NUR SÛRESİ Nur
1- Sûretleriyle her varlığı kendimizden açığa çıkardık ve o sûretleri sıfatlarımızla tuttuk ve varlığın iç âleminde apaçık delilleri size sunduk. Umulur ki varlığın varoluş hakikatlerine ulaşır o hâl ile bu âleme bakarsınız.
2- Kendi çıkarına göre hareket edenler ve kendi çıkarına göre hareket etmeye meyledenler, onlardan her biri sûretlere meylederler, sûretlerde kalırlar. O halde olanların şefkatli hâli sizi çekmesin. Sizler Allah’a inanarak, Allah’ın dinini anlamak için gayret gösterin ve son anınıza kadar o halde olun. Müminler taifesi sıkıntı çekseler de hakikatleri bildirmek için hareket ederler.
3- Kendi çıkarında olana; kendi çıkarında olmaya meyledenden başkasının ya da ortak koşmaya meyledenden başkasının hâli uygun değildir. Kendi çıkarında olmaya meyledene de; kendi çıkarında olandan başkası ya da ortak koşandan başkasının hâli uygun değildir. Müminler için ise bütün bu haller haramdır.
4- Tüm içtenliğiyle hakk yolunda olanlara laf atan o kimseler, Rabbine dönüp şahitlerden olmak için de gelmezler. Öyle ki onlar sûretlerde kalırlar, duydukları sûretlere dairdir. O halde olanları kabul etmeyin, onlar asla bilenlerden olamazlar ve işte onlar hakikatleri bırakıp kendi cehaletlerine sapanlardır.
5- Ancak yaptıkları hataları anlayıp, bir daha yapmamak üzere hareket eden ve fena hallerden temizlenenler başka. Muhakkak ki Allah bağışlayandır, tüm varlığı özünden varedendir.
6- Bir birlik içinde hareket eden kimselere laf atanların, hakikatleri bilme durumları olmaz. Onlar ancak kendi çıkarları için hareket ederler. Bundan sonra Rabbine dönüp, birliğin şuurunda olanlar, Allah ile birlikte olduğunun şehâdetindedirler. Muhakkak ki o halde olan kimseler, elbette dosdoğru hareket edenlerdir.
7- Eğer yalanlarda kalan olursa; kendindeki tecellileri idrak edemeyip, Allah’ın rahmetinden, koruyuculuğundan uzaklaşır.
8- Doğrusu o; yalanlarda kaldığını anlar, Rabbine döner, hakikatlere şahit olur, Allah ile birlikte olduğunun şuuruyla hareket ederse, ondan sıkıntılar kaldırılır.
9- Eğer yalanlarda kalan olursa; öfke, kavga gibi hallerinden dolayı kendindeki tecellileri idrak edemeyip, Allah’ın rahmetinden, koruyuculuğundan uzaklaşır.
10- Sizin üzerinizde olan Allah’ın sıfatları değil midir? O rahmet eden değil midir? Muhakkak ki Allah, hatalarını anlayıp tövbe edenlerin tövbelerini kabul edendir, tüm varlığa hâkim olandır.
11- Doğrusu sizler, uydurulmuş şeylere inanan guruplardan gelen kimselersiniz. Yaptığınız kötülüklerin hesabını yok saymayın. Bilakis sizler için hayırlı olan o hakikatleri anlayın. Bütün varlıktaki işleyişi anlamada fenalarda kalanlar, hakikatlerden bir şey elde edemezler ve kibirlenip hakikatlerden yüz çeviren kimseler büyük sıkıntılardadır.
12- Müminler ve müminlik yolunda olanlar; zanlara ait olan şeyleri duyduklarında, kendileri için daha hayırlı olanı bilirler ve derler ki: Bunlar apaçık batıl olan şeylerdir.
13- Batıl olan şeylerde kalanlar, Allah’a dönüp hakikatlere şahit olsalardı olmaz mıydı? İşte onlar, her an her yerde hazır olanı idrak edemediler. İşte onlar, Allah’a ait olan hakikatlere karşı yalanlarda kaldılar.
14- Sizin üzerinizde olan Allah’ın sıfatları değil midir? O rahmet eden değil midir? Yaşamınızda ve son anınıza kadar elbette sizi tecellileriyle saran O değil midir? Siz hakikatleri anlayamazsanız, büyük sıkıntılar içinde kalırsınız.
15- Hakikatleri ince ince araştırmadan, hakikatler hakkında bir ilme ulaşmadan konuşuyorsunuz ve ağzınızdan kelimeleri döküveriyorsunuz. Varoluştaki karar sahibi olan Allah’a ait olan hakikatleri önemsemiyorsunuz ve zanlarda kalıyorsunuz.
16- O hakikatleri işitseydiniz olmaz mıydı? Hakikatleri anlamadan bizim söylememiz olmaz, deyin. Büyük yalanlardan, noksan sıfatlardan münezzeh olan sana sığınırım, deyin.
17- Eğer müminlerden iseniz; hep bunun benzeri sözlerle hareket edersiniz, Allah’ın size sunduğu hakikatlerden ders alırsınız.
18- Allah işaretlerini tüm varlıktan size gösterir ve Allah ilmiyle her şeye hâkim olandır.
19- Elbette iman edenlerin içinde de, kendini büyük gösterme, aşırı olma gibi hallerin yayılmasını sevenler vardır. Onlara yaşarken ve sonunda büyük sıkıntılar vardır. Siz ilmin sahibi değilsiniz, Allah’tır ilmin sahibi.
20- Sizin üzerinizde olanlar Allah’ın sıfatları değil midir? O rahmet eden değil midir? Muhakkak ki Allah, tüm incelikleri sunandır, tüm varlığı özünden varedendir.
21- Ey iman edenler! Şeytani hallere tâbi olmayın. Kim şeytani hallere tâbi olursa; artık o haller sizi, muhakkak ki kendini büyük görmeye ve kötü hallerle, inkâra sürükler. Sizin üzerinizde olanlar Allah’ın sıfatları değil midir? O’nun rahmetiyle siz arınırsınız, devamlı birliğin idrakinde olursunuz. Artık isteyen kimse Allah’ın hakikatleriyle temizlenir ve ilmiyle işittirenin Allah olduğunu anlar.
22- Sizlerden Allah’ın lütuflarını anlamış fazilet sahibi olanlar; yakın olanlara ve miskinlere ve Allah’ı anlamak için bir arayışta olanlara, hakikatlerin bilgilerini kapasitelerine göre vermekte kusur etmesinler ve affedici olsunlar ve hoşgörülü olsunlar. Allah’ın size bağışladığı sevgiyi yok etmesinler. Allah mağfiret edendir, tüm varlığı özünden varedendir.
23- İyilik yolunda olanlara laf atan o kimseler ve müminlik yolunda olanları anlayamayıp tanıyamayanlar; Allah’ı idrak edemeyip rahmetinden uzaklaşırlar ve onlar yaşamlarında ve sonunda büyük sıkıntılarda kalırlar.
24- Onların söyledikleri şey her zaman kendi bildikleridir ve o bildikleriyle hareket ederler ve yaptıkları şeylerle kendi yollarına yönelirler.
25- Onlar, her an her yerde yetkili olan Allah’a döner bağlanırlarsa, onlar dinin hakikatini ve hakikatleriyle apaçık görünenin Allah olduğunu bilirler.
26- Kötülüğe meyleden kötülük içinde olanı bulur, kötülük içinde olan da kötülüğe meyledeni bulur. İyiliğe meyleden de iyilik yapanı bulur, iyilik yapanda iyiliğe meyledeni bulur. İşte tertemiz haller içinde olanlar, diğerlerinin söyledikleri şeylerden uzaktırlar, onlar mağfiret içindedirler ve onlar, varlığın yaşam sebebi olan sıfatların idrakinin fazileti içindedirler.
27- Ey iman edenler! Kendi evlerinizin dışındaki evlere dâhil olmayın. Hatta izin isteyerek hareket edin ve oranın halkına karşı barış içinde olun. İşte bu sizin için daha hayırlıdır. Umulur ki varlığın varoluşunu anlar, o hakikatlerle bu âleme bakarsınız.
28- Eğer gittiğiniz yerde birini bulamazsanız, oraya dâhil olmayın. Hatta size izin verilinceye kadar oraya dâhil olmayın. Eğer size dönün denirse, o zaman dönün. Sizin için uygun olan budur. Allah yaptığınız şeylerdeki ilmin sahibidir.
29- Sizin için fayda olan yerlere ve herkese açık meskenlere dâhil olmanızda size bir vebal yoktur. Allah açıkladığınız şeylerdeki ve açıklayamadığınız şeylerdeki ilmin sahibidir.
30- Müminler için anlat: Onlar hakikatlerden ayrılmamaya dikkat etsinler ve onlar ikiliğe düşmekten korunsunlar. İşte bu onlar için öz duruştur. Muhakkak ki Allah yaptığınız şeylerden hakikatleri her an bildirir.
31- Müminlik yolunda olanlara da anlat: Onlar da ikiliğe düşmekten korunsunlar, onlar da hakikatlerden ayrılmamaya dikkat etsinler. Taşıdıkları değerleri açığa vurmasınlar, ancak hakikatlerden bilinen şeyler başka. Bir darbeye maruz kalmamaları için içlerinde taşıdıkları değerleri örtsünler ve değerleri açığa vurmasınlar. Ancak onlara aynı yolda eşlik edenler başka. Babaları ve onlara eşlik edenlerin babaları, evlatları ve onlara eşlik edenlerin evlatları, sırdaş arkadaşları ve sırdaş arkadaşlarının evlatları, samimi bay, bayan arkadaşları ve onların evlatları, nefsini tanıma yolunda olanlara ve henüz bir inanca sahip olamayanlara, edebe uygun hareket etmek tarzıyla kâmil kimselere, nefsini tanıma yolunda olup sırları açığa vurmayanlara ve henüz bir şeyin farkında olmayanlara, değerleri açabilirler. Artık onlar gittikleri yerlerde gizledikleri değerleri bilsinler ve açığa vurmasınlar ve yaptıkları hatalardan dönsünler ve ancak Allah’ın birliği üzere hareket etsinler. Ey müminler! Umulur ki siz başarılı olursunuz.
32- Sizden bir yere bağlanmamış olanlara hakikatler ölçüsünce uygun davranın. Kulluğunuzda dosdoğru olun. Hakikatlerden yoksun olanların inanmaları için yardımcı olun, onları bilgilendirin. Allah lütuflandırandır ve Allah ilmiyle sonsuz olandır.
33- Birliğin hakikatine ulaşamayanlar; tüm varlığın Allah’ın olduğunun erdemliliğine ulaşıncaya kadar bir temizlenme içinde olsunlar. Kendilerindeki gücün sahibini anlamış, ilahi kelâma tâbi olmuş kimseleri bulsunlar. Bundan sonra onlar hakikatleri bilmek isterlerse, onlara hakikatlerin sözlerini sunun, hayırlar içinde olmasını tavsiye edin ve anladığınız ölçüde Allah’ın değerlerini onlara verin ve sevgisizlik etmeyin. Artık onlar hakikatlere bağlandıkça, yaşamı ve sûretlerin hakikatlerini anlamak istedikleri müddetçe, onları benliğe düşmekten koruyun. Kim bir sevgisizlik içinde olursa, artık muhakkak ki o; nefret, küçük görme gibi hallerinden dolayı gafur olan, rahim olan Allah’ı anlamaktan uzaklaşır.
34- Doğrusu size apaçık görünen tüm varlığı, ayetler olarak sunduk. Sizden önceki kimselerin misallerini, fenalardan sakınıp ortak koşmamanız, öğüt almanız için aktardık.
35- Allah göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun misali; bir hücredeki kandil gibi, oradan ışık ışığını her an yansıtır, iç âlemden dış âleme parlayan bir yıldız gibi. Kutsal bir özden gelen, bir asliyetten haber verir gibi. Doğu da hiçbir şey olmasın ki ve batı da hiçbir şey olmasın ki o özdendir ışığın yansıması ve hiçbir şey yoktur ki o nur ona temas etmesin. Nur üzerine nurdur. O nuru anlamak isteyen kimse için Allah bütün her şeyden yol gösterendir ve Allah insanlar için misaller sunar ve Allah bütün her şeydeki ilmin sahibidir.
36- Allah tüm sûret vücutlarını tutandır. Tüm varlık O’nun zikrini ve O’nun yüceliklerini gösterir. O, tüm varlıkta işaretleriyle kendini gösterendir. O’na ait olan tecelliler, sabah ve akşam hiç durmadan tüm varlıkta devam edip gider.
37- Hakikatlerin bilgilerini alıp vermede kâmil kişilerin dikkatleri dağılmaz ve onlar Allah’ın zikrinden ayrılmazlar ve her an Hakk’a bağlılık şuuruyla hareket ederler ve temizlenme içinde olup kendindekini paylaşırlar. Kalblerinin dönmesinden her vakit çekinirler ve onlar basiret sahipleridir.
38- Yaptıkları amellerle güzel şeyler içinde olanlara Allah karşılığını verir ve onların faziletleri artar ve hiçbir beklenti olmadan Allah’ı anlamak isteyen kimse rızıklandırılır.
39- Hakikatleri görmemezlikten gelenlerin amelleri çöldeki serap gibidir. Susuzluktan zanneder su buldu. Hatta ona ulaştığını zanneder, ama bir şey bulamaz. İşte onların Allah’ı bulmaları da böyledir. Böylece o zanneder teslim oldu, hesabını ödedi. Allah tüm değerleri seri bir şekilde sunandır.
40- Ya da denizin içindeki sonsuz karanlık gibi, dalgaların üstünü dalgalar kaplamış, yukarıda bulutlar, birbiri üstüne karanlıklar, öyle ki elini uzatsa onu göremez. Kim Allah’ın nurunu tanıyamazsa, artık o aydınlık üzere olamaz.
41- Göklerde ve yerde olanların Allah’ın tecellilerini gösterdiklerini, sıra sıra kuşların da hepsinin Hakk’a bağlılık içinde olduğunu, o kuşların hareket edişlerinde bir ilim olduğunu ve O’nun tecellilerini gösterdiğini bakıp ta görmez misin? Allah, bütün varlığın işleyişinde fâil olandır, ilmin sahibidir.
42- Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır ve bütün her şey Allah’ta sürüp gider.
43- Allah’ın bulutları nasıl hareket ettirişini, sonra da onu bir araya getirişini, sonra da kümeler halinde düzenlediğini bakıp ta görmez misin? Böylece görürsün onların arasından yağmurun çıktığını ve gökten indiğini, dağların içinden soğuk olarak geldiğini. Artık isteyen kimse o hakikatlere ulaşır ve isteyen kimse de o hakikatlerden uzaklaşır. Şimşeğin parıltısının nasıl etkilediğini görürsün.
44- Allah, gece ve gündüzü birbiri ardınca çevirir. Muhakkak işte bunların içinde basiret sahipleri için dersler vardır.
45- Allah, bütün hareketli olanları sudan halketti. Böylece onlardan kimi karnı üzerinde yürür ve onlardan kimi iki ayak üzerinde yürür ve kimi onlardan dört ayak üzerinde yürür. Allah istediği şeyi halkedendir. Muhakkak ki Allah bütün her şeydeki kudrettir.
46- Doğrusu her varlığı, hakikatleri apaçık gösterir bir şekilde delilleriyle sunduk. Artık isteyen kimse Allah’a yol bulur ve dosdoğru hakikatin yolu üzere olur.
47- Allah’a ve resulüne inandık ve itaat ettik, derler. İşte bunu dedikten sonra onlardan bazıları kendi bildiklerine dönerler ve işte onlar mümin olamazlar.
48- Onlara ve her şeye hâkim olanı anlamaları için, Allah’a ve resulüne davet edildikleri zaman, onlardan bazıları yüz çevirip kendi bildiklerine dönerler.
49- Eğer o davet kendi doğruları için olursa, hemen ona gelirler.
50- Kalblerinde bir hastalık mı var? Yoksa şüphe mi ediyorlar? Ya da korkuyorlar mı? Onlar Allah’ın ve resulünün haksızlık edeceğini mi düşünüyorlar? Ne yazık ki işte onlar zalimlerdir.
51- Onlara ve her şeye hâkim olanı anlamaları için, Allah’a ve resulüne davet edildikleri zaman, hakikatleri anlayıp mümin olanların sözleri; işittik ve itaat ettik, demeleridir. İşte onlar kurtuluşa ulaşanlardır.
52- Kim Allah’a itaat ederse ve o resulü anlarsa ve Allah’a karşı saygı içinde olur ve O’na karşı fenalardan sakınıp ortak koşan olmazsa, işte onlar kazananlardır.
53- İnançlarında gayret göstereceklerine dair Allah’a yemin ederler. Eğer sen onlara işleyişi anlatmasaydın, elbette onlar hakikatlerin dışına çıkacaklardı. De ki: Yemin etmeyin, itaat edip etmediğiniz bellidir. Muhakkak ki Allah yaptığınız şeylerden hakikatleri her an bildirir.
54- De ki: Allah’a itaat edin ve resule itaat edin. Eğer kendi bildiklerinize dönerseniz, hakikatlerden bir şey yüklenmiş olmazsınız ve kendinizde olan hakikatlere ulaşamazsınız. Eğer O’nu anlarsanız, O’na yol bulursunuz. Hakikatleri gösterenin görevi açıkça tebliğden başka bir şey değildir.
55- Allah’ın varlığı var etme hakikatlerine ulaşanlar; sizden iman edenler ve dosdoğru hakk yolunda çalışanlardır. Elbette onlar; yeryüzünde onlardan önceki kimselerin hakikatleri takip ettikleri gibi takip ederler. Elbette onlar; varlığın yaratılış yasalarını dosdoğru bir halde aktarırlar, onlar hakikatleri aktardığı kimseleri özümseyip kucaklarlar. Elbette onlar, korkuları emin olmaya çevirirler, Bana kulluk ederler, hiç bir şeyi ortak koşmazlar. Bundan sonra kim hakikatleri görmemezlikten gelirse, işte onlar hakikatleri bırakıp, kendi anlayışına çıkan, ikilikte kalanlardır.
56- Her an Hakk’a bağlılık şuuruyla hareket edin ve aklınızı temizleme içinde olup, ulaştığınız hakikatleri paylaşın ve hakikatleri gösterene itaat edin. Umulur ki siz rahmete ulaşırsınız.
57- Hakikatleri görmemezlikten gelenlerin, yeryüzünde acizliklerini bileceklerini sanma. Onlar yakıp yıkıcı hallerde kalırlar ve elbette o kötü hallerle hareket ederler.
58- Ey iman edenler! Sizin ulaştığınız hakikatleri anlamaya çalışanlar ve henüz kemalâta ulaşmamış kimseler, irfaniyetin makamlarını anlamak için sizden izin istesinler. İlk makamda işleyişin hakikatine bağlansınlar ve sonra kendilerine nispet ettikleri sıfat varlığından geçsinler ve sonra vücudları tutan Zâtın hakikatine bağlansınlar, üç makamın mahremiyetine uysunlar. Bunların dışında birbirinizi ziyaret edip, karşılıklı ilmi arayışlarda olmanızda onlara ve size bir vebal yoktur. İşte her yerden Allah size işaretlerini apaçık gösteriyor. Allah ilmiyle tüm varlığa hâkim olandır.
59- Sizden bilgi yönünden zayıf olanlar, bir edep içinde kemalâta erişinceye kadar, öncekiler gibi izin istesinler. İşte her yerden Allah size işaretlerini apaçık gösteriyor. Allah ilmiyle tüm varlığa hâkim olandır.
60- Nefsini tanıma yolunda olanlara hakikatlerin esasları sunulduğunda, onlar birliği anlama konusunda bir ümitsizlik içinde olmasınlar. Öyle ki onlar; onlara sunulan değerleri açığa vurmadan, vücudun hakikatleri ile ilgili açıklamalarda bulunmalarında onlara bir vebal yoktur. Yine de onlar için korunmak daha hayırlıdır. Allah ilmiyle işittirendir.
61- Hakikati göremeyene bir zorluk vermeyin ve meyledemeyene bir zorluk vermeyin ve hasta olana bir zorluk vermeyin. Evlerinizde nefsinizi tanımak üzere olup hakikatlerden yararlanmanızda ya da atalarınızın evinde ya da annelerinizin evinde ya da arkadaşlarınızın evinde ya da kardeşlerinizin evinde ya da amcalarınızın evinde ya da halalarınızın evinde ya da dayılarınızın evinde ya da teyzelerinizin evinde ya da sizin sadık dostlarınızın size açılan evlerinde, böylece tüm bunlarda topluca ya da ayrı ayrı hakikatlerden yararlanmanızda size bir vebal yoktur. Bundan sonra siz evlere dâhil olduğunuzda, birbirinize Allah’a ait olan kutsal hakikatler üzere, tertemiz olarak Hakk zevkiyle Halka selam verin. İşte Allah size ayetlerini tüm varlıktan apaçık gösteriyor. Umulur ki düşünüp idrak edersiniz.
62- Muhakkak ki müminler Allah’a iman eden kimselerdir ve o resulü anlayanlardır. O hakikatleri gösterenle birlikte işleyişi anlamak için toplandıkları zaman bırakıp gitmezler. Hatta soru soracakları zaman ondan izin isterler. Muhakkak ki hakikatleri araştırmak için senden izin isteyen işte o kimseler; Allah’a iman edenlerdir ve o resulü anlayanlardır. Öyle ki hakikatleri anlamak için senden izin istedikleri zaman, artık onlardan hakikatleri anlamada arzulu olan kimseler için izin ver. Onlar Allah’ın mağfireti üzere olurlar. Muhakkak Allah mağfiret edendir, tüm varlığı özünden varedendir.
63- Siz aranızda birbirinize davrandığınız gibi, hakikatleri gösterene öyle davranmayın. İlmin sahibinin Allah olduğunu anlayın. Sizden hallerini düzeltemeyenler; hakikatlerden uzaklaşırlar, sonra da O’nun hükümlerine aykırı hareket ederler, onlar fitne hallerinde kalırlar ya da onlar acı sıkıntılar da kalırlar. İşte o haller içinde olmaktan sakının.
64- Göklerde ve yerde olan her şeyde ilmin sahibi olan Allah değil midir? Siz kendinize ait değilsiniz ve vakti geldiğinde O’na döndürüleceksiniz. Öyle ki yapmış oldukları şeylerden hakikatler her an onlara bildirilir. Allah bütün her şeydeki ilmin sahibidir.