RUM SÛRESİ Rum

 

1- Elif, Lâm, Mîm

2- Hakikatlerden uzak olanlar kaybetti.

3- Onlar kaybettiklerini anladıktan sonra, hakikatleri anladıklarında kazananlardan olacaklardır, yeryüzündeki hakikatlere daha yakınlık içinde olacaklardır.

4- Belli bir sürede, geçmişte ve gelecekte tüm varlıktaki işleyişin Allah’a ait olduğunu anladıklarında, o vakit ferahlayacaklar, müminlerden olacaklardır.

5- Bir yardım isteyen kimse Allah’ın yardımını bulur ve tüm değerlerin yüce sahibinin, tüm varlığı özünden varedenin O olduğunu bilir.

6- Tüm varlığı açığa çıkaran Allah’tır. Allah’ın o varlığı açığa çıkarmasında bir aykırılık yoktur. Fakat insanların çoğu bilemiyorlar.

7- Dünya hayatını sûretten ibaret bilenler, onlar sonlarından da gâfildirler.

8- Onlar kendilerinin varoluşu ile ilgili hakikatlere ulaşmak için derin düşünmezler mi? Allah, gökte ve yerde ve onlarda olan ne varsa hakk ile halketti. Onların süreleri bellidir. Doğrusu insanların çoğu, Rabbin hakikatlerine ulaşma konusunda hakikatleri görmemezlikten gelip örtüyorlar.

9- Onlar yeryüzünde gezip dolaşmazlar mı? Onlardan öncekilerin âkıbetleri nasıl oldu artık bakıp ta görsünler. Onlardan daha güçlü olanlar da oldu ve yeryüzünde yüksek eserler bıraktılar ve onların imar ettiği şeyler daha fazla dayandı. Onlara da hakikatleri apaçık açıklayan resuller geldi. Allah hiç kimseye zulüm edici değildir. Fakat onlar kendilerine zulmediyorlar.

10- Sonra o hallerde olan kimselerin âkıbetleri fenalarda kalmak oldu. Fenalarda kaldıklarından dolayı Allah’ın ayetlerini yalanladılar ve o hakikatleri önemsemediler.

11- Yaratılış Allah’tan başlar, sonra O’nunla devam eder, sonra O’na döndürülürsünüz.

12- Fenalarda kalanlar ümitsizlik içindedirler ve zamanlarını hep o halde geçirirler.

13- Ve onlar, Allah’ın yüceliğinin yanında kendilerine varlık isnat ettiklerinden dolayı, birliği anlayamazlar. Onlar hakikatleri görmemezlikten gelip örtüklerinden dolayı, ortak koşanlardan olurlar.

14- Ve hakikatleri anlayamadıklarından dolayı, ikilikte kalırlar. Her zaman vakitlerini hep o hallerde geçirirler.

15- Fakat iman edenler ve dosdoğru hakk yolunda çalışanlar ise, hakikatlere ulaşmanın rahatlığı içindedirler.

16- Fakat hakikatleri görmemezlikten gelip örtenler ve ayetlerimize karşı yalanlarda kalanlar, sonunda Tevhid’i anlayamazlar. Böylece işte onlar sıkıntıların içinde bulunurlar.

17- Artık gece, gündüz vaktinizi Allah’ı anlama içinde olun.

18- Göklerde ve yerde olan ne varsa, bütün her şeydeki niteliklerin sahibi O’dur. Artık sabahtan öğleye ve öğleden akşama, her zaman hakikatleri anlama içinde olun.

19- Diriden ölü çıkarırız, ölüden diri çıkarırız, yeryüzünde hayat vereniz, sonra da onlardan nutfeler çıkar. Ortaya çıkış işte böyledir.

20- Sizin topraktan yaratılışınız, sonra sizin bir beşer olarak yayılıp çoğalmanız, O’nun delillerindendir.

21- Birbirinizden huzur bulmanız ve aranızda sevgili olmanız ve merhametli olmanız için, kendi türünüzden eşler yaratması da O’nun ayetlerindendir. Muhakkak işte bunlarda varoluşu düşünüp anlamak isteyen kimseler için deliller vardır.

22- Göklerde ve yerde olanların halkoluşu ve seslerinizin farklılığı da ve görünüşlerinizin farklılığı da O’nun ayetlerindendir. Elbette bunlarda bilenler için deliller vardır.

23- Sizin uyumanız, geceler ve gündüzler ve O’nun lütuflarını arzu etmeniz, O’nun ayetlerindendir. Muhakkak ki işte bunlarda işiten kimseler için deliller vardır.

24- O size tüm varlıktan ayetlerini gösteriyor. Şimşekte, korkularınızda, umutlarınızda, gökyüzünden yağmurun yağmasında, sonra da yeryüzünün hayat bulmasında ve sonra da oradan nutfeler olmasında, muhakkak ki işte bunlarda düşünen kimseler için işaretler vardır.

25- Göklerin ve yerin O’nun işleyişiyle hareket etmesi de, sonra sizin bir arayışla aramanız da, topraktan var edilişiniz de, O’nun ayetlerindendir.

26- Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur, bütün hepsi O’nunla durur.

27- Yaratılış O’ndan başlar, sonra O’nunla devam eder ve bu O’na kolaydır. Benzerlikler O’ndandır. Göklerde ve yerde ne varsa, sıfatlarıyla ve Zâtıyla yüce olan O’nu gösterir. O tüm değerlerin yüce sahibidir, tüm varlığa hâkim olandır.

28- Benzerlikler size vurgulayıcı örneklerdir. Sizin var mı kendinize ait varlığınız? Siz sahip olduğunuz gücünüzün sahibi de değilsiniz. Sizi sıfatlandırdığımız şeylerle ortak koşanlardan oldunuz. Böylece siz; o sıfatları kendinize nispet etmekten sakınmadınız, kendinizi O’na eş kıldınız. Enfûsunuzda olanı kişiselleştirdiniz. Düşünen kimseler için ayetlerimizi işte böyle açıklıyoruz.

29- Ancak zalimler bir ilim olmadan hevâlarına tâbi olurlar. Kim, Allah’ın hakikatlerini bırakır kendi cehaletine saparsa, bundan sonra kim onlara yol gösterecek ve onlara bir yardımcı da yoktur.

30- Bundan sonra yüzünü; Allah’a, varlığın yaratılışına, varlığın yaratılış yasalarına, Tevhid üzere çevir. İnsanların vücuda gelişi O’ndandır. Allah’ın halketmesinde değiştirme yoktur. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu dinin hakikatini bilemiyorlar.

31- O’nun tecellilerini idrak edip O’na yönelin ve fenalardan sakının, O’na ortak koşmayın ve her an O’na bağlılık şuuruyla hareket edin ve Allah’ın niteliklerini kendinize isnat eden olmayın.

32- Onlar dini bölen kimselerden oldular ve bütün hepsi tarikatlara, mezheplere, cemaatlere bölündüler. Her zümre kendi inançlarıyla avunup övündü.

33- İnsanların başına bir sıkıntı geldiği zaman hemen Rabbine dua eder, O’na yönelir. Sonra onlara rahmetten bir hissiyat geldiği zaman, onlardan çoğu Rabbine ortak koşanlardan olur.

34- Sunduğumuz sıfatları görmemezlikten geldiler. Onlara sunduğumuz sıfatlarla kendi menfaatleri peşinde koştular. Belki yakında hakikatleri bilirler.

35- Yoksa onlara bir delil mi indirdik ki onlar Allah’ın yüceliğinin yanında kendilerinin de var olduğunu söylüyorlar?

36- İnsanlar rahmetimizden bir haz hissettiklerinde onunla mutlu olurlar ve eğer kendi elleriyle yaptıkları şeyler sebebiyle başlarına bir sıkıntı gelse o zaman ümitsizliğe düşerler.

37- Bakıp ta görmezler mi? Bütün kâinatı sıfatlarıyla yayıp döşeyen muhakkak ki Allah’tır. İsteyen kimseler için hakikatlere ulaşmak ve onun varoluştaki takdir sahibi olduğunu anlamak vardır. Muhakkak işte bunların içinde inanan kimseler için ayetler vardır.

38- Bundan sonra hakikatleri anlama yolunda olanlara ve hakikatleri anlamada bir çaresizlik içinde kalanlara ve yakınlığa sahip olmak isteyenlere haklarını verin. İşte bunlar Allah’ı tanımak isteyen kimseler için daha hayırlıdır. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.

39- İnsanlar mal mülk peşinde koşup, mallarının daha fazla artması için, bir şey verip şahsi menfaat peşinde koşuyorsa, o zaman Allah’a ait olan hakikatler ile ilgili bilgilerinde bir artış olmaz. Allah’ı tanımak isteyenler, bir temizlenme içinde olup kendilerindeki paylaşanlar ise, işte onların irfaniyetleri kat kat artar.

40- Allah O dur ki; sizi halkeden, sonra sizi sıfatlandıran, sonra sizi sınırlayan, sonra sizi her an diri tutandır. Sizin ortak koştuklarınızdan bunlardan bir şeyi yapan var mı? O noksan sıfatlardan münezzehtir ve O ortak koştuklarınızdan yücedir.

41- İnsanlar kendi çıkarları için, karada, denizde ve her yerde bozgunculuk ortaya çıkardılar. Onlar zevki sefa yapmak için çalışanlardan oldular. Umulur ki onlar o hallerinden dönüp hakikatleri anlarlar.

42- De ki: Yeryüzünü dolaşın, böylece onlardan öncekilerin âkıbetleri nasıl oldu bakıp görün. Onların çoğu da ortak koşanlardan oldular.

43- Bundan sonra yüzünü; varlığın yaratılış yasalarına, varlığı diri tutup sürüp giden o hakikate çevir. Gelecek olan, geri çevrilmesi olmayan o ölüm vaktine kadar hakikatleri anlamaya çalış. O vakit geldiğinde Allah’tan yana ayrılacaksınız.

44- Kim hakikatleri görmemezlikten gelip örterse, böylece o kendindeki hakkın tecellilerini görmemezlikten gelip örtmüş olur. Kim dosdoğru hakk yolunda çalışırsa, böylece onlar kendi huzuru için hazırlanmış olur.

45- İman edenler ve dosdoğru hakk yolunda çalışanlar, karşılık olarak hakikatleri anlamanın erdemliliğine ulaşırlar. Şüphesiz o hakikatleri görmemezlikten gelip örtenlerde ise sevgi yoktur.

46- Bir rüzgâr gibi doğruların haber verilişi ve O’nun rahmetiyle sizin hissetmeniz ve O’nun işleyişinin bir sonsuzluk içinde sürüp gitmesi ve O’nun lütuflarını talep etmeniz, O’nun ayetlerindendir. Umulur ki siz varlığınızın sahibini bilip teslim edersiniz.

47- Doğrusu senden önce de kendi kavimlerinin içinden hakikatlerimizi anlatan Resuller açığa çıktı. Böylece onlar, onlara hakikatleri apaçık açıklayıp sundular. Fakat fenalarda kalan kimseler, nimetlerimizi anlamaktan mahrum kaldılar. Bizim hakikatlerimizden yardım bulanlar ise müminlerden oldular.

48- Rüzgârın açığa çıkması, sonra bulutların hareketlenip yükselmesi, sonra da onun gökyüzünde yayılması ve onun yapısının durumuna göre yoğunluk içinde olması, hep Allah’ın ilmiyledir. Sonra ondan yağmurun gelişini, sonra da o yağmurun etkisini ve onu isteyen kulların onunla sevinmelerini görürsün.

49- Oysa onlar yağmur yağmadan önce bir ümitsizlik içindeydiler.

50- Artık tüm varlığın Allah’ın rahmeti olduğunu, yeryüzünün nasıl hayat bulduğunu, sonra oradan nasıl nutfeler olduğunu gör anla. Muhakkak ki işte O, nutfelerden hayat verendir ve O bütün her şeydeki kudrettir.

51- Rüzgârları nasıl açığa çıkardığımızı, sonra da ekinlerin nasıl sararıp solduğunu gör anla. Elbette bunlardaki hakikatleri görmemezlikten gelenler, kendi cehalet hallerine yönelirler.

52- Muhakkak ki sen; bir idraksizlik içinde olanlara hakikatleri duyuramazsın ve geçmiş cehalet bilişlerinde kalanlara, daveti duysalar da hakikatleri işittiremezsin.

53- Kendi cehalet bilişlerini hakikat sanıp, hakikatlere kör olanlara hakikatleri anlatamazsın. Ancak ayetlerimize inanan kimselere duyurabilirsin. İşte onlar tüm varlığıyla teslim olup, barış ve huzur üzere olanlardır.

54- Allah O’dur ki; sizi güçsüz zayıf bir halde yaratandır, sonra güçsüz iken kuvvetli olursunuz, sonra kuvvetli iken yine güçsüz bir hale düşersiniz ve istemeseniz de yaşlı bir hâle gelirsiniz. O, ilmiyle varedendir, bütün her şeydeki kudrettir.

55- Fenalarda kalanlar; gelip geçen zamanları olduğu halde, zamanlarının yetmediğine dair yemin ederler. İşte böylece onlar kendilerini aldatırlar.

56- İlmin sahibinden sunulan hakikatleri anlayan ve iman eden kimseler onlara şöyle derler: Doğrusu size sunulan, tüm varlık kitabında her an ortaya çıkan Allah’ın hakikatleridir. İşte her an hakikatler ortaya çıkmaktadır. Fakat sizler hakikatleri bilemiyorsunuz.

57- Artık, her an her yerde yetkili olanı anlayamayan zalim kimselerin mazeretlerinin onlara bir faydası yoktur ve onlara telafi etmek de yoktur.

58- Doğrusu bu kâinat Kur’ân’ının içinde bütün durumları insanlara vurguladık. Şüphesiz hakikatleri görmemezlikten gelip örtenlere, eğer hakikatleri delilleriyle sunsan, yine de derler ki: Siz ancak boş şeylerle uğraşıyorsunuz.

59- İşte zalim kimseler, hakikatleri bilemediklerinden dolayı kalblerini Allah’ı anlamaya kapatmışlardır.

60- Bundan sonra sabırlı ol. Muhakkak ki açığa çıkan tüm varlık Allah’ın hakikatlerini gösterir. Sakın hakikatleri anlama konusunda, hakikatleri anlamaktan uzak duranlar gibi ilgisiz olmayın.