TEKÂSÜR SURESİ
-1-
أَلْهَاكُمُ التَّكَاثُرُ
Elhâkumut tekâsur
El hâkum | : hâkim olan, teklik, hüküm, üstünlük, oyalanmak, |
El tekâsur | : kesret, üreme, çoğalma, çokluk, çoklukla övünme |
1- Kesrette kaldınız ve üstünlük tasladınız.
-2-
حَتَّى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَ
Hattâ zurtumul mekâbir
hattâ | : hatta, kadar, öyle ki |
Zurtum | : ziyaret, gitmek, varmak, gelinceye |
el mekabir | : kabir, mezar, ölünceye kadar |
2- Ölüm size gelinceye kadar o hallerde kaldınız.
-3-
كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ
Kellâ sevfe ta’lemûn
kellâ | : asla, öyle değil, o hallerden vazgeçmek, o halleri bırakma |
sevfe | : ileride, yakında, gelecekte, hissetmek, zamanı gelince |
talemûne | : bileceksiniz, bilmek, bilirsiniz, |
3- Eğer o halleri bırakırsanız, hakikatleri yakında bileceksiniz.
-4-
ثُمَّ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ
Summe kellâ sevfe ta’lemûn
Summe kella | : sonra, ardından, hayır, asla, o hallere dönmeme |
Sevfe talemune | : ileride, yakında, gelecek, bileceksiniz |
4- Sonra o hallere dönmezseniz, hakikatleri bilmeye devam edeceksiniz.
-5-
كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَقِينِ
Kellâ lev talemûne ilmel yakîn
kellâ | : hayır, asla, katiyen, hiçbir zaman, bilakis, |
lev talemûne | : keşke, eğer, ise, olursa, siz bilseydiniz |
ilme el yakini | : İlmel yakin, kesin bilgi, kesin delilleriyle bilme |
5- Eğer hakikatleri kesin delilleriyle bilirseniz,
-6-
لَتَرَوُنَّ الْجَحِيمَ
Le terevunnel cahîm
le terevunne | : elbette, görmek için, göreceksiniz, anlayacaksınız |
el cahime | : kendini farklı gören, azmışlık, ego, cehaletin benlik hâli, |
6- elbette cehaletin o benlik hallerini anlayacaksınız.
-7-
ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَقِينِ
Summe le terevunnehâ aynel yakîn
summe | : daha sonra, ardından, sonra, |
le terevunne-hâ | : elbette, görmek için, göreceksiniz, anlayacaksınız, onu |
ayne el yakini | : aynel yakîn, göz, aynılık derecesinde, kesin, kati, |
7- Sonra elbette O’nu Ayne’l Yakîn göreceksiniz.
-8-
ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ
Summe le tuselunne yevmeizin anin naîm
summe | : daha sonra, sonrası, ardından, |
le tuselunne | : sormak, sorup araştırmak, anlamak, kendine bakmak |
yevme izin | : o gün, o vakit, her an, her an her şeyde yetkili olan, |
an en naimi | : her türlü nimet, tüm sıfatlar, bolluk, varlık, huzur bulmak, |
8- Sonra elbette kendinize dönüp baktığınızda, o vakit tüm sıfatların sahibini anlayacaksınız.