MÜLK SÛRESİ Mülk
1- O Zâtıyla yüce olandır, tüm kâinat O’nun yönetimindedir ve O bütün her şeydeki kudrettir
2- Ki O’dur halkeden, hayat veren ve sınırlayan. Siz hakikatleri anlama içinde olun. Sizden hanginiz hakikatleri anlarsa güzel amellerde olur. O tüm değerlerin yüce sahibidir, mağfiret edendir.
3- Ki O’dur sizleri belli merhalelerle bir yücelik içinde halkeden. Rahmetiyle yaratmasında bir eşitsizlik göremezsin. Haydi, çevir döndür bakışlarını, bir yarık bir çatlak görüyor musun?
4- Sonra tekrar tekrar bakışlarını döndür, incele, bakışlarını kendine çevir, acizliğini ve hiçbir şeyin sahibinin sen olmadığını anla.
5- Yerde ve gökte ne varsa, Nurumuzu yansıtır bir halde sıfatlandırdık ve varolan her şeyi Biz düzenledik. Şeytani haller içinde olan kimse, o hakikatleri anlamaktan uzaktır. Bizi anlayamayıp ötekileştirmenin cehaletinde kalanlara sıkıntılar vardır.
6- Kendilerini vücudlandıranı görmemezlikten gelenler için, cehaletin cehenneminin sıkıntıları vardır ve o halde kalmak ne kötüdür.
7- O hallerde kaldıklarından dolayı duydukları şey, cehaletin benlik halleri ve kötülük halleridir.
8- Bütün bu hallerin içine düştüklerinden dolayı, neredeyse hiddetli hallerinden parçalanacaklar. Hakikatleri koruyup gözetenler sordular: Hakikatleri açıklayıp uyaran biri size gelmedi mi?
9- Dediler ki: Evet, bize hakikatleri açıklayıp uyaranlar geldi. Fakat biz yalanladık, Allah’tan bir şey gelmedi, siz ancak büyük dalalet içindesiniz, dedik.
10- Ve dediler ki: Keşke hakikatleri işitenlerden olsaydık, düşünüp akledenlerden de olmadık. Ötekileştirmenin cehaletinde kalanlardan olduk.
11- Böylece kendi hatalarını anlayanlar, ötekileştirmenin cehalet halinden uzaklaşırlar.
12- Muhakkak ki görünmeyen bilinmeyene inanan, Rabbine karşı tevazulu olanlar için, mağfirete ulaşma ve büyük mükâfat vardır.
13- Siz hakikatlerin sözlerini bilseniz de ya da bilemeseniz de, muhakkak ki ilmin sahibi olan, gönüllerin sahibi olan O’dur.
14- Halkeden, ilmin sahibi olan ve tüm varlıktan en güzel şekilde bildirip duran O değil midir?
15- Ki O’dur yeryüzünü size sunan. Orada tevazulu bir yürüyüş içinde yürüyün ve oradaki nimetlerden faydalanın ve açığa çıkışın O’ndan olduğunu anlayın.
16- Ulvî Âlem’in hakikatlerinden emin olmak mı istiyorsunuz? Kendi dünyanızdan geçinceye kadar, hakikatleri anlayıncaya kadar sarsılıp ilerleyin.
17- Ulvî Âlem’in hakikatlerinden emin olmak mı istiyorsunuz? Size verilen sıfatları anlamak için gayret gösterin. O zaman nasıl hakikatlerle uyarıldığınızı bileceksiniz.
18- Doğrusu kendilerinden öncekiler gibi, o kimseler de hakikatleri yalanladılar. Böylece hakikatleri bilemeyen bir hâl içinde oldular.
19- Onlar, gökyüzünde süzülüp uçup giden kuşları ve onların kanat çırpışlarını görmezler mi? Onları tutan nedir? Ancak tüm varlığı Zâtıyla tutandır. Muhakkak ki O bütün her şeyden hakikati gösterendir.
20- Rahmanın yardımı olmadan zafere ulaşan kimdir? Hakikati görmemezlikten gelip örtenler sadece bir ego içindedirler.
21- Bir rızka ihtiyacınız olduğunda, size rızkı sunan kimdir? Doğrusu onlar bir kibir ve bir sevgisizlik içindedirler.
22- Hakikatin dosdoğru yolu üzere, seviyeli yürüyen kimse mi doğru yoldadır, yoksa hakikatlerden sapmış bir halde, kendi cehalet bildikleriyle hareket eden kimse mi?
23- De ki: Sizi varedip ortaya koyan, size işitmeyi ve görmeyi ve idrak etmeyi veren O’dur. Ne kadar da az şükrediyorsunuz.
24- De ki: Sizi topraktan varedip çoğaltan O’dur ve hepiniz O’nun birliğindesiniz.
26- Derler ki: Eğer doğru söyleyenlerdenseniz, o vaat edilenler ne zaman gerçekleşir.
26- De ki: İlim sadece Allah’a aittir ve ben sadece hakikatleri bildirip uyaranım.
27- Onlara, Hakk’ı anlamak için yakın olun denildiği zaman, hakikati görmemezlikten gelenlerin yüzleri değişti. Onlara, aradığınız, istediğiniz şey buydu, denildi.
28- De ki: Allah’ı anlamayıp kendinize yazık ettiğinizi niye görmüyorsunuz? O bizi özünden varedendir ve her an bizimle beraberdir. Hakikati görmemezlikten gelip örtenleri acı sıkıntılardan koruyacak olan kimdir?
29- De ki: Tüm varlığı nuruyla saran O’dur. Biz O’na iman ettik ve tüm varlığımızla O’na teslim olduk. Artık apaçık dalalet içinde kalan o kimseler belki yakında bilirler.
30- De ki: Siz bir vadiden akıp giden suyu görmez misiniz? Akıp giden suyu size sunan kimdir?