KİTÂBU YANTIKU-KONUŞAN KİTAP KİMDİR

 

Kur’ân’da geçen”kitâbun yantıku” ayetindeki sır.

Kitâbun yantıku kimlerdir?

Kimler konuşan kitaptır, kimler canlı kitap olmuştur?

Mü’minûn Sûresi 62:…..ve ledeynâ kitâbun yantıku bil hakkı ve hum lâ yuzlemûn

Meâli:…….Bize ait olan hakikatleri konuşan bir kitaptırlar. Onlar hiç kimseye kötülük etmezler.

Casiye Sûresi 28: Hâzâ kitâbunâ yentıku aleykum bil hakk innâ kunnâ nestensihu mâ kuntum tamelûn

 

Meâli: İşte, Bizim konuşan kitabımız sizin üzerinizdeki hakikatlerdir. Muhakkak ki Biz, yaptığınız şeyleri sizde kaydederiz.

 

Peki nedir konuşan kitap?

Natık: konuşan, söyleyen demektir.

 

Kıtâbı yantıku: Konuşan kitap, canlı kitap, söyleyen kitap demektir.

Mü’minûn Sûresi 62 de, Mü’minlik makamına gelen gönül artık konuşan bir kitap olmuştur, der.

 

Câsiye Sûresi 28 de, her varlıkta ve insanın kendinde olan hakikatler konuşan bir kitaptır, der.

 

Evet, Mü’min konuşan bir kitaptır.

Mü’min olan kişinin konuştukları hiç bir kitapta yazılmış değildir, hiç kimse söylemiş değildir.

 

Evet, her varlık konuşan bir kitaptır.

 

Varlığı; aşkla, samimiyetle, bir tevazû içinde inceleyen kişi, varlıktaki sesi dinler ve o kitaptan duyar ve onu ortaya koyar.

 

Varlık ve onun her zerresi konuşan bir kitaptır.

 

Varlığın sisteminde ki hakikatler, kâinatın var oluşunun sırlarıdır.

Varlık kendindeki sırları her an konuşur, her an söyler.

Onu duymak için temiz olmak gerek, gönül kulağı açık olmak gerek.

 

Ayrıca, her kişinin vücudu da konuşan kitaptır. Kişi ne yaparsa yapsın, onun yaptığını onun vücudu konuşur durur, onun yüzü, onun vücud dili onun yaptığını haykırır durur.

 

Mü’min olan, kişinin yaptıklarını da okuyan kimsedir.

 

Mü’min olan, gönlünü tertemiz yapmış olup, hakikatin sırlarına temas edendir.

 

Vâkıa Sûresi:

 

77- Muhakkak ki tüm varlık elbette Kur’ân’ı Kerîm’dir.

78- O varlık kitabının içinde gizli bir âlem vardır.

79- Ancak tertemiz olanlardan başkası ona temas edemez, onu anlayamaz.

 

Gönül temizlenmeden, konuşan kitabı duymak mümkün değildir.

 

Gönül temizlenmeden, konuşan kitabı duyamaz, konuşan kitabı duymayan konuşan kitap olamaz.

 

Kişi, tüm fenalıklardan temizlenmeli, hasetlik, fesatlık, gurur, kibir, kavga, dedikodu çekiştirme, hor görme, batıl olan şeylerle meşgul olma, kul hakkı yemek, dünya peşinde koşma, gibi tüm hallerden uzaklaşmalı.

 

Kişi, Mü’min makamına gelmedikçe, konuşan kitabı duyamaz, anlayamaz ve kendi de konuşan kitap olamaz.

 

Mü’min, tüm her şeyiyle Hakk’a teslim olmuş, Hakk ile Hakk olmuştur.

Mü’min, Hakk ve halk sırrına vâkıf olmuştur.

Mü’min, tüm varlığın sahibinden emin olmuştur.

Mü’min, her varlığın ardında varlığın sahibini görendir.

Mü’min, kendi vücudunun Hakk’ın vücudundan ayrı olmadığını bilir.

Mü’min, her an Hakk’a bağlı olduğunun şuuruyla hareket eder.

Mü,min, kendine şah damarından yakın olan Allah’ı her an kendinde ve cümle varlıkta hissedendir.

Mü’min, aldığı her nefeste, şükür içinde, aşk içinde, huzur içinde olandır.

Mü’min, tenleri değil, tenleri tutan canın bir can olduğunu bilendir.

İşte o Mü’min, “kitâbun yantıku-konuşan kitaptır”

 

Mü’min, canlı Kur’ân’dır.

 

Mü’minin dili, gönlüne bağlıdır.

 

Gönül Allah’ın evidir, o evden dile gelen kelimeler, Allah’ın kelâmıdır.

Mü’minin gönlü, kâinatın enfûsî sistemine bağlıdır, konuşacağı zaman oradan konuşur.

 

O, hevasından, duyduklarından, okuduklarından konuşmaz.

O, başkalarının anlattığını konuşmaz.

O, konuşan kitap olan varlık kitabından duymadığını konuşmaz.

 

Necm Sûresi 3:Ve mâ yentıku anil hevâ.

Meâli: O hevasından konuşmaz.

O, ilâhî sisteme gönlünü açmıştır, ilâhî sistemden gelen kelâmı dinler ve onu konuşur.

 

Necm Sûresi:

7- 8- 9- Ve o, bütün her yerdeki Ulvîliğe yöneldi, sonra yaklaştı, daha da yakınlaştı, öyle ki aynılık derecesinde, hatta daha yakın.

10- Böylece o, ilâhî düşüncenin ne olduğunu anladı, kulluğun ilahi düşüncesine ulaştı.

11- Gördüğü şeyi kalbi yalanlamadı.

12- Gördüğü şeyler için o tereddüde düşmedi.

13- Doğrusu o bir tenezzül içinde bütün her yerde hakikatleri gördü.

14- Sidretü’l-Müntehâ’da.

15- Varılacak yer olan huzur O’nun katında.

16- 17- Bütün her şeyi nuruyla kaplayanı, tüm tecellilerin geldiği o yeri anladığında, basireti kaymadı ve ikiliğe düşmedi.

18- Doğrusu o Rabbinin yüceliğini delilleriyle gördü.

 

Evet, her varlık konuşan bir kitaptır ve konuşan kitaptan duyan da yani Mü’min olan da konuşan kitaptır.

 

Evet, Mü’min; “kitâbun yantıku-konuşan kitaptır”

 

Varlığın ardından konuşan Hakk’ı dinler ve ve duyduğunu konuşur.

Hakk’ı dinler, Hakk’ı konuşur.

Konuşacağı zaman da ancak, ehli gönül olana konuşur.

 

Gönlü aşka dolu olana konuşur.

 

Kelâmı ehline aktarır.

 

Ehli olmayana kelâm aktarılmaz.

 

Ehli gelinceye kadar örtüsüne bürünür, ehli geldiğinde örtüsünü kaldırır.

 

EHLİ KELÂM OLMADAN SÖYLEME

 

Her bir kelimenin Ruhu vardır

Ruhuna ulaşmadan söyleme

Deryadan gelen bir sırrı vardır

Sırrına ulaşmadan söyleme

Kelimede Hakk’ın sesi vardır

Gönlünle işitmeden söyleme

Her kelimenin mânâsı vardır

Mânâsına ermeden söyleme

 

Varlıktan kelimeye yol vardır

O yolu anlamadan söyleme

Kelimeden varlığa yol vardır

Etkisini bilmeden söyleme

 

Kelâmı hakk eden ehli vardır

Ehli kelâm olmadan söyleme

Kelâmı duyacak gönül vardır

Sakın ehli gelmeden söyleme

 

Kelimeler kelâmdan süzülür

Hissine ulaşmadan söyleme

Kelimeler Hakk’ın kelâmıdır

Hakk’tan duymadan sakın söyleme