KADINLARI DÖVÜN DİYE YAPILAN MEÂL DOĞRU MUDUR?

 

2017 yılında 409 kadın öldürüldü, yüzbinlercesi dövüldü.

 

“Darebe” kelimesini dövün diye çevirmek doğru mudur?

 

“Darebe” kelimesini dövmek diye çevirmişler.

Halbuki “Darebe”: Vurgulamak, isabet, darbe, sarsmak, vurmak, kendine getirmek, ortaya koymak, çıkarmak, hakikati göstermek, hakikati sarsıcı şekilde ortaya koymak, gibi anlamlara gelir.

 

Kadınları dövün diye meâl yapılırsa kadınların dövülmesinin ve öldürülmesinin önüne geçemezsiniz.

 

Her yıl ülkemizde 400 e yakın kadın öldürülüyor.

Yüzbinlercesi dövülüyor, darbeye maruz kalıyor.

 

2017 yılında resmi kayıtlara göre 409 kadın öldürüldü.

Dövülen, darbeye uğrayan kadın sayısı yüzbinleri buluyor.

Dövüldüğünü gizleyen kadın sayısı ise belli değil.

 

Bir inanç düşünün ki, kadınların dövülmesini Dini yaptırım sayıyor.

Bir kutsal kitap düşünün ki, orada kadınların dövülmesi diye yapılan çevrimi Allah’ın ayeti sayıyor.

Bir kutsal kitap düşünün ki, kadını insan yerine koymuyor, İnsan denilince erkek algılanılıyor.

 

Bir kutsal kitap düşünün ki, kadını erkeğe kullanacağı mal gibi sunuyor, hatta yetmiyor öldükten sonra cennete sayısız bakireler, dullar, iri gözlü huriler, memeleri yeni çıkmış yaşıt kızlar, hemde istediği kadar sunuyor.

 

Gerçek böyle mi peki, bu anlayışlar Hazreti Muhammed’in sunduğu Din hakikati elbette değil.

 

Bu anlayışlar Hazreti Muhammed’e karşı çıkan Mekke’li müşriklerin Din anlayışında var.

 

Ve ne yazık ki bu anlayış Hazreti Muhammed vefat ettikten sonra Kur’ân-a meâl olarak sokulmuş.

 

Kadını insan yerine koymayan meâlleri insanlar Allah’ın kitabı diye okuyor.

Ve bunu İslam adına yorumluyor.

 

Gerçekten Kur’ân-da kadınları dövün ayeti var mıdır?

Yoksa bu erkekerkil bir zihniyetin uydurması mıdır?

 

Lütfen okuyun inceleyin.

 

Nisâ Sûresi 34: Er ricâlu kavvâmûne alân nisâi bi mâ faddalallâhu badahum alâ badın ve bi mâ enfekû min emvâlihim. Fes sâlihâtu kânitâtun hâfizâtun lil gaybi bi mâ hafizallâh Vellâtî tehâfûne nuşûzehunne fe ızûhunne vahcurûhunn fîl medâcıı vadrıbûhunne fe in ata’nekum fe lâ tebgû aleyhinne sebîlâ innallâhe kâne aliyyen kebîrâ

 

Diyanet Meâli: Allah’ın kimini kimine üstün kılmasından ötürü ve erkeklerin, mallarından sarfetmelerinden dolayı erkekler kadınlar üzerine hakimdirler. İyi kadınlar, gönülden boyun eğenler ve Allah’ın korunmasını emrettiğini, kocasının bulunmadığı zaman da koruyanlardır. Serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarında onları yalnız bırakın, nihayet dövün. Size itaat ediyorlarsa aleyhlerine yol aramayın. Doğrusu Allah Yüce’dir, Büyük’tür.

 

Tevhîd-i Kur’ân Meâli: Ehil kimseler; nefsini bilme yolunda olanları hakikatleri anlamaları için yetiştirirler. Onlar birbirlerine Allah’ın lütuflarını anlamak istediklerinden dolayı yardımcı olurlar ve onlar kendi varlıklarının sahibini bilip infak ederler. Sonra da onlar salihlerden olma yolunda teslim olurlar. Allah’ın bilinmeyen görünmeyen âlemi muhafaza ettiği gibi, onlarda hakikatlerin bilgilerini muhafaza ederler. Ki onlar itaatsizlik etmekten çekinirler ve onlar öğütlere uyarlar. Artık bulundukları makamlardan hakikatlerin dışına çıkanlar olursa, onlara bulundukları yerde hakikatleri vurgulayın. Bundan sonra onlar, sizin söylediğiniz şekilde hakikatlere uyarlarsa, artık onlara başka bir yol göstermeyin. Muhakkak ki Allah tüm varlıkta ilmiyle yüce olandır.

 

Müellifler, yani meâl yapanların tümü; kadınları dövün diye meâl yapmışlar.

 

“Darebe” kelimesini dövmek diye çeviriyorlar.

 

Tabii burada dövülecek olan kadın, erkek değil.

Bunu yorumlayanlar erkeği insan yerine koyanlar, kadını ise insan yerine koymayanlardır.

 

Yüzyıllardır meâlleri; kadını dövün diye okuyoruz ve kadınları dövüyoruz hatta öldürüyoruz.

Ve toplum tarafından ne yazık ki bunu Allah’ın emri sayıyoruz.

Oysa Allah’a ne kadar büyük iftira ettiğimizi anlamıyoruz.

 

Yalnızca ülkemizde her yıl ortalama 400 kadın, ama kocaları ama sevgilileri tarafından öldürüyor.

Dayak yiyen kadınların ise sayısı belli değil.

Çünkü evlerinde dayak yiyen kadınlar ve kız çocukları seslerini çıkaramıyor.

Beyinlerimizi, kadınları dövün diye kirletirsek bunlar olacaktır ve olmaya da devam edecektir..

 

“Darebe” kelimesini dövmek diye çevirmişler.

 

Halbuki “Darebe”: Vurgulamak, isabet, darbe, sarsmak, vurmak, kendine getirmek, ortaya koymak, çıkarmak, hakikati göstermek, hakikati sarsıcı şekilde ortaya koymak, gibi anlamlara gelir.

 

Hacc Sûresi 73: … darebe meselun…..vurgulayıcı misal

Zümer Sûresi 27:….darebna…….ortaya koyduk…

Haşir Sûresi 21: ….emsalu nadribu…misallerle hakikatleri vurguluyoruz

Bakara Sûresi 26: …yadribe meselen….örneklerle hakikatler gösterilir…..

İbrâhîm Sûresi 45:……ve darabnâ lekum…. size hakikatleri vurguladık….

Tâ-Hâ Sûresi 77:…. fe edrib lehum….onlara hakikatleri vurgula..

Tahrîm Sûresi 10: Darebe Allâhu……

…..

…..

Onlarca yerde geçen “Darebe” kelimesini dövmek diye çeviremezsiniz.

 

Kur’ân-ı inceleyin “Darebe” ile ilgili ayetlerin hiç birinde dövmek diye bir çevirim yoktur.

 

Ama maalesef müellifler “Darebe”kelimesini dövmek diye yalnızca kadını dövmek diye meâl etmişler.

Ki onlar bile “Darebe” kelimesinin diğer geçtiği ayetlerde dövmek kelimesini kullanmamışlar.

 

“Rical” kelimesini de erkek olarak çevirmişler.

Halbuki “Rical” kelimesi: İleri gelen, ehil kimse, er kişi, devlet adamı, yönetici, üst derecede yönetici, Kâmil insan, Mürşidi Kâmil, gibi anlamlara da gelir.

 

“Nisa” kelimesini de kadın olarak çevirmişler.

Nas: İnsan,

Oysa Nisa: İnsan olma yolunda olan,nefsini bilme yolunda anlamında kullanılmıştır.

Yani Nisa olmadan Nas olamayız.

 

Evet, yüzyıllardan beri beyinlerimize, bilinçlerimize tecavüz ettiler..

Meâl-lerde kadını insan yerine koymadılar, kadın dövülsün, ikişerli, üçerli, dörderli alınsın, istediğinde boşansın diye öğrettiler.

 

Erkekerkil zihniyetler kadını insan yerine koymadılar.

Meâllere de bunu böyle işlediler.

 

İnsan denince erkek diye çevirdiler, kadını adeta alınır satılır mal yerine koydular.

Hazreti Muhammed; kadın erkek eşittir, kadın da bir insandır dediğinde, güldüler alay ettiler.

Hazreti Muhammed vefat ettikten sonra Kur’ân-ın meâllerine kendi zihniyetlerini soktular.

 

Evlerde kadınları dövdüler, kovdular, yaraladılar ve öldürdüler.

Toplumun içinde bile acımadan dövdüler, öldürdüler.

 

Bir de devleti yönetenler; kadın ölümlerini, dayakları durduracağız, diye nutuklar attılar..

Ama hiç bir şey yapamadılar.

 

Çünkü kutsal kitap diye bilinen kitapta her gün ülkemizde kadınları dövün ayetlerini okudular.

Toplumda beyinlere zulmü işlediler, kadın insan değildir, dövülür zihniyetini işlediler.

Dayakla dövdüler,

Yumrukla dövdüler,

Söz ile aşağıladılar,

Bıçakla yaraladılar, öldürdüler,

Silahla yaraladılar, öldürdüler,

Arabayla üstüne yürüdüler, çiğnediler

Evet beyinlerimize, Din adına dövün diye soktular ve bunları yaptılar.

Dayaktan kadınların gözlerini morarttılar, vücutlarını morarttılar..

Hele hele gönüllerini aşağıladılar ki bu dayaktan bile beterdi.

 

Evet, kadın dövülür diye yüzyıllardır meâl okudular..

Küçücük beyinleri zehirlediler,dayağı normal gibi kabullendirdiler.

Ve bunu adına İslam dediler.

Ve hâlâda hergün okunmakta, beyinlere kazınmakta.

Bu ne yazık ki Din adına yapılmakta.

 

Bu asla ve asla Hazreti Muhammed’in sunduğu değildi.

O güzel insan:

Kadınlara haklarını verin

Kadınlara kötü davranmayın

Kadın erkek eşittir,

Onları zorla evlendirmeyin, eşlerini seçme hakları olsun

Onları evlerinizden atmayın, kovmayın,

Onlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, onları dövmeyin, onlara çirkin demeyin, fenâ söz söylemeyin

Evet o güzel insan o dönemde kadınların hakları gözetlensin diye adeta çırpınmış.

Peki hangimiz duydu bunu, hangimiz hayata geçirdi.

Aslında bir kişi duydu ve o da yasalara geçirdi.

 

Ey İnsan dünyası,

Ey kendini İslam sayan dünya,

Bu öğrendiğin İslam değil,

Bu öğrendiğin canımız efendimiz Hazreti Muhammed’in sunduğu öğretiler değil.

Artık Allah rızası için biraz düşün, biraz araştır, biraz da olsa Dini anlamaya çalış, Allah’ı anlamaya çalış.

 

KELİME AÇILIMI

 

el ricâlu : ileri gelen, ehil kimse, devlet adamı, er kişi,

kavvamûne : bakıcı, koruyucu, idareci, yetiştiren, yardımcı

alâ en nisâi : karşı, göre, için, nefsini bilme yolunda olanlar, kadınlar

bi mâ faddala Allah : sebebiyle, dolayısıyla, lütuf, üstün, fazilet, Allah

bada-hum ala badın : onların bir kısmı, bazıları, bazılarına, birbirlerine

ve bi mâ enfeku : sebebiyle, dolayısıyla, vermek, infak etmek, teslim etmek

min emvâli-him : kendi varlığı, mallarından, değerlerinden

fe el sâlihâtu : artık, sonra, iyi, uygun, Salihlerden olma yolunda olan

kanitatun : saygılı, itaat eden, boyun eğen

hâfizâtun : muhafaza edendir, koruyucudur

li el gaybi : için, görünmeyen bilinmeyen, bilemedikleri

bi mâ hafiza Allah : sebebiyle, dolayısıyla, korumak, saklamak, Allah

ve ellati tehafun : onlar, ki onlar, korkmak, çekinmek,

nuşûze-hunne : inat, aksilik, itaatsizlik, onları

fe ızû-hunne : artık, öğüt, nasihat, onlara

ve uhcurû-hunne : dışarı çıkmak, kaçmak, uzak durmak,

fî el medâciı : içinde, uyku, yatak, uyumak, makam, bunduğu yer,

vadrıbû-hunne : vurgulamak, isabet, darbe, sarsmak, vurmak, onlar

Fe in atane-kum : bundan sonra, eğer size itaat ederlerse, uymak

Fe lâ tebgû aleyhine : artık, aramayın, göstermeyin, başka, karşıt,

sebil : bir yol, hakikatlerin sunulduğu yol,

inne Allâh kane : muhakkak ki, doğrusu, Allah, oldu,

Aliyyen : ilmiyle yüce olan, yüce, büyük,

kebiran : büyük, zatıyla yüce olan,