KARİA SURESİ

 

-1-

الْقَارِعَةُ

El kâriah

el kâriatu : afet, şiddetli olay, beyinleri sallayan, kapıyı çalan, aklı alan

 

1- Aklını başına getiren hakikat.

 

-2-

مَا الْقَارِعَةُ

Mel kâriah

ma el kâriatu : ne, değil, şey, afet, aklı alan, kapıyı çalan, şiddetli ses

 

2- Nedir aklını başına getiren o hakikat.

 

-3-

وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْقَارِعَةُ

Ve mâ edrâke mel kâriatu

ve mâ edrake : düşündün mü, anladın mı, idrak ettin mi?
ma el kâriatu : ne, değil, şey, afet, aklı alan, kapıyı çalan, şiddetli ses

 

3-  Ne olduğunu anladın mı o aklını başına getiren şeyi?

 

-4-

يَوْمَ يَكُونُ النَّاسُ كَالْفَرَاشِ الْمَبْثُوثِ

Yevme yekûnun nâsu kel ferâşil mebsûs

yevme yekunu : o gün, o vakit, o an, zaman, olurlar
en nâsu : insanlar
ke el ferâşi : gibi, yatak, kelebekler, pervaneler, dolanıp durmak
el mebsûsi : yayın, yayılmış, dağılmış, bildiklerinden kopup gitmek

 

4- İnsanlar o an bildiklerinden kopup dolanıp dururlar.

 

-5-

وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ الْمَنفُوشِ

Ve tekûnul cibâlu kel ıhnil menfûş

ve tekûnu : olurlar, olur,
el cibâlu : dağlar, büyüklük halinde olan,
ke el ıhni, ahin : gibi, adeta, yünler, fakir, hazır, kala kalmak,
el menfuşi : dağınık, darmadağın, etrafa saçılmış, didik didik,

 

5- Kendilerine büyüklük isnat edenlerin bildikleri şeyler adeta yünler gibi darmadağın olur.

 

-6-

فَأَمَّا مَن ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ

Fe emmâ men sekulet mevâzînuh

fe emma : artık, amma, lakin
Men sekulet : kim, ağır, yoğun, değerler, kemalât
mevâzînu-hu : terazi, mizan, akıl, idrak, muhakeme, ölçü, tartı, o

 

6- Artık kim hakikatleri anlamak için bir muhakeme içinde olur, kemalâta ulaşırsa,

 

-7-

فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَّاضِيَةٍ

Fe huve fî îşetin râdiyet

Fe huve : artık, işte, o
fi işetin : yaşayış, yaşam, varlığı
Râdiyetin : memnun, râzı olan, râzı olduğu, rızaya ulaşmak,

 

7- işte o yaşamın hakikatini anlamanın huzurundadır.

 

-8-

وَأَمَّا مَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ

Ve emmâ men haffet mevâzînuh

ve emmâ men haffet : ve amma, fakat kimin hafif, az, zayıf,
mevâzînu-hu : terazi, mizan, ölçü, tartıları

 

8- Fakat kim hakikatleri anlamada zayıf kalırsa,

 

-9-

فَأُمُّهُ هَاوِيَةٌ

Fe ummuhu hâviyetun

Fe ummu-hu : artık, işte, geldiği yer, aslı, anası, özü, o
hâviyetun : haviye, uçurum, hakikatten cehalete düşme,

 

9- işte o Özünü anlayamaz, hakikatlerden cehalet hallerine düşer.

 

-10-

وَمَا أَدْرَاكَ مَا هِيَهْ

Ve mâ edrâke mâhiyeh

ve mâ edrâ-ke : ne, şey, değil, idrak, anlamak, sen
mâ hiyeh : nitelik, vasıf, aslının ne olduğu,

 

10- Özünün ne olduğunu idrak ettin mi?

 

-11-

نَارٌ حَامِيَةٌ

Nârun hâmiyeh

nârun : ateş, nur, aydınlık, ışık, yakan şey
hâmiyetun : koruyan, himaye eden, yakıcı, gayret, sarılma, kızgın

 

11- Seni himaye eden Nuru.