ŞÛRÂ SÛRESİ Şûrâ

 

1- Hâ, Mîm

2- Ayn, Sîn, Kâf

3- İşte tüm bu varlıktan, sana da ve senden öncekilere de hakikatleri bildiren Allah; tüm sıfatların yüce sahibidir, tüm varlığa hâkim olandır.

4- Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa her şey O’nundur ve O ilmin sahibidir, varlığı var etmedeki karar sahibidir.

5- Yüksek makamlarda olanlar; varoluşun Ulvî Âlem’den her an açığa çıktığını, kendilerini vücudlandıranı, tüm niteliklerin sahibini, her an tecelli edeni, her varlıktaki gücü bilirler ve yeryüzündeki kimseler için tertemiz lütuflar sunanı bilirler. Allah O’dur ki; tüm varlığı özünden var edendir, tertemiz lütufları sunandır. Gerçek bu değil midir?

6- Allah’ı bırakıp ta başkalarını evliya edinen kimseler ise, kendilerini koruyanı bilemezler. Sen onlara vekil olacak değilsin.

7- Anlaşılır bir şekilde tüm kâinat kitabını sana sunduk. Eski anlayışlarını gerçek bilenlere ve onların etrafındaki kimselere, hakikatleri açıklayıp uyarma içinde ol. Artık tüm varlığın her an bir bütünlük içinde olduğu hakikatini onlara açıkla. O hakikatler hakkında şüphe etmesinler. Onların bir kısmı hakikatleri anlayıp huzur bulur ve bir kısmı da ötekileştirmenin cehaletinde kalır.

8- Bir birlik içinde, benzer özellikler halinde onların düzenlenmesi Allah’ın isteğinden başka bir şey değildir. Bundan sonra O’nun rahmetini anlamak isteyen kimse, o hakikatlere dahil olur. Zalimler dost olanlar değildir ve yardımları da yoktur.

9- Yoksa O’ndan başka dostlar mı edindiler? Oysa Allah; O’dur dost olan ve O’dur hayat veren, ölümü sunan ve O bütün her şeydeki kudrettir.

10- Siz bir konu hakkına ihtilâfa düştüğünüzde, onun gerçeğini Allah’ta arayın. İşte, beni vücudlandıran Allah’tır, tüm varlığımla O’na teslim oldum ve O’na yöneldim, deyin.

11- Gökleri ve yeri vareden, kendi aranızda sizleri çeşit çeşit düzenleyen, tüm mahlûkâtı çeşitlendiren, sizi çoğaltıp yayan O’dur. O’nun benzeri gibi hiçbir şey yoktur ve işitme, görme O’ndandır.

12- Tüm değerler O’na aittir. Gökleri ve yeri sıfatlarıyla yayıp döşeyendir ve varlığın varoluşundaki takdir sahibidir. İsteyen kimseler için hakikatlere ulaşmak vardır. Muhakkak ki O, bütün her şeydeki ilmin sahibidir.

13- Nûh’a varoluş yasalarını bir usûl içinde açıklanması vasiyet edildi ve İbrâhim’e de o hakikatleri açıklaması vasiyet edildi. Sana da o hakikatleri açıklamanı vahyettik. Mûsâ’ya ve İsâ’ya da, dini dosdoğru anlatmaları ve onda fırkalara ayrılmayın diye söylemelerini bildirdik. Fakat ortak koşanlara bu hakikatler zor geldi. Onlar bu hakikatlere uymadılar. Artık isteyen kimse; Allah’ın hakikatlerini anlamayı tercih eder, O’na yönelir. Her şeyiyle O’na yönelen kimseye hakikatlere ulaşmak vardır.

14- Aralarında bir kıskançlık içinde olan kimseler; onlara gelen ilmi anlayamadılar, sonra da fırkalara bölündüler. Eğer önceden onlara sunulan Rabbinin kelimelerini yok saymasalardı, belli bir zaman içinde anlasalardı, elbette onlar aralarında hakikatlere icabet ederlerdi. Muhakkak ki onlardan sonra da kitabın hakikatlerini bildiren kimseler olacaktır. Elbette, yine şüpheler içinde kalanlar, sunulan hakikatleri endişe verici bulanlar olacaktır.

15- İşte bunun için sen; hep hakikatlere davet et, emrolunduğun gibi dosdoğru ol, onların hevalarına uyma. De ki: Allah’ın kitabından sunulan şeylere iman ettim, ben sizin aranızda adalet için emrolundum. Allah sizi de vücudlandırandır ve bizi de vücudlandırandır. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz sizedir. Sizinle bizim aramızda bir iddialaşma olmaz. Allah bizleri bir bütünlük içinde tutandır ve dönüş O’nadır.

16- Allah hakkında tartışan kimselerden uzak dur. Onlar Rabbe ait hakikatler hakkında batıl şeyler içindedirler. Onlara hakikatler delilleriyle sunulduğu halde icabet etmezler ve onlar bir öfke halindedirler ve onlar daha fazla sıkıntılarda kalırlar.

17- Varlığı bir kitap olarak, hakk ile ve bir ölçüyle sunan Allah’tır. Sana sunulan şeyleri idrak eden ol, umulur ki belli bir zaman içinde o yakınlığı anlarsın.

18- Acele eden, sabretmeyen kimselerin o hakikatlere inanmaları yoktur. İnanan kimseler ise sevgi dolu, huşu içindedirler ve onlar hakikatleri bilirler. Bununla birlikte zamanlarını kavga, bozgunculuk içinde geçiren kimseler, elbette dalalet içinde kalırlar, hakikatlerden uzaklaşırlar.

19- Allah kullarındaki lütufların sahibidir. İsteyen kimse; kendini sıfatlandıranın ve tüm varlığı sapasağlam tutanın, tüm değerlerin yüce sahibinin O olduğunu anlar.

20- Kim hakikatleri anlamayı arzular ve bir çalışma içinde olursa, o sonunda çalışmasının karşılığını alır ve kim dünyalık bir kazanç elde etmeyi isterse o da onu alır, fakat sonunda hakikatler hakkında onun bir nasibi yoktur.

21- Onların din diye edindikleri şey, onlara ortak koşmayı mı emrediyor? Onlar her şeyde yetkili olanın Allah olduğunu anlayamadılar ve hakikatlerin sözlerini yok saydılar ve onlar aralarında tüm varlıktaki işleyiş hakkında ayrıldılar. Muhakkak ki zalimlere acı sıkıntılar vardır.

22- Zulmedenleri görürsün ki, bir şey kazanmış gibi sevinirler. Onların olguları budur. İman edenler ve dosdoğru hakk yolunda çalışanlar ise, onlar huzur buldukları yerdedirler. Onlar Rabbe ait olan hakikatlerden başka bir şey istemezler. İşte büyük erdemlilik budur.

23- İşte bu; iman edenlerin ve dosdoğru hakk yolunda çalışanların ve Allah’ın kulu olduğunu anlayanların sevinçleridir. De ki: O halde olanlar sizden bir karşılık da istemezler, sadece bir aşk ile yakınlık içindedirler. Kim iyiliklerde bulunursa, onun güzellikleri çoğalır. Muhakkak ki Allah bağışlayandır, şükredilendir.

24- Allah hakkında asılsız şeyler söyleyenler, yalanları aktaranlar, eğer bu hallerini devam ettirirlerse kalbleri Allah’ı idrak edemez. Allah hakkında boş şeylerin bir hükmü yoktur. Hakikatin sözlerini gerçek olarak ortaya koyan O’dur. Muhakkak ki O ilmin sahibidir, gönüllerin sahibidir.

25- Ki O, bir yanlıştan pişman olup dönen kullarının tövbelerini kabul edendir ve günahları affedendir ve yaptığınız şeylerdeki ilmin sahibidir.

26- İman eden ve dosdoğru hakk yolunda çalışanlara karşılıklarını verendir ve onların erdemliliğini artırandır. Hakikatleri kabul etmeyenler ise, daha fazla sıkıntılardadır.

27- Eğer kulların yaşayabilmesi için gerekli olan nitelikleri Allah geniş tutsaydı, yeryüzünde daha fazla taşkınlık içinde olurlardı. Fakat her şey bir ölçü ile sunulur. O’nun isteğinden başka bir şey yoktur. Muhakkak ki O, kullarına hakikatleri bildirendir, basiret verendir.

28- Ki O’dur tüm varlığa rahmetini sunan. Bundan sonra ümitsiz olmayın. O’nun rahmeti geniştir. Dost olan, tüm niteliklerin sahibi olan O’dur.

29- Göklerin ve yerin yaratılması ve orada varolan tüm varlıklar O’nun delilleridir ve onların bir birlik içinde olması O’nun kudretini gösterir.

30- Size isabet edenler, kendi yaptığınız şeylerin karşılığıdır ve çoğu da affedilir.

31- Siz yeryüzünde bir acizlik içinde değilsiniz ve size Allah’tan başka bir dost ve yardımcı yoktur.

32- Sonsuzluk içinde akıp giden tüm varlık O’nun ayetleridir.

33- Eğer isteselerdi; hareketsiz olan, hareketli olan tüm varlığa bakarlar, böylece tüm varlığın arka yüzünde varlığı tutanı anlarlardı. Muhakkak ki işte bunların içinde sabredenler için, nimetlerin sahibini bilip teslim edenler için işaretler vardır.

34- Onları helake sürükleyen şey, edindikleri şeyler yüzündendir ve çoğu da affedilir.

35- Ayetlerimizi anlamak için gayret gösteren kimseler, hakikatleri bilenlerdir. Onlar o hakikatleri anlamaktan kaçmazlar.

36- Size verilen şeyler dünya hayatında geçinmeniz içindir ve bütün bunların Allah’a ait olan şeyler olduğunu bilmeniz sizin için daha hayırlıdır ve iman edenler için gönüllerde daha kalıcı olandır ve onlar kendilerini vücudlandıranı bilip, her şeyiyle teslim olanlardır.

37- Ve onlar; günahlardan, büyüklenmekten ve haddini aşmaktan sakınırlar ve hiddetli halde olmaktan kaçınırlar, onlar affedicidirler.

38- Ve onlar; hep Rabbine icabet ederler ve her an Hakk’a bağlılık şuuru üzere hareket ederler. Onlar işlerini; aralarında toplanıp konuşarak, ortak bir karar alarak yaparlar. Onlara verilen nimetlerimizin sahibini bilip infak ederler.

39- Onların başlarına bir şey geldiğinde, onlara bir saldırı olduğunda, onlar yardımlaşırlar.

40- Bir kötülüğün karşılığı onun benzeri bir kötülüktür. Fakat kim affederse ve hatasını anlar kendini düzeltirse, böylece onun ecri Allah’a aittir. Muhakkak ki o zalimlerde ise bir sevgi yoktur.

41- Kim yardım eder sonra da zulüm ederse, işte bu halde olanların hakikate giden bir yolu olmaz.

42- İnsanlara haksızlık eden kimselerin gittiği yolda ve yeryüzünde zorbalık yapanlara, hakikatten başka şeyler içinde olanlara, işte onlara acı sıkıntılar vardır.

43- Gerçekten kim sabreder ve bağışlayıcı olursa, muhakkak ki işte bu elbette büyük bir özelliktir

44- Kim Allah’ın doğru yolundan çıkarsa, işte bundan sonra onun bir dostu olmaz. Zulüm edenleri görürsün ki, onlar bir azap gördükleri zaman derler ki: Bu sıkıntıdan bir kurtuluş yolu var mı?

45- O halde olanları görürsün ki; onlar gaflete boyun eğmiş, hakikatleri reddeden durumundadırlar, sinsi bir halde kendi çıkarlarına göre bakarlar. İman edenler der ki: Muhakkak ki kaybedenler; kendilerine de ve yakınlarını da, ölünceye kadar kaybettiren kimselerdir. Muhakkak ki zalimlerin durduğu yer, hep azabın içinde olmak değil midir?

46- Onlara Allah’tan başka yardım edecek dostları da olmaz. Allah yolundan ayrılan bir kimse, artık o hakikatin yolunda değildir.

47- O ölüm vakti size gelmeden önce sizi vücudlandırana icabet edin. Size hiçbir zaman Allah’tan başka sığınacak bir yer yoktur ve siz bir inkâr içinde olmayın.

48- Bundan sonra eğer hakikatlerden yüz çevirirlerse; sen onları koruyacak, Bizi zorla bildirecek değilsin. Sen sadece hakikatleri tebliğ et. İnsanlar rahmetimizden bir şey hissettiği zaman ona sevinir ve şayet kendi elleriyle yaptığı şeyler sebebiyle ona kötülük isabet etse, işte o zaman insan hakikatleri görmemezlikten geliverir.

49- Göklerin ve yerin hükümranı Allah’tır, dilediği şeyi halkedendir. Kimine dişilik ihsan edilmesi O’nun iradesindendir ve kimine erkeklik ihsan edilmesi O’nun iradesindendir.

50- Erkek ve dişi, onları eş olarak bir arada bulunduran O’dur. Hakikatten uzakken hakikati anlamayı isteyen kimseye ilmini sunar. Muhakkak ki O, ilmiyle gücünü gösterendir.

51- Allah’ın bir insan ile konuşması olmaz. O varlık perdesinin ardından veya ortaya çıkıp duran her varlıktan her an hakikatleri bildirir. Öyle ki O, yetkisini varettiği her şeyden her an gösterir. Muhakkak ki O, ilmiyle yüce olandır, tüm varlığa hâkim olandır.

52- İşte sende diri olan Biziz. Tüm varlıktaki işleyişimiz Ruhumuzdan gelir. Sen kitap nedir bilmiyordun ve imanın da yoktu. İşte sen, tüm varlığı nurumuzla düzenlediğimizi anladın. Kim; Bizim kulumuz olduğunu, irademizi anlamayı isterse, o hakikatlerimizle yol gösterici olduğumuzu anlar. Muhakkak ki sen, elbette o dosdoğru hakikatin yoluna sevk edensin.

53- Göklerde olan ve yerde olan ne varsa, her şey Allah’ın yoludur. Tüm varlıkta her an olan işleyiş Allah’a ait değil midir?