KAMER SÛRESİ Kamer

 

1- Her zaman hakikatlere yakınlık vardır ve hakikatler her an apaçık ortaya çıkar.

2- Delilleriyle görseler bile, hakikatleri reddedip kendi cehaletlerine dönenler, bunlar eskiden beri söylenen aldatmacalardır, derler.

3- Onlar hakikatleri yalanlarlar ve onlar kendi şahsi çıkarlarına tâbi olurlar ve bütün varlıktaki istikrarlı işleyişi anlayamazlar.

4- Doğrusu, onlara fenalardan vazgeçirtecek hakikatlerin bilgileri sunuldu.

5- Kemalâta ulaşmaları için ilmin incelikleri onlara sunuldu. Fakat açıklamalar, uyarılar onlara fayda vermedi.

6- Artık, hakikatlere davet edenin davetine karşılık vermeyenlerden her zaman uzak dur.

7- Onlar bakışlarıyla dehşet saçan, etrafa yayılmış yağmacılar gibi yalnız kendi çıkarlarına göre hareket ederler.

8- Hakikatlere davet edeni bir hata içinde görürler. Hakikatleri görmemezlikten gelenler derler ki: Bunlar her zaman sıkıntı verirler.

9- Onlardan önce Nuh’un kavmi de yalanladı. Onlar kulumuzu yalanladılar ve o ne dediğini bilmiyor dediler ve onu engellemeye çalıştılar.

10- Sonra o Rabbine: Hakikatleri anlatmaya benim gücüm yetmedi, bana yardım et, diye dua etti.

11- Böylece o, Ulvî Âlem’den akıp gelen ilmin Bizden açığa çıktığını anladı.

12- Yeryüzündeki doğuşun Bizden olduğunu, benzer hakikatleri taşıdığını, sonra da bütün işleyişin bir ölçüyle bir ilimde birleştiğini anladı.

13- Bütün varlık sahifelerinin Zâtını idrak etmesi için onu taşıdık ve onu hakikatlere sevk ettik.

14- Nûh’a karşı haksızlık yapan kimseler, yaptıklarının karşılığını buldular. O ise, Bizim hakikatlerimiz üzere hareket etti.

15- Doğrusu onu delillerimizle bıraktık. Böylece hakikatleri araştırıp öğrensinler diye.

16- Böylece hakikatlerimizi anlamayanlar nasıl sıkıntılarda kalır ve hakikatlerle uyarılmak nedir, düşünsünler diye.

17- Doğrusu varlık kitabını anlaşılması için kolay kıldık. Böylece hakikatleri araştırıp öğrensinler diye.

18- Âd kavmi de hakikatler açıklanıp uyarıldıkları halde yalanladılar ve onlar sıkıntılarda kaldılar.

19- Onlara da, her an kesintisiz bir vurgu halinde, bir uğultu hâlinde olan o nefes alıp vermeyi biz verdik.

20- İnsanlar, istem dışı bir halde içlerinden sökülüp gelir gibi nefes alıp verirler

21- Böylece hakikatlerimizi anlamayanlar nasıl sıkıntılarda kalır ve hakikatlerle uyarılmak nedir, düşünsünler diye.

22- Doğrusu kâinat kitabını anlaşılması için kolay kıldık. Böylece hakikatleri araştırıp öğrensinler diye.

23- Semûd da hakikatler açıklanıp uyarıldıkları halde yalanladılar.

24- Sonra da dediler ki: Biz, bizim gibi olan bir beşere mi uyacağız. O zaman biz elbette bildiklerimizin dışına çıkarız ve hüsrana uğrarız.

25- İçimizden ona mı hakikatler verildi? Bilakis o bildiklerimizi yalanlayıp sonlandırandır.

26- Yalanlayan sonlandıran kimdir? Belki yakında bilirler.

27- Şüphesiz onlara; aslını bilsinler araştırsınlar, varlığın ince manalarını düşünsünler, böylece onlar gözlemlesinler ve sabretsinler, diye hakikatleri sunduk.

28- Onlara o hakikatlerin ilminden nasipleri olduğu bildirildi. Onların hepsinin fayda bulmaları için, hakikatler her an her yerde hazırdır.

29- Fakat onlar sahip oldukları cehalet hallerini istediler, tacizkâr davrandılar, böylece kaybettiler.

30- Böylece hakikatlerimizi anlamayanlar nasıl sıkıntılarda kalır ve hakikatlerle uyarılmak nedir, düşünsünler diye.

31- Doğrusu onlara, tüm varlıktan tek Zâtın her an seslendiğini bildirdik. Öyle ki onlar onu önemsemediler, anlamaktan çekindiler.

32- Doğrusu kâinat kitabını anlaşılması için kolay kıldık. Böylece hakikatleri araştırıp öğrensinler diye

33- Lût’un kavmi de, hakikatler açıklanıp uyarıldıkları halde yalanladılar.

34- Biz onların taşlaşmış kalblerine hakikatleri sunduk. Ancak Lût’a uyanlar başka, onlar Bizde necat buldular, aydınlığa yürüdüler.

35- İşte sıfatlarımızı anlayanlara, sıfatların sahibini bilip teslim eden kimselere, karşılıklar vardır.

36- Doğrusu onlara, tüm varlığı kudretimizle tuttuğumuz hakikati açıklandı. Fakat onlar açıklanan hakikatler hakkında şüpheye düştüler.

37- Doğrusu onlar; Hakk’a ait olana sahiplenmeye kalktılar, o fena hallerine meylettiler. Böylece onlar hakikatlerimizi göremediler. Sonra da hakikatlere yapılan çağrıya uymamanın sıkıntısında kaldılar.

38- Doğrusu onlar, devamlı o cehaletin sıkıntılı hallerinde kalıp aydınlığa ulaşamadılar.

39- Böylece hakikatlere yapılan çağrıya uymamanın sıkıntısında kaldılar.

40- Doğrusu kâinat kitabını anlaşılması için kolay kıldık. Böylece hakikatleri araştırıp öğrensinler diye

41- Doğrusu firavun zümresine de hakikatler açıklanıp uyarıldı.

42- Bütün işaretlerimizi yalanladılar. Öyle ki onlar; Bizi anlamamanın cehaletine tutuldular, kendilerini üstün, güçlü görmenin o hallerine sarıldılar.

43- Sizin hakikatleri görmezlikten gelmeniz sizlerin hayrına mı, yoksa kutsal sözlerle kurtuluşa ulaşmanız mı sizin için daha hayırlı?

44- Yoksa biz daha kalabalığız, kazanırız mı diyorlar?

45- Hakikatleri bırakıp, cehalet bilişlerine dönenlerin hepsi kaybedenlerden olur

46- Bilakis onlara her zaman hakikatlerin sözleri söylendi ve onlar işleyişi anlayamadılar ve zamanları kötü hallerde geçirdiler.

47- Muhakkak ki onlar; fenalarda kalanlar, hakikatleri bırakıp kendi cehaletlerine sapanlar ve aşırılık içinde olanlardır.

48- Her zaman o yakıp yıkıcı haller içinde sürüklenip giderler. Onların yüzlerinde şaşırmışlık halleri vardır.

49- Muhakkak ki Biz bütün her şeyi bir ölçüyle halkettik.

50- Tüm varlıktaki işleyiş, Bizim birliğimizden başka şey değildir. Gözün açılıp kapanması gibi gerçektir.

51- Doğrusu siz; varlığın suretinde kalır, Bizi anlayamazsanız, kendinize yazık edersiniz. Artık düşünüp anlamaz mısınız?

52- Bütün varlığın işleyişinde fâil olan O’dur. Hakikatler kâinat kitabının içindedir

53- Küçük ve büyük bütün her şeyde hakikatler satır satır yazılıdır.

54- Muhakkak ki fenalara düşmekten sakınanlar, huzur ve refah içindedirler.

55- Bulundukları yerlerde dosdoğru hareket ederler. Bütün her şeye muktedir olan mülkün sahibine teslim olmuşlardır.