MEÂRİC SÛRESİ Meâric

 

1- Araştıran biri, başa gelecek olan sıkıntıları sordu.

2- O sıkıntılar hakikati görmemezlikten gelenler içindir, onu geri çevirecek de yoktur.

3- Ulvî makamların sahibi Allah’tır.

4- Her varlıktaki kuvve ve ruh her an O’nun yüceliğini gösterir. Her şey O’nun ölçüsüyledir. Sûretler ve sîretler bir ünsiyet içinde birbirlerine bağlıdırlar.

5- Bundan sonra güzel bir sabırla sabret.

6- Doğrusu sabreden, bâtıldan uzaklaşır, hakikatlere yönelir.

7- Ve nurumuzu anlayıp yakınlaşır.

8- O vakit Ulvî Âlem’in nurunda sûret bildikleri eriyip gider.

9- Kendine nisbet ettiği tüm büyüklük halleri dağılır gider.

10- Kaynağından kaynar bir sevgiyle Hakk’tan başka bir şey araştırmaz.

11- Fenalarda kalanlar kurtulmayı temenni ederler. Onlar bakınır dururlar. Eğer sıkıntılardan kurtulacaklarını bilseler, o an değerli saydıkları her şeyi vermek isterler.

12- 13- 14- O, eşinden ve kardeşinden ve barındığı o aşiretinden, yeryüzünde kim varsa hepsinden geçmek ister ve o ister ki sonra kendini kurtarsın.

15- Hayır, muhakkak ki onlar, fenayı vücut zaaflarında kalanlardır.

16- Ayrılığa düşenlerdir, birliği anlayamayıp aldananlardır.

17- Geçmişlerine dönüp, eski cehalet bildiklerine önem veren kimselerdir.

18- Ve tüm sıfatları kendinin sanan, böylece düşüncesizce hareket edendir.

19- Doğrusu insan yaratılışını anlamadı, sabırsız oldu, hırslı oldu.

20- Ona bir şer dokunduğu zaman feryat etti.

21- Ona bir hayr dokunduğu zaman kendini farklı gördü.

22- Ancak hakikatlerle temizlenip teslim olanlar başka.

23- Onlar her an Hakk’a bağlılık şuuruyla hareket edenlerdir.

24- Onlar tüm değerlerin Hakk’ın olduğunu bilenlerdir.

25- Araştırma içindedirler ve yokluğunu bilenlerdir.

26- Onlar her zaman varlığın yaratılış yasalarına sadakatle bağlıdırlar.

27- Onlar sıkıntılara karşı Rabbin sevgisine sığınırlar.

28- Doğrusu azap, Rabbin hakikatlerinden emin olmayan kimseler içindir.

29- Teslim olan kimseler ise ikiliğe düşmekten korunmuşlardır.

30- Onlar ancak birlik üzeredirler ve onlar kendilerindeki gücün sahibi olmadıklarını bilirler. Muhakkak ki onlar Melâmî’lerden başkası değildir.

31- Eski cehalet bilişlerini isteyen kimseler ise, işte onlar haddi aşanlardır.

32- Teslim olanlar, verdiği sözlere uyanlardır ve emaneti sahibine verenlerdir.

33- Onlar, varlığı her an tutanı, sürüp gideni bilen kimselerdir.

34- Onlar, daima Hakk’a bağlı olmanın şuurunu muhafaza edenlerdir.

35- İşte onlar huzur içinde hakikatleri sunanlardır.

36- Fakat hakikatleri görmemezlikten gelip örtenler, bir beklenti içinde sana doğru gelirler.

37- Sağ yönden ve sol yönden topluluklar halinde gelirler.

38- Onlar, kendilerindeki ve bütün varlıktaki işleyişi anlamadan, nimetler içinde huzur bulacağını mı umuyorlar?

39- Şüphesiz ki onları da Biz var ettik. Onlar hangi şeyden yaratıldı bilirler mi?

40- Gerçek olan şu ki, doğuda ve batıda ne varsa, bütün her şeyi vücudlandıran Benim. Ben, elbette ki bütün her şeydeki kudretim.

41- Onlar için daha hayırlı olan, Bizi anlayıp değişmeleridir. Fakat geçmiş cehalet bildiklerinde kalanlar Bizi anlayamazlar.

42- Kendi cehalet hallerine dalanları ve hakikatleri önemsemeyenleri bırak. Hatta ölüm vakti onlara gelinceye kadar onları bırak.

43- O vakit onlar, bedenlerinden çıkıp bir yere yetişir gibi davranırlar. Sanki onlar bağlandıkları şeylere koşar gibi davranırlar.

44- İşte, vaad edilen o vakitte onlar, bir zillet halinde bakışlarını, boyunlarını bükerler.