MERYEM MAKAMINA İLETEN BEŞ KAPI

Meryem Sûresi 1: ” كهيعص” Kâf, hâ, yâ, ayn, sâd.

Meryem-Miriam, kelime olarak “Mir” kökünden geldiği düşünülür.

Anlam olarak: Soyluluk, Arınmışlık, Tertemiz olmak, hizmetçi olmak yani her an Allah’a bağlılık içinde olmak gibi mânâlara gelir.

 

Meryem, bir kadın adı olarak düşünülmemelidir.

 

Meryem, kişinin kendinde ulaşacağı bir makamın adıdır.

Kişinin tüm varlığından geçip, Fenâ-fillâh olma sırrıdır.

 

Kişi Meryem olmadan, onda İsâ makamı tecelli etmez.

 

Meryem makamı; gönüllerin tertemiz olma durumudur.

İsâ makamı; ” nefahtu fîhi min rûhî” yani üflenen Ruh sırrıdır.

Meryem olmak; arınmış olma, tertemiz olma, soylu olma makamıdır.

Soylu olmak demek, kendi vücudunun soyuna yani aslına yani sahibine ulaşmak demektir.

 

Meryem Sûresi’ndeki, “Kâf, hâ, yâ, ayn, sâd” hakikatini incelersek:

Kâf: Kişinin beden dağıdır. Yani vücudunun ten cihetidir.

Kâf dağının ardı demek, bedenin ardı demektir.

Bedenin ardına kişi ancak, bedeninden geçtiği zaman, yani beden varlığını terk ettiği zaman geçebilir.

Kâf dağının ardına yolculuk; bedenin enfûsî âlemine olan şuhudî yolculuğun adıdır.

Kâf dağının ardında olan”Zümrüd-ü Anka” kişinin bedenini tutan “Ruh” sırrıdır.

 

Meryem makamına kişi ancak, Kâf dağının ardına ulaştığı zaman yani beden varlığından geçtiği zaman, yani “Fenâ-fillâh” olduğu zaman adım atar.

Buradaki adım beşeri adım değil manevi adımdır.

 

Hâ: Kişinin vücudunu tutan”Zât” sırırıdır.

Kişi kendi vücudunu ve cümle vücudları tutan tek Zâtı şuhut ettiği zaman “Hâ” “Hu” “O” “Hâkk” kapısı açılır.

 

Yâ: Zikir, seslenme sırrıdır.

 

Burada ki Zikir, Seslenme sırrı; Ruh’dan vücuda gelen seslenişin sırrıdır.

 

Ruh’dan vücuda, yani Zâta gelen sesleniş, vücudun o seste fâni olma sırrıdır.

Ruhdan vücuda gelen sesleniş, vücudun teslimiyeti ile mümkündür.

Bu sesleniş”Bezm-i Elest” sırrıdır, yani “Elestü bi-Rabbiküm” seslenişidir.

 

Ayn: Zât, kaynak, pınar, eşyanın hakikati, tâ kendisi, tıpkısı gibi mânâlar içerir.

Meryem Sûresindeki “Ayn” tüm vücudları tutan aynısıyla Hakkın tâ kendisidir.

Ayn kapısı ancak, tüm vücudları tutan tek Zâta teslimiyetle açılır.

Bu makamda, sûret bedenlerdeki değişiklik boyutu değil, sûret bedenleri tutan “Sîretin aynîliği” sırrıdır.

 

Sâd: Yüz, tecelli eden, göstermek, yarıp açığa çıkarmak gibi mânâlar içerir.

 

Sâd kapısı ancak, vücudlardaki Ruhtan tecelli eden Hakk yüzünün işaretiyle açılır.

Cümle varlık Ruhtan gelen tecellilerle var olur ve o tecellilerle işler gider.

 

İşte Meryem makamı, bir gönülde”Kâf, hâ, yâ, ayn, sâd.” kapıları açıldığında tecelli eder.

 

Meryem olmak, “Fenâ-fillâh” olmak sırrıdır.

Meryem olmak, gönülleri tertemiz eylemektir.

Meryem olmak, kendine varlık nisbet etmemektir.

Meryem olmak, vücudunu tutan Hakk’ta fâni olma sırrıdır.

 

Meryem makamına eren, İsâ makamına erer.

İsâ makamına eren, cümle bedenleri tutan Ruhun, Muhammed Nurundan doğuşunun zevkine erer.

 

Tüm sırlar, tüm makamlar, kişinin vücud sarayında gizlidir.

 

Temizlen, temizlen, temizlen.

Temizlen ki Edep elbiseni giy.

Edep elbiseni giy ki Kâf dağının ardına geç.

Adı vücüd olan saraya gir.

Vücud sarayında gönül yolculuğuna başla.

Sarayın örtülerini bir bir kaldır.

Örtülerin ardını bir bir oku.

Örtülerin ardını bir bir aynilik derecesinde gör.

Sarayın sahibi Zâta şahit ol.

Secdenin secdesinde secde et.

Anla ki perde sen, Saray sen, Sultan sen…