MÜCÂDELE SÛRESİ Mücâdele

 

1- İşittiren Allah’tır. Seninle aynı yolda olan o kimseler, hakikatlerin sözleri hakkında seninle mütalaa ederler ve Allah’ı anlama konusunda müşkillerini dile getirirler. Karşılıklı konuştuğunuz şeyleri işittiren Allah’tır. Muhakkak ki işitmek, görmek Allah’tandır.

2- Onlardan nefsini tanıma yolunda olanlar, apaçık hakikatleri arayan kimselerdir. Onlar henüz asliyetlerini anlamış değillerdir. Ancak onların asliyetlerini anlamaları, onlardan doğan irfaniyet iledir. Onlar fena sözler ve asılsız şeyler söylemesinler. Muhakkak ki Allah elbette affedendir, mağfiret edendir.

3- Onlardan nefsini tanıma yolunda olup hakikatleri apaçık arayanlar, söylenilen şeylere uysunlar. Sonra da kendini cehaletin köleliğinden kurtarıp, önceki hakikatlere bağlananlar gibi hakikatlere bağlansınlar. İşte bunlar idrak etmeniz için öğüttür. Allah yaptığınız şeylerden hakikatleri incelikleriyle bildirendir.

4- Bundan sonra hakikatlere ulaşmada zorluk çeken kimseler, artık fenalardan sakınsınlar. Açığa çıkan hakikatleri takip etsinler. Önceki hakikatlere bağlananlar gibi hakikatlere bağlansınlar. Artık kimin gücü bunlara yetmezse, tüm varlığıyla Hakk’a teslim olmuş kimselerden doğru bir şekilde faydalansın. İşte bunlar Allah’a inanmanız içindir ve resulü anlamanız içindir ve bunlar Allah’ın ölçüleridir. Hakikatleri görmemezlikten gelenler için acı sıkıntılar vardır.

5- Allah ve resulünü anlayamayıp karşı çıkanlar, daha öncekilerin zelil olduğu gibi zelil olurlar. Hâlbuki onların hakikatleri anlaması için apaçık deliller sunduk. Hakikatleri görmemezlikten gelenler için hakir bırakan sıkıntılar vardır.

6- Her an ortaya çıkan şeyler Allah’ın birliğindendir. Öyle ki, Allah’ı idrak etmeleri ve O’nu unutmamaları için, yaptıkları şeylerden onlara her an hakikatler bildirilir. Allah bütün her şeyde, her an her yerde hazır olandır.

7- Göklerde olanları ve yerde olanları ve görünmeyen şeyleri ilmiyle var edenin Allah olduğunu anladın değil mi? Üç ya da dört değil ancak O vardır ve onlardan beş ya da altı yoktur, O vardır. Daha az yoktur ve daha çok yoktur, ancak O vardır. Nerede ne olursa olsun O’nunla beraberdir. Ölünceye kadar yaptıkları şeylerden her an hakikatler onlara bildirilir. Muhakkak ki Allah bütün her şeydeki ilmin sahibidir.

8- Men edildikleri halde, sinsilik içinde olan, sonra da o men edildikleri şeylere dönen, kötülükte ve düşmanlıkta bir sinsilik içinde olan ve resule karşı güvensizlik içinde olanları gördün değil mi? Sana geldiklerinde sana selam verirler. Sana Allah’ın hakikatleri üzere selam verecek değillerdir. Onlar kendileri için, Allah bize azap verecek değildir, derler. Söyledikleri ve yaptıkları şeyler sebebiyle, onların bulunduğu yer cehaletin cehennemidir. İşte bulundukları hâl ne kötüdür.

9- Ey iman edenler! Bir araya gelip konuştuğunuzda, artık fenalardan konuşmayın ve hiçbir kimseye düşmanlık içinde, sinsilik içinde olmayın ve hakikati gösterene karşı güvensizlik içinde olmayın ve iyi insan olma konusunda istişare edin ve fenalara düşmekten sakının ve Allah’a ortak koşmayın. Ki hepiniz O’nun birliğindesiniz.

10- Sinsilik içinde olmak şeytani hallerdendir. İman edenler için kederdir. Varlığın varoluşu ile ilgili olan her şeyde yetkili olanın, ancak Allah olduğunu anlayanlar bir sıkıntı içinde kalacak değildirler. Müminler her an Allah’a teslimiyet içindedirler.

11- Ey iman edenler! Meclislerde birbirinizin yolunu açın denildiği zaman, artık birbirinize yardımcı olun. Allah sizlere her türlü imkânı sunandır. Gayretli olun denildiği zaman, artık gayretli olun. Sizlerden Allah’a iman eden kimseler refah bulur ve o kimselere ilimde makamlar sunulur. Allah yaptığınız şeylerden her an hakikatleri bildirir.

12- Ey iman edenler! Hakikati gösterenle özel konuştuğunuz zaman, artık ellerinizi verip teslim olun. O gizli konuşulana içten sadakatle bağlanın. İşte bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Eğer hakikatleri anlayamazsanız, muhakkak ki Allah mağfiret edendir, varlığı özünden var edendir.

13- Size sunulanlara teslim olmaktan çekinmeyin. Özel konuşulanlara içten sadakatle bağlanın. Eğer bunlara uymakta zorlanırsanız, Allah’a karşı yaptığınız hatalarınızı anlayın ve dönün. Her an Hakk’a bağlılık şuuru üzere olun ve her an temizlenme içinde olup kendinizdekini paylaşın. Allah’a itaat edin ve o resulü anlayın. Allah yaptığınız şeylerden hakikatleri incelikleriyle bildirir.

14- Eski bilişlerine dönen kimseleri gördün değil mi? Onlar Allah’a karşı hiddet içinde olan kimselerdir. Onlar size uymazlar ve onların bir şey bildiği de yoktur ve onlar yalanları takip ederler ve onlar bildiklerini zannederler.

15- Allah’ı anlayamadıklarından dolayı, onlar için daha fazla sıkıntılar vardır. Doğrusu onların yaptıkları şeyler ne kötüdür.

16- Onlar kendi inançlarına sığındılar. Sonra da Allah’ın yolundan yüz çevirdiler. Artık onlar, hakir bırakan bir azaptadır.

17- Onların mallarının ve onların evlatlarının, Allah’ın hakikatlerinden bir şey anlamada onlara bir faydası olmaz. İşte onlar yakıp yakıcı hallere sahiptirler, onlar devamlı o hallerle hareket ederler.

18- Her an açığa çıkan tüm varlık Allah’ın birliğini gösterir. Sizin kendi bildiklerinizi takip ettiğiniz gibi, onlar da kendi bildikleri şeyleri takip ederler. Doğrusu onlardan yalanlarda kalanlar bir şey bildiklerini zannederler.

19- Şeytani halleri onların akıllarını esir aldı. Böylece onlar Allah’ı anmaktan uzaklaştılar. İşte şeytani hallerde kalan bölendir, bölen ancak şeytani hallerde kalandır. Onlar kaybedenlerdir.

20- Muhakkak ki Allah’a karşı haddi aşanlar ve o resulü anlayamayanlar, işte onlar yanılanlardır.

21- Tüm varlık Allah’ın kitabıdır. Her şeyde; elbette bütün her şeye hükmeden Benim, diye yazılıdır ve resuller bu hakikat üzeredirler. Muhakkak ki Allah tüm varlığı tutan kudrettir, tüm değerlerin yüce sahibidir.

22- Allah’a ve sonunun geleceği vakte inanan bir kişi bulamazsın ki, Allah’a ve o resule karşı gelen kimselerin sözlerine uysun. Bunlar ister bu kişilerin ataları veya evlatları veya kardeşleri veya aşiretleri olsun. İşte onlar; kitabı anlayanlardır, kalblerinde iman olanlardır ve onlar kendilerindeki Ruh’dan destek bulurlar ve onlar huzur içindedirler. Onların makamlarında akıp giden bir ilim vardır, devamlı o hallerle hareket ederler. Onlar Allah’ın rızasını anlamışlardır, o rıza üzere hareket ederler. İşte onlar her şeyiyle Allah’a tâbi olurlar. Muhakkak ki her şeyiyle Allah’a tâbi olanlar, felah bulanlar değil midir?