletin o yakıcı sıkıntılı hallerinde kalmak vardır.
10- İşte bunlar kendi yaptıkları şeyler sebebiyledir. Muhakkak ki Allah kulları için zulmedici değildir.
11- İnsanlardan bazı kimseler Allah’a şekil üzere kulluk ederler. Kendine bir hayr isabet etse onunla memnun olur ve bir müşkil isabet etse yüzü başka bir hâle dönüşüverir. O, dünyada hüsrandadır ve böylece o sonunda da apaçık hüsrandadır.
12- Allah’ı bırakıp ona bir faydası olmayan, koruyuculuğu da olmayan, zanna dayalı şeylere yönelirler. İşte o halde olan kimse, kendi cehalet anlayışına sapıp hakikatlerden uzaklaşır.
13- Ona faydası değil, zararı olana yönelir. Ona kötü bir dost olana ve kötü bir ortak olana daha yakın olur.
14- Muhakkak ki Allah’a iman edenler ve dosdoğru hak yolunda çalışanlar ise huzur içindedirler, makamlarında bir ilim üzeredirler. Muhakkak ki varoluşta irade sahibi olan, fâil olan Allah’tır.
15- Her kim, Allah’ın ona yaşamında ve son anına kadar asla yardım etmez zannederse, böylece o bir sebeple varlığın Ulvî cihetine baksın, sonra o cehaletten uzaklaşsın. O hiddetli hallerinden, kötü hallerinden arınsın, böylece hakikatleri bakıp görsün.
16- İşte o apaçık delilleri tüm kâinatta sunduk. Kim hakikatleri anlamayı arzu ederse muhakkak ki Allah yol gösterendir.
17- İman ettiğini düşünenler ve yalnız onlara yol gösterildiğini iddia edenler ve sabiiler ve yalnız kendilerinin yardım edeceğini iddia edenler ve mecusiler ve şirk içinde olanlar, doğrusu onlar aralarında, ölüm onlara gelinceye kadar Allah hakkında ayrılığa düştüler. Muhakkak ki Allah bütün her şeyde, her an her yerde hazır olandır.
18- Bakıp ta görmez misin? Göklerde olanlar ve yerde olanlar, güneş ve ay ve yıldızlar, dağlar ve ağaçlar ve hayvanlar, ne varsa muhakkak ki Allah’a secde ederler. İnsanların çoğu, kendilerindeki hakikatleri anlayamadıklarından dolayı sıkıntıdadır. Kim Allah’ı anlamada ilgisiz, kayıtsız olursa, böylece ona sunulan hakikatlere arif olamaz. Muhakkak ki fâil olan Allah’tır, var olan her şey onun isteğindendir.
19- Rabb hakkında iki taraf çekişirler. Hakikatleri görmemezlikten gelip örtenlerin yakıp yakıcı halleri vardır. Onların akıllarında hep hiddet, kötülük vardır.
20- İçlerinde alay edicilik ve sûretlere düşkünlük vardır.
21- Ve onlar bulundukları yerlerde sert hallerle hareket ederler.
22- Her seferinden o hallerden çıkmak isteseler de yine de o hâle dönerler. Onlar sıkıntı vermeyi, yakıp yıkmayı zevk edinmişlerdir.
23- Muhakkak ki Allah’a iman edenler ve dosdoğru hakk yolunda çalışanlar ise huzur içindedirler, makamlarında bir ilim üzeredirler. Orada makamların özünü anlamışlığın halindedirler ve saf tertemizdirler ve onlar orada sûretlerin iç yüzünün idrakindedirler.
24- Sözlerin tertemiz olanına yönelmişlerdir ve tecellilerinin sahibinin yoluna yönelmişlerdir.
25- Şüphesiz hakikatleri görmemezlikten gelip örtenler, Allah yolunda hareket edenleri geri çevirmeye kalkarlar. Kutsal olana teslim olmaları için insanlara o hakikatleri sunduk. Devamlı o hakikatlerle hareket etsinler. Birlik üzere olsunlar ve fenalardan uzaklaşsınlar. Hakk yolunda olanları saptırmak isteyen kimse ise zalimdir, o acı bir sıkıntının halindedir.
26- İbrahim’e, Bizi kendi vücud evinde bulacağını belirttik. Bana hiçbir şeyi ortak koşma, hakikatlerin arayışında olanlar için, tüm varlığı tutanı ve tüm varlıktaki nitelikleri ve tüm varlığıyla teslim olmayı anlamak isteyenler için, gönül evimi temiz tut, diye bildirdik.
27- Allah’ı tanımak için arayışta olan insanlara ilan et. Toplumda ileri gelenler ya da bir zayıflık içinde olanların hepsi, bir tasa içinde inceden inceye araştıranların hepsi sana gelsinler.
28- Onlara fayda getirecek olan hakikatleri bilsinler ve Allah’ın tüm varlıktaki işaretlerini anlasınlar. Onlara verilen nimetlerin yüceliğini belli güzellikler içinde tanısınlar. Mahlûkatı tanımada akılsızlık etmesinler. Böylece o hakikatlerden faydalansınlar ve ilimden yoksun kişileri de faydalandırsınlar.
29- Sonra da cehaletin kirliliğinden geçerek temizlenmeyi tamamlasınlar ve onlar hakikatlere uyacaklarına dair verdikleri sözlerini tutsunlar ve Allah’ın evi olan gönül evlerini tertemiz tutmak için gayret göstersinler.
30- İşte böyle, kim Allah’ın yüceliğini anlamak için azimli olursa, böylece o; onu vücudlandırana ait olan hakikatlere hayırla ulaşır. Ancak size okunduğu hâliyle, tüm mahlûkatı anlamak size helal kılındı. Artık cehaletin kirliliğinden, tüm kötü hallerden, medet bekleyerek tapındığınız şeylerden ve yalan sözlerden kaçının.
31- Allah için Tevhîd üzere olun. O’na ortak koşanlardan olmayın. Kim, Allah’ın niteliklerini kendine nisbet ederse, o sanki gökten düşmüş gibi ya da kuşların kapıp gitmesi gibi ya da rüzgârın onu sürükleyip uzak bir mekâna atması gibi olur.
32- İşte böyle, kim Allah’ın tüm kâinattaki Ulvî nizamını anlamak için azimli olursa, böylece şüphesiz o; fenalardan sakınan, ortak koşmayan, kalb sahibi olan bir kimse olur.
33- Size, yaşadığınız müddetçe o hakikatlerde faydalar vardır. Bütün her yerin, bir asalet içinde Allah’ın evi olduğunu bilin.
34- Bütün topluluklar için, Allah’ın tüm varlıktaki işaretlerini anlasınlar diye her varlığı bir yol yaptık. Kendilerinde olan sıfatları, tüm mahlûkatı tanımada akılsızlık etmesinler. Sizin sığınacağınız güç Tek güçtür. Bundan sonra tüm varlığınızla teslim olup, barış ve huzur üzere olun. Alçakgönüllü, bir sevgi içinde ümit verenlerden olun.
35- Allah’ın zikrinde olan kimselerin her an kalbleri titrer. Başlarına gelen şeylerde sabrederler ve her an Hakk’a bağlılık şuuru üzere hareket ederler ve onlar rızıklandırdığımız şeylerden infak ederler.
36- O düzenlediğimiz bedenleriniz Allah’ın Ulvî nizamını gösterir. Sizin onları anlamanızda hayırlar vardır. Artık belli bir intizam içinde, Allah’ın tüm varlıktaki işaretlerini anlayın. Sonra da her yönden mutlak olana uyun. Böylece oradaki ilimden beslenin ve bir hoşnutlukla ve arzuyla faydalandıran olun. İşte böylece düzenleyip yaydığımız her şeyde size faydalar vardır. Umulur ki varlığınızın asıl sahibini bilir teslim edenlerden olursunuz.
37- O sûretlerde kalanlar Allah’ın hakikatlerine ulaşamazlar ve zararlı hallerini yok edemezler. Ancak sizden, fenalardan sakınanlar Allah’ın hakikatlerine ulaşırlar. İşte sizin düzenlenen bedenlerinizde Allah’ın yüceliğini anlayın. Bütün her şey size yol gösterir ve tüm özüyle Allah’a bağlı olanlar için müjdeler vardır.
38- İman edenler muhakkak ki Allah’ın hakikatleriyle korunurlar. Muhakkak ki hakikatleri görmemezlikten gelip örtenlerin, kötü niyetli olanların tümünde Allah sevgisi yoktur.
39- İman edenler, etraflarına zarar veren, zalimlik içinde olanlara karşı hakikatleri anlatmakla sorumludurlar. Muhakkak ki onlar Allah’ın hakikatleriyle yardım bulurlar, elbette kudret sahibini bilirler.
40- Sadece, bizi vücudlandıran Allah’tır demeleri sebebiyle haksızca diyarlarından çıkarılan kimseler vardır. Allah insanların birbirlerini kovmalarını, bölünmelerini istemez. Hücrelerinizde ve alışverişlerinizde ve O’na yönelmelerinizde ve mescitlerde çokça Allah’ın adıyla hakikatleri anın. O’nun hakikatlerini arayan kimseye yardım edene, elbette Allah da yardım eder. Muhakkak ki Allah, elbette varlıktaki tüm değerlerin yüce sahibidir, varlığı sapasağlam tutandır.
41- Yeryüzünde ve kendilerinde düzenimizi anlayan kimseler; her an Hakk’a bağlılık şuuru üzere hareket ederler. Temizlenme içinde olup kendilerindekini paylaşırlar. Arif olmayı ve inkârdan, kötülükten uzak durmayı tavsiye ederler ve neticede bütün varlıktaki işleyişin Allah’a ait olduğunu bilirler.
42- Eğer seni yalanlarlarsa, onlardan önce Nûh ve Âd ve Semûd’un kavmi de hakikatleri yalanladı.
43- İbrâhîm’in kavmi ve Lût’un kavmi de.
44- Medyen halkı da yalanladı ve Mûsâ’yı da yalanladılar. Doğrusu onların hakikatleri anlamaya zamanları olduğu halde hakikatleri görmemezlikten gelip örttüler. Sonra da onlar kendi cehaletlerine sarıldılar. Böylece bilememiş hallerde kalanlardan oldular.
45- Böylece niceleri gibi bulundukları yerlerde Bizi anlamamanın halinde helâk olup gittiler. Onlar zalimlerdi. Sonra da onlar, yüceliği ile her yeri kaplayanı anlamamanın cehaletine düştüler ve cehaletin karanlığında kaldılar ve büyüklük hallerinde kaldılar.
46- Yeryüzünde gezip dolaşmazlar mı? Böylece onların akıl edecek kalbleri yok mu, ya da işitecek kulakları. Fakat onların görmelerinde körlük olmaz ve lâkin gönüllerindeki idraklerdedir körlük.
47- Senden azabın acele gelmesini istiyorlar. Allah’ın işleyişinde asla geri kalma olmaz. Muhakkak ki seni vücudlandıran O’dur. Zaman O’na aittir. Tüm nesneler O’nun ünsiyeti ile durur.
48- Niceleri gibi bulundukları yerlerde hakikatleri anlamaya zamanları vardı. Fakat onları zalimlikleri, cahillikleri sarıverdi. Dönüp varacağınız yer Banadır.
49- De ki: Ey insanlar! Ben size sadece hakikatleri açıklayan, fenalardan sakınmanız için uyaran biriyim.
50- İman edenler ve dosdoğru hakk yolunda çalışanlar için mağfiret vardır ve asliyetden gelen nimetlerin idraki vardır.
51- Ayetlerimizi önemsemeyen, onları anlamak için gayretli olmayan kimseler, işte onlar sıfatları kendine nisbet etmenin cehaletine sahiptirler.
52- Senden önce de Bizi anlatmak için açığa çıkan hiçbir resul ve nebi yoktur ki, o Ulvî bir düşüncenin içine girdiğinde şeytani haller onu bulandırmasın. Fakat Allah, şeytani hallerin vesveselerini hakikatlerle ortadan kaldırır. Sonra da Allah ayetleriyle hükmünü gösterendir ve Allah tüm varlığa ilmiyle hâkim olandır.
53- Şeytani hallerin vesvesesine uyan kimseler, müşkillerden kurtulamaz. Onların kalblerinde cehalet hastalığı vardır ve onların kalbleri katılaşmıştır. Muhakkak ki zalimler ikilik içindedirler, hakikatlerden uzaktırlar.
54- Hakikatleri bilmeleri için ilim sunulan kimseler, kendilerini vücudlandıranın hakikatlerini bilirler. Böylece O’na iman ederler. Böylece onların kalbleri bir eminlik içindedir. İman edenler elbette Allah’a yol bulurlar, dosdoğru hakikatin yolundadırlar.
55- Hakikatleri görmemezlikten gelip örtenler ise bitmeyen şüpheler içindedirler. Hatta ansızın onlara gelecek o ölüm vaktine kadar o hallerde kalırlar. Ya da onlar vakitlerini hakikatlere ulaşamadan sıkıntılar içinde geçirirler.
56- Allah her an hükümran olandır, her varlığa hâkim olandır. İşte bu hakikate iman edenler ve dosdoğru hak yolunda çalışanlar, sıfatları anlamanın rahatlığında ve huzur içindedirler.
57- Hakikatleri görmemezlikten gelip örten ve ayetlerimizi yalanlayan kimseler, işte onlar hakir bırakan sıkıntılardadır.
58- Allah’ın hakikatlerinin arayışında yol alan kimseler, o yolda öldürülen ya da ölenler Allah’ın güzel nimetleriyle nimetlendiler. Muhakkak ki Allah, elbette nimetlerini hayırlısıyla verendir.
59- Elbette onlar özümsedikleri yerlere dahil oldular ve elbette ilmin sahibinin Allah olduğunu bilip güzel hallerde oldular.
60- İşte böyle. Kim eziyet görse de, eziyetle karşılık veren olmazsa; sonra ona haksızlık yapılsa bile, elbette o Allah’ın yardımını bulur. Muhakkak ki Allah affedendir, lütuflarıyla temizleyendir.
61- İşte böyle. Allah geceyi gündüz ile birleştirir ve gündüzü gece ile birleştirir. Muhakkak ki işitme, görme Allah’tandır.
62- İşte böyle. Allah gerçek olandır. Doğrusu O’nun hakikatlerini bırakıp asılsız olan başka şeylere yöneliyorsunuz. Muhakkak ki Allah, O’dur ilmiyle yüce olan, tüm varlıktaki tecellileriyle yüce olan.
63- Allah gökten suyu nasıl indirir, sonra da yeryüzünü nasıl yeşertir bakıp ta görmez misin?
Muhakkak ki Allah, her varlıktan en ince bir halde hakikatleri bildirendir.
64- Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa O’nundur. Muhakkak ki Allah, elbette O’dur tüm varlığın tek sahibi, tüm tecellilerin sahibi.
65- Allah’ın sizi ve yeryüzünde olan her şeyi nasıl düzenlediğini ve O’nun işleyişinin bir sonsuzluk içinde akıp gittiğini, göklerde olanları nasıl tuttuğunu, yeryüzündekilerin O’nun yetkisinde olduğunu bakıp ta görmez misiniz? Muhakkak ki Allah, insanlara şefkati verendir, varlığı özünden varedendir
66- O size hayat verendir, sonra sizi sınırlayandır, sonra sizde diri olandır. Doğrusu insan, ne yazık ki bu hakikatleri görmemezlikten geliyor.
67- Bütün topluluklar için, hakikatleri anlasınlar diye her varlığı bir yol yaptık. Onlar hakkı yalnızlıkta arayıp inzivaya çekildiler. Bundan sonra seninle bu konuda çekişmesinler. Onları Rabbinin işleyişini anlamaları için davet et. Muhakkak ki sen, dosdoğru yol gösterenin yolu üzeresin.
68- Eğer seninle hakikatler için bir tartışmaya girerlerse, Allah yaptığınız eserlerdeki ilmin sahibidir, diyerek hakikatleri anlat.
69- Ölüm size gelinceye kadar, siz kendi aranızda ihtilafa düştüğünüz şeylerin hakikatini Allah’ta arayın.
70- Bilmez misin ki, göklerde ve yerde olanlardaki ilmin sahibi Allah’tır. Şüphesiz ki kâinat kitabının içinde tüm hakikatler vardır. İşte bu düzenin gidişinin sahibi Allah’tır.
71- Onlar, Allah’ı bırakıp, kendilerinin bir delilleri olmadığı ve hiçbir bilgileri olmadığı şeylere kulluk ediyorlar ve zalimlik içinde olup yardımı da kabul etmiyorlar.
72- Onlara apaçık delillerle hakikatlerimiz anlatıldığı zaman, hakikatleri görmemezlikten gelip örtenlerin inkârlarını yüzlerinden anlarsın. Delillerle hakikatlerimizi anlatan kimselere neredeyse saldırırlar. De ki: Size daha kötü olanı haber vereyim mi, bundan sonrası ateştir. Hakikatleri görmemezlikten gelip örtenlere Allah’ın gerçeği budur ve ne kötü bir durumdur.
73- Ey insanlar! Size vurgulayıcı bir misal verildi. Öyleyse dinleyin: Allah’tan başka zannınıza göre yöneldikleriniz hepsi bir araya gelse, bir sinek bile oluşturamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapsa, onu ondan geri alamazlar. İsteyen de aciz, istenen de.
74- Allah’ı hakkıyla bilemediler. O kudrettir. Muhakkak ki Allah, elbette tüm varlığı sapasağlam tutandır, tüm niteliklerin yüce sahibidir.
75- Allah, insanlara hakk ile batılı ayırt edecek şuuru verendir. Hakikatleri gösterenler, her varlıktaki gücün O’na ait olduğunu bilirler. Muhakkak ki Allah, insanlara işitmeyi, görmeyi verendir.
76- Geçmişte ve gelecekte ortaya çıkan her şeydeki ilmin sahibi Allah’tır ve tüm varlıktaki işleyişi döndüren Allah’tır.
77- Ey iman edenler! Tüm sıfatların sahibini anlayın ve varlığınızın sahibini anlayıp tüm varlığınızla teslim olun ve sizi vücudlandırana kulluk edin ve hep iyilik üzere olun. Umulur ki siz felah bulursunuz.
78- Allah’ı tanımak için kararlı, şuurlu, aşk ile gayret gösterin. O’nun yolunda hakikatlere ulaşmak için gayretli olun. O size, hakk ile batılı ayırt edebileceğiniz seçiciliği verdi. Varlığın yaratılış yasaları hakkında size bir tereddüt bırakmadı. Atanız İbrahim’in düzenlediği ilkelerle yol gösterdiği gibi, Allah’ı tanıyanlardan olun. O sizi, barış ve huzur üzere olmakla şereflendirdi. Hakikatleri gösterenler, size her yerde her an hazır olanı anlattılar. İnsanlara, hakikati bilenlerden olun diye öğüt verdiler. Bundan sonra her an Hakk’a bağlılık şuuru üzere olun ve temizlenme içinde olup kendinizdekini paylaşın ve Allah’a sımsıkı sarılın. O sizin sahibinizdir. O ne güzel bir sahib ve ne güzel bir yardımcıdır.