VÂKIA SÛRESİ Vâkıa

 

1- Hakikatler açığa çıktıkça açığa çıkar.

2- Yalanlarda kalanların açığa çıkan o hakikatleri anlaması olmaz.

3- O hakikatleri anlamada kimileri bir yücelik içindedir, kimileri bir kayıp içindedir.

4- Sûretlerde kalan hakikatlerden uzaklaştıkça uzaklaşır.

5- Kendini büyük görenler zarar verdikçe zarar verir.

6- Sonra kaybettikçe kaybedenlerden olur.

7- Sizler hakikatler yolunda gurup gurup oldunuz.

8- Dirilik idrakine sahip değilken, sonra dirilik idrakine sahip olanlar.

9- Diriliğin idrakine sahip olamayanlar ve dirilik idrakinden uzaklaşanlar.

10- Hakikatlerde ilerledikçe, ilerleyenler.

11- İşte onlar Hakk’a yakîn olanlardır.

12- Tüm tecellilerin Hakk’ın olduğunu anlamanın huzuru içindedirler.

13- 14- 15- Hakikat yoluna daha önce dahil olanlar ve daha sonrakiler; makamlarda birbirlerine kenetlenmiş bir haldedirler.

16- O hakikatler üzere karşılıklı mütalaa ederler.

17- Devamlı kulluklarının irfâniyeti üzere hareket ederler.

18- Gönülleri takıntısız tertemizdir ve kaynağından gelen ilme bağlıdırlar ve gönüllerinde hep o ilmi taşırlar.

19- Taşkınlık yapmazlar, ikiliğe düşmezler.

20- Her şeyi bir kemalât içinde fark ederler.

21- Mananın zevkine varırlar.

22- Bakışları tertemizdir.

22- Vücutlarının içinde saf tertemiz bir haldedirler.

24- Yaptıkları şeyin karşılığını alırlar.

25- Aslı olmayan şeylere kulak vermezler ve fenalarda olmazlar.

26- Sözleri sadece; barış, barış üzeredir.

27- 28- Diriliğin kemalâtına sahip değilken, diri olanın kemalâtına sahip olanların gönülleri cehaletten arınmış, tertemizdir.

29- Bütün her şeyi bir birlik içinde tutanın idrakindedirler.

30- Halkta birliğin zevkindedirler

31- Kaynağından gelen ilmin seyrindedirler.

32- Kesretin ne olduğunu bilmenin kemalâtındadırlar.

33- Tükenmeyen ve engeli olmayan bir kemalâtın içindedirler.

34- Yüksek makamların zevkindedirler.

35- Muhakkak ki mevcudat, Bizim mevcudatımızdır.

36- Öyle ki var olan her şeyi tertemiz kıldık.

37- Bir birlik içinde aynı güzellikleri taşır bir halde.

38- Diri olanın kemalâtına sahip olmanız için.

39- 40- Evvelki hakikatlere uyan topluluklar ve sonraki topluluklar gibi diri olanı anlamanız için.

41- 42- 43- Dirilik idrakine sahip olamayanlar ve dirilik idrakinden uzaklaşanlar; zararlı haller içindedirler, samimiyetten uzaktırlar ve cehaletin karanlığındadırlar.

44- Güzel davranışları yoktur ve iyi hallerden yoksundurlar.

45- 46- Muhakkak ki onlar da, daha öncekiler gibi kendi zevklerine düşkün olanlardır ve onlar haktan batıla yönelmekte ısrar ederler.

47- 48- Derler ki: Biz ölüp toprağa karışınca ve kemik olunca, diriliğe kavuşacak mıyız? Önceki atalarımızda mı?

49- 50- De ki: Muhakkak ki öncekiler de ve sonrakiler de elbette bir birliğin içindedirler, bunu bildiğiniz an o hakikati anlarsınız.

51- 52- 53- Sonra siz, ey hakikatleri bırakıp kendi cehaletine sapıp yalanlarda kalanlar! Elbette kötü, zehirleyici, zarar verici hallerinizle çıkarlarınıza göre hareket edersiniz. Öyle ki, içiniz bu hallerle doludur.

54- Artık o zarar verici hallerinizden beslenir durursunuz.

55- O azgınlık halleriyle hareket eder durursunuz.

56- Onlar din yolunda bu hallerle hareket ederler.

57- Sizi kendimizden halkettik. Hâlâ bu hakikati anlamaz mısınız?

58- Sperm ile yumurtanın ne olduğunu hiç düşündünüz mü?

59- Onu siz mi varediyorsunuz, yoksa Biz mi varediyoruz?

60- Nutfeden sizleri ölçümüzle ortaya koyan Biziz ve uyulması gereken Biz değil miyiz?

61- Sizlere değişik sûretler vermemizi ve sizi vücutlandırmamızı neden düşünüp anlamıyorsunuz?

62- Doğrusu ilk defa yaratılmış olduğunuzu biliyorsunuz. Öyleyse neden derin düşünüp ulaştığınız hakikatlerle bu âleme bakmıyorsunuz?

63- Düşündünüz mü ektiğiniz şeyleri?

64- Siz misiniz onu yetiştiren, yoksa Biz miyiz yetiştirip bitiren?

65- Eğer isteseydik onu bozuk yapardık. O zaman tutulur kalırdınız.

66- 67- Şüphesiz kaybedenlerden olduk, doğrusu Biz hakikatleri anlayamayanlardan olduk, diye söylerdiniz.

68- Siz içtiğiniz o suyu hiç düşünmez misiniz?

69- Onu buluttan siz mi indiriyorsunuz, yoksa Biz mi indirmekteyiz?

70- Eğer dileseydik onu acı yapardık. Öyleyse neden şükretmezsiniz?

71- Yaktığınız o ateşi hiç düşünmez misiniz?

72- Onun ağacını siz mi yaptınız, yoksa biz mi yaptık?

73- Biz o hakikatleri unutmayasınız ve onlardan ihtiyaçlarınız ölçüsünce faydalanasınız diye bir hatırlatma yaptık.

74- Artık varoluştaki karar sahibi olan ve seni vücudlandıran ve tüm varlıkta işaretleriyle kendini gösteren ve tüm tecellilerinin sahibi olan O Zâtı idrak et.

75- O’ndan başka gerçek yoktur, her yerden O’nun nuru yansır.

76- Eğer varlığın işleyişindeki karar sahibini bilirseniz, elbette mükemmel olanın O olduğunu anlarsınız.

77- Muhakkak ki tüm varlık elbette Kur’ân’ı Kerîm’dir.

78- O varlık kitabının içinde gizli bir âlem vardır.

79- Ancak tertemiz olanlardan başkası ona temas edemez, onu anlayamaz.

80- Tüm varlığı vücudlandırandan gelmiştir.

81- Artık siz hâlâ varlığın oluşumunu önemsemeyecek misiniz?

82- Size verilen rızıkları yalanlayacak mısınız?

83- Ölüm anı size gelip çatıncaya kadar mı?

84- Siz o an bakıp kalırsınız.

85- Biz ona, sizden daha yakınızdır ve lâkin bakar göremezsiniz.

86- 87- Eğer siz yaşadığınız hayatta sorumlu olmadığınızı düşünüyorsanız, bunun doğru olduğuna inanıyorsanız, o zaman ölümü geri çevirin.

88- 89- 88- Eğer kişi Hakk’a yakîn olanlardan ise; artık ona rahatlık vardır, hakikatlerin kokusu vardır, tüm tecellilerin sahibini anlamanın huzuru vardır.

90- 91- Diri olanı anlayanlardan olmuş iseniz; artık o diri olanı anlayanlar, barış ve huzur üzeredirler.

92- 93- 94- Eğer hakikatlerden sapıp yalanlarda kalmış iseniz; o zaman hiddetli, yakıp yıkıcı hallerde olursunuz ve cehaletin egosuna teslim olursunuz.

95- Muhakkak ki kesin olan o gerçek elbette budur.

96- Artık, varoluştaki karar sahibi olan ve seni vücudlandıran ve tüm varlıkta işaretleriyle kendini gösteren ve tüm tecellilerinin sahibi olan O Zâtı idrâk et.