KALEM SÛRESİ Kalem

 

1- Nûn ve Kalem ve tüm varlıktaki satır satır yazılan şeylere.

2- Ne dediğini bilmeyen değilsin sen. Rabbinin sıfatlarıyla donatılansın.

3- Muhakkak ki senin için elbette bitmez tükenmez hakikatler vardır.

4- Muhakkak ki sen elbette halkoluşu anlamak için azimli olmalısın.

5- Bundan sonra hakikatleri anlamak için gözlemle ve onlarda gözlemlesinler.

6- Sizden gönül vermiş olanlar görüp anlayacaklardır.

7- Muhakkak ki seni vücudlandıran, ilmiyle vareden O’dur. O’nun yolundan sapıp giden kimdir? İlmiyle varedenin O olduğunu anlayıp hidayet bulan kimdir?

8- Bundan sonra hakikatleri yalanlayanlara itaat yok.

9- Aldatan olma, aldanan olma hallerine yönelmek yok.

10- Ve şu hallerin hiç birine itaat yok: Yeminlerle yalanlara sığınma hallerine, önemsememe hallerine.

11- Kusur arama, kötüleyip dedikodu yapma, laf taşıma hallerine.

12- İyiliği men etme, saldırganlık, fenalarda kalma hallerine.

13- Kötülüğe meyletme haline, sonra da fırsatçılık hallerine.

14- Mal ve evlatlara sahip olduğunuzda bile bu hallere itaat yok.

15- Onlara hakikatlerimiz delillerle açıklandığı zaman, evvelkilerin masalları dediler.

16- Onlar, burunlarından nasıl nefes alıp verdirdiğimizi hiç düşünmezler mi?

17- 18- Onlar Bizi anlamak için düşünenler gibi, Bizi anlamak için düşünmezler. Kendi yaşayış cennetine sahip olanlar, ahdetmiş gibi kendi hallerinde ısrar ederler, aydınlığa ulaşanlar gibi davranmazlar ve o hallerini bırakmazlar.

19- Fakat Rabbinin hakikatlerini ve tüm varlıktaki tecellileri anlamak isteyenler, bir arayış içinde olurlar.

20- 21- Fakat cehaletin karanlığında kalanlar ise, hakikatlerin aydınlığından uzaklaşıp gittiler.

22- Kendi bedenlerindeki her an olan işleyişin ne olduğunu hırslarından göremediler.

23- Böylece ayrılığa düşüp uzaklaştılar ve sinsilikte kaldılar.

24- 25- Hakikatlerin arayışında olanların da hakikatlere dahil olmasını hiçbir zaman istemediler ve tüm kâinattaki Kudreti anlamaktan uzaklaşıp gittiler.

26- 27- Bunun böyle olmadığını görünce dediler ki: Biz hakikatten sapmışız, doğrusu biz hakikatlerden mahrum olmuşuz.

28- 29- Akılları başlarına gelince: Her şey bize sunulmuşken, keşke Hakk’a ait olan tecellileri yok saymasaydık. Bizi vücudlandıran Sübhan olanmış, biz ise bunu anlayamayıp zalimlerden olduk, dediler.

30- Öyle ki onlar birbirilerini kınamaktan, dönüp hakikatleri kabul edemediler.

31- Dediler ki: Biz kendi zanlarımızı putlaştırdık, yazıklar olsun bize.

32- Umulur ki biz; bizi vücudlandıranı anlarız, hâl ve gidişatımızı hayr üzere değiştiririz, biz sadece bizi vücudlandırana teveccüh ederiz.

33- İşte sıkıntılar böyledir. Elbette sonunda olan sıkıntı daha büyük olur. Keşke hakikatleri bilselerdi.

34- Muhakkak ki fenalara düşmekten sakınanlar için, onları vücudlandırana ait tecellileri anlamanın huzuru vardır.

35- Tüm varlığıyla teslim olup barış ve huzur üzere olanlar, fenalarda kalanlar gibi olur mu?

36- Siz hakikati söyleyen değilsiniz. Nasıl hüküm veriyorsunuz?

37- Yoksa sizin kitabınız var da ondan mı öğreniyorsunuz?

38- Siz onun içinden seçip mi alıyorsunuz?

39- Yoksa siz kendi doğru zannettiklerinizle mi, ya da sonsuza kadar sürecek olan Bizim hakikatlerimizle mi hareket ediyorsunuz? Elbette sizler hüküm veren değilsiniz.

40- Onlar, her şeyde hüküm sahibi olan, tüm varlığı idare eden kimdir, diye sorup araştırsınlar.

41- Yoksa onların ortaklarımı var? Eğer doğru söylediklerini iddia diyorlarsa ortaklarını getirsinler.

42- Gücün sahibi tüm varlıktan her zaman kendini açığa çıkarır. Teslim olmaları için davet edilirler, fakat hakikatleri anlayama güçleri yoktur.

43- Onlar bakışlarını bir zillet içinde önlerine eğerler. Oysa onlar, teslim olmaları ve selamet bulmaları için davet edilmişlerdi.

44- Artık Beni anlamayanları ve hakikatlerin sözlerini yalanlayanları bırak. Onlar bilememezlik içinde sonlarına yavaş yavaş yaklaşacaklar.

45- Muhakkak ki onlara verilen süreye güçlü bir şekilde yakalanacaklardır.

46- Anlattığın hakikatlere karşılık onlardan bir karşılık beklemiyorsun ki, bir yükün altında ezilir gibi oluyorlar.

47- Yoksa görünmeyen bilinmeyen âlemin hakikatleri onların katında mı ki oradan yazıyorlar?

48- Bundan sonra seni vücudlandıranın hükümlerini anlamak için sabırlı ol. Gönlündeki kendi bildiklerinde kalan o kişi gibi olma. O yakarmıştı ve o bir tasa içinde kalmıştı.

49- Eğer o Rabbinin lütuflarını anlamamış olsaydı; boş, bilgisiz ve kaybetmiş bir halde kalacaktı.

50- Böylece o Rabbinin hakikatlerini fark etti, Sâlihlerden oldu.

51- Hakikatleri görmemezlikten gelip örtenler, hakikatlerin sözlerini duyduklarında, neredeyse seni bakışlarıyla devireceklerdi ve dediler ki: Şüphesiz o elbette ne dediğini bilmeyendir.

52- O hakikatlerin sözleri, bütün herkes için hatırlatmaktan başka bir şey değildir.