NECM SÛRESİ Necm
1- Varolan her şeyden yansıyan nur O’nu gösterir.
2- 3- Arkadaşınız hakikatleri bırakıp kendi anlayışına sapmadı ve ayartılmadı ve hevâsından konuşmadı.
4- O, sadece hakikatleri konuştu ve konuştuğu hakikatler diri olana ait olan bilgilerdir.
5- Bütün varlığı kudretiyle saran, bütün varlığı tecellileriyle tutan, ilmin sahibi olan O’dur.
6- Bütün her şeyde kendini gösteren Zât’tır, bütün her şeyi sonsuz nitelikleri ile kaplayandır.
7- 8- 9- Ve o, bütün her yerdeki Ulvîliğe yöneldi, sonra yaklaştı, daha da yakınlaştı, öyle ki aynılık derecesinde, hatta daha yakın.
10- Böylece o, ilahi düşüncenin ne olduğunu anladı, kulluğun ilahi düşüncesine ulaştı.
11- Gördüğü şeyi kalbi yalanlamadı.
12- Gördüğü şeyler için o tereddüde düşmedi.
13- Doğrusu o bir tenezzül içinde bütün her yerde hakikatleri gördü.
14- Sidretü’l-Müntehâ’da.
15- Varılacak yer olan huzur O’nun katında.
16- 17- Bütün her şeyi nuruyla kaplayanı, tüm tecellilerin geldiği o yeri anladığında, basireti kaymadı ve ikiliğe düşmedi.
18- Doğrusu o Rabbinin yüceliğini delilleriyle gördü.
19- Lât ve uzzâ’nın ne olduğunu anladınız mı?
20- Diğeri, üçüncüsü olan menat’ı.
21- Neden erkekleri kendinize ve kızları O’na isnat edersiniz?
22- Bu cahilce bir yaklaşımdır.
23- Bu sadece sizin ve atalarınızın isimler takmasından başka bir şey değildir. Allah onlara bu konuda bir delil sunmadı. Onlar sadece zanlarına ve kendi hevalarına tâbi oluyorlar. Doğrusu, yol gösteren onlara Rabbin hakikatlerini sundu.
24- Yoksa insan hakikatleri anlamayı istemez mi?
25- Allah, öncesi ve sonu olmayandır. .
26- Ulvî Âlem’in nice kuvveleri vardır ki, sûretlerde kalanlar onları anlamada başarılı olamazlar. Ancak her şeyde yetkili olan Allah’ı anlamak isteyen kimse, hakikatleri anlar ve huzur bulur.
27- Sonunda iman etmeyen kimseler, o kuvvelere dişilik isnat ettiler.
28- Onların bu konuda bir bilgileri yoktur. Onlar yalnızca çıkarlarına, keyiflerine göre olan yorumlara tâbi olurlar. Doğrusu çıkarlarına, keyiflerine göre olan yorumların hakikatler karşısında hiçbir değeri yoktur.
29- Bundan sonda Bizi anmaktan, hakikatlerimizi anlamaktan yüz çeviren kimseden ve dünya hayatının çıkarından başka bir şey istemeyen kimseden uzak dur.
30- İşte o halde olanların ilim hakkında ulaştıkları şey dünya çıkarlarıdır. Muhakkak ki seni vücudlandıran, ilmin sahibi olan O’dur. O hakikatlerin yolundan kendi anlayışlarına sapan kimselere de ve hakikatlere yol bulmak isteyen kimselere de, ilmiyle yol gösteren O’dur.
31- Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah’a aittir. Yaptıkları şeylerle kötülükler içinde olan kimselere, yaptıklarının karşılığı vardır. İyilikler, güzel haller içinde olan kimselere de yaptıklarının karşılığı vardır.
32- O kimseler; büyük günahlardan, benlik, gurur, kendini üstün görme gibi hallerden ve küçük hatalar bile olsa hepsinden kaçınırlar. Muhakkak ki Rabbinin mağfireti geniştir ve sizi ilmiyle var eden O’dur. Topraktan meydana getiren, annenizin karnında cenin halinde büyütendir. Artık anlamaktan vazgeçmeyin. Fenalardan sakınan Allah’a ortak koşmayan kimseler, ilmiyle var edenin O olduğunu bilirler.
33- Hakikatlerden yüz çeviren kimseyi gördün mü?
34- Ve az verip, tam vermeyeni.
35- Bilinmeyen görünmeyen âlemin hakikatleri ona mı ait, yoksa o bildiğini mi sanıyor.
36- Yoksa Mûsâ’nın söylediği o hakikatlerin sözlerinden ona bir haber gelmedi mi?
37- Ve İbrâhim’den, o vefalı bir kimseydi.
38- Doğrusu bir başkasının vebalini başka biri yüklenerek taşımaz.
39- İnsan için çalışmasının karşılığından başka bir şey yoktur.
40- Ve muhakkak ki o emeğinin karşılığını elbette görecektir.
41- Sonra neyi hak etmişse karşılığını tam olarak bulacaktır.
42- Ve sonunda varılacak yer Rabbindir.
43- Muhakkak ki O’ndandır gülme ve ağlama hissiyatları.
44- Muhakkak ki O’ndandır ölüm ve hayat.
45- Muhakkak O’ndandır erkek ve dişi olarak çiftlerin yaratılışı.
46- Bir arzu sonrası damlanın gelişi.
47- Muhakkak ki doğuş içindeki doğuş O’na aittir.
48- Muhakkak ki tüm değerlerin sahibi olan ve kanaat veren O’dur.
49- Muhakkak ki vücudlandıran O’dur, varlıktaki bütün işaretler O’nu gösterir.
50- Doğrusu geçmişte Âd kavmi onu anlamadı, helak oldu.
51- Semûd da hakikatlere sarılmadı.
52- Daha önce de Nûh’un kavmi, doğrusu onlarda zulümde ve taşkınlık içinde kaldılar.
53- Kendi çıkarları için dolanıp durdular.
54- Hep o hallere sarıldıkça sarıldılar
55- Bundan sonra seni vücudlandıranın hangi delillerinden şüphe edebilirsin?
56- İşte bu hakikatlere yapılan bir çağrıdır. Öncekilere de bu hakikatlerin çağrısı yapıldı.
57- Hakikatler yolunda koştukça koşun.
58- Ortaya çıkan her şey Allah’tandır, O’ndan gayrısı yoktur.
59- Yoksa bu sözler size acayip mi gelir?
60- Önemsemiyorsunuz ve gerçeği aramıyorsunuz.
61- Ve siz bir gaflet içinde dolanıp duruyorsunuz.
62- Artık tüm varlığınızla Allah’a teslim olun ve O’nun kulu olduğunuzu bilin.