İNSAN – ZAMAN SÛRESİ Zaman

1- İnsan uzun bir zaman gelip geçirdi, bir şeyi fark eden değildi.

2- Biz insanı, iki hücrenin birleşmesiyle, öz taşıyan bir nutfeden yarattık. Sonra onu işitici, görücü bir halde düzenledik.

3- Şüphesiz ona hakikatin yolunu gösterdik. Fakat kimisi varlığının sahibini bilir teslim eder ve kimisi hakikatleri görmemezlikten gelip örter.

4- Hakikatleri görmemezlikten gelip örtenler, Bizi anlayamadıklarından dolayı, kendi hallerinde olanlara bağlanırlar ve cehalet hallerine bağlanırlar ve ötekileştirmede kalırlar.

5- Muhakkak ki hakikatlere bağlanıp dosdoğru hareket edenler, hakikatin kokusunu gönüllerinde hissederler.

6- Allah’ın o kulları, gönüllerinde akan ilmin sevincini yaşarlar, hissettikleri ilmi gözetirler.

7- Taahhüt ettiklerini tam yerine getirirler ve cehaletin kötü hallerinin dağılıp yayılmasından, her zaman sakınırlar.

8- Hakikat yolunda müşkillerde olanlara ve atalarının inançlarından kopmuş olup, hakikati arayanlara ve cehalet hallerinin esaretinden kurtulmak isteyenlere, bir sevgi içinde hakikatleri sunarlar, hakikatlerden yararlandırırlar.

9- Biz; sadece Allah’ın hakikatlerini sunuyoruz, sizden bir karşılık da ve teşekkür de beklemiyoruz, derler.

10- Muhakkak ki biz; Rabbimize karşı bir gaflete düşmekten, cehaletin o sıkıntılı hallerine düşmekten her zaman çekiniriz, derler.

11- Böylece onlar, Allah’a karşı kötü hallerden uzak dururlar. İşte böylece onlar, birliği anlamanın huzurunda ve sevincindedirler.

12- Sabretmeleri sebebiyle onların karşılığı huzur bulmaktır ve sûretlerin iç yüzlerinin idrakine varmaktır.

13- Yüce makamlarda bulunurlar, O’nun nurundan başka bir şey görmezler ve soğuk halleri yoktur.

14- Onların halleri huzur halidir ve alçak gönüllüdürler, kemalâtın tevazusu içindedirler.

15- Gönülleri tertemizdir, gönüllerinde taşıdıkları hakikatlerle dolaşırlar ve göz bebekleri pırıl pırıldır, takıntıları yoktur.

16- Onlar, yaradılışın mizanını tanımalarından dolayı, gözbebekleri ışıl ışıldır.

17- Kendilerindeki hakikatin hoş kokusunu, her an gönül kaplarından sunarlar.

18- Aynen yakîn olurlar, isimlerin manalarına kolaylıkla ulaşırlar.

19- Onlar, tertemiz saf halleriyle hareket ederler. Onları gördüğün zaman sanırsın ki, etrafa dağılmış inciler gibidirler.

20- Nereye bakarsan bak, Hakk’ın sıfatlarını ve mülkün yüce sahibini görürsün.

21- Yüksek ilim sahipleri; zâhiri görünüşün için dışa zuhuratı, dışın içten yansıması

zevkindedirler ve halleri; Rablerinden sunulan ilmin özüne, tüm berraklığıyla kavuşma durumudur.

22- Şüphesiz bunlar, sizin hakikatleri anlamadaki gayretlerinizin ve saygılı, minnettar olmanızın karşılığıdır.

23- Muhakkak ki Biz size, her varlığı okunup incelenecek bir kitap olarak sunduk.

24- Artık seni vücudlandıranın tüm varlıktaki hâkimiyetini anlamak için sabırlı ol ve kötü hallere, hakikatleri görmemezlikten gelme hallerine itaat etme.

25- Seni vücudlandıranı, tüm varlıktaki işaretleriyle, sabahtan akşama kadar anlamaya çalış.

26- Geceleri de O’na teslimiyet içinde ol ve geceleri de O’nun tecellilerini anlamak için devamlı gayret göster.

27- Muhakkak ki bu halde olanlar, acele etmeyenlerdir, aşk üzere olanlardır. Arkada bıraktıkları eski cehalet bilişlerine, o sıkıntılı günlere dönmekten kaçınanlardır.

28- Onlar, Bizim halk etmemizi anlayanlardır ve onlar Bize daha güçlü bağlıdırlar. Bizi ve değerlerimizi anlamak için istekli olanlar ve onlara eşlik edenler, bir değişim içinde olurlar.

29- Muhakkak ki bunlar bir hatırlatmadır. Bundan sonra kim hakikatleri anlamada istekliyse, onlar Rabbinin yolundadır.

31- Kim o rahmetin içinde olmak isterse olur. Zalimlere ise acı sıkıntılar vardır.

30- Siz irade sahibi değilsiniz, irade sahibi ancak Allah’tır. Muhakkak ki Allah ilmiyle var edendir, bütün varlığa hâkim olandır.