MESCİD-İ DIRÂR NEDİR?

 

İkilik, ayrımcılık düşünceleri veren Mescid neresidir?

 

İkiliğin olduğu, Tevhîd inancının olmadığı yerlere Mescid denir mi?

 

Tevbe Sûresi 107: Vellezînettehazû mesciden dırâran ve kufran ve tefrîkan beynel muminîne…….

 

Meâli: O kimseler ikilik çıkaracak, zarar ziyan verecek ve hakikatleri görmemezlikten gelip örtecek ve müminlerin arasına ikilik sokacak mescid yaptılar…….

Mescid: Secde kelimesinden gelir, secde edilen yer, ibadet edilen yer, her şeyinle Hakka uyulan yer gibi anlamlara gelir.

 

Dırar: Farsca “Dü” kelimesinden geldiği sanılır. Dü: İki demektir. İkilik çıkarma, zarar verme, ayrımcılık sunma, kötülük yaptırma, fitnelik verme, gibi anlamlar taşır.

 

Yani Mescid-i Dırâr:

İbâdet, sohbet amacıyla toplanılan yerlerde olan kişilerin içine;

ikilik sokmak,

zarar vermeyi düşündürmek,

kötülük, fitnelik, ayrımcılık, gibi düşünceleri sunmak

kendi yolunu üstün diğerlerini küçük göstermek

birilerini kafir ilan edip hedef göstermek

gibi zararlı düşüncelerin beyinlere sokulduğu ortamlara, Kur’ân “Mescid-i Dırâr” diyor.

Yani, ikilik çıkartan, zarar vermeyi düşündüren Mescid…

 

Hangi toplumda olursa olsun, Din adına toplanılan yerlerde konuşulan sözler, ikilik üzere ise, birilerini ya da bir topluluğu öteleme üzerine ise, yani kendilerini imanlı diğerlerini imansız görme üzere ise, işte orası”Mescid-i Dırâr”dır…

 

Düşünün, bir ibâdethaneye ya da bir sohbet ortamına gittiniz.

Eğer orada”biz ve onlar” kelimeleri geçiyorsa, “biz doğru yoldayız onlar kafir” gibi sözler duyuyorsanız, birileri kötüleniyorsa, bir topluluk alaya alınıyorsa, küçük görülüyorsa, cehennemlik ilan ediliyorsa, içinize kin, nefret, ayrımcılık gibi duygular sokuluyorsa, işte o ortamlar”Mescid-i Dırâr”dır.

 

Bir ibâdethaneden ya da bir sohbet ortamından çıktığınızda içinizde; birilerini öteki görme, kâfir görme, imansız görme gibi düşünceler varsa “Mescid-i Dırâr”dan çıkmışsınız demektir.

Eğer toplandığımız yerde;

“İkra” ayetinin açılımı olan, kendini ve varlığı okuma incelikleri sunuluyorsa,

Allah’ın hakikatleri dile getiriliyorsa,

Tüm varlıktaki Allah’ın tecellilerinin anlaşılması için gayret sunuluyorsa,

Yardımlaşma, paylaşma, iyi insan olma gibi konular işleniyorsa,

Allah’a teslim olma konusu anlatılıyorsa,

Ve gönüllere huzur, sevgi sunuluyorsa

Hatalarımızı görme, kimseyi aldatmama, kimseye zarar vermeme, kimsenin hakkına girmeme gibi konular anlatılıyorsa,

Diğer toplulukları tanıma, yardım etme gibi duygular sunuluyorsa,

İşte orası”Mescid” olmuştur.

 

Her nerede olursak olalım eğer, her an Allah’a teslimiyet şuuruyla hareket ediyorsak işte orası “Mescid”dir.

 

Onun için efendimiz Hazreti Muhammed: Yeryüzü bana mescid kılınmıştır, der.

 

İster Cami, ister Kilise, ister Havra olsun, nerede hangi ortamda olursa olsun, eğer birileri kötüleniyor, birileri kafir görülüyorsa, başka bir topluluğa karşı beyinlerimize öfke, kin, öteleme, kafir görme gibi duygular sokuluyorsa işte o ortamlar

“Mescid-i Dırâr”dır.

 

Mescidlerde kişilerin içinde öfke, kin, nefret, ayrımcılık gibi ikilik halleri sokarsak orayı “Mescid-i Dırâr” haline getirmiş oluruz.

 

Biz bu ülkede 2 Temmuz 1993 de hem de Cuma günü, Cuma namazından sonra Cami-den çıkıp 35 kişiyi diri diri yaktık ve ellerimizi kaldırıp”Allah-u Ekber” nidaları çektik.

Demek ki bizler Allah’ın mescidinden değil “Mescid-i Dırâr”dan çıktık.

 

Eğer Allah’ın mescidinden çıksaydık otel yangınına suyla koşar söndürmeye çalışırdık.

Bu nasıl bir kin ve nefret ki ellerimizi kaldırıp insanlar yanarken “Allah-u Ekber”nidaları çektik.

 

İşte “Mescid-i Dırâr” ikiliğin, öfkenin, kinin ayrımcılığın olduğu yerdir.

 

Mescid kelimesi, Ûlvî bir kelimedir.

 

İkiliğin olduğu yere Mescid denmesi ne kadar uygun düşer ki?

Fitne çıkarılan yerler, ikilik, bozgunculuk sunulan yerler nasıl Mescid olabilir ki?

 

Öncelikle gönüllerimizin “Mescid-i Dırâr”olmasına izin vermeyelim

Allah’ın “Evim” dediği gönüllerimizi her an tertemiz tutalım.

Orada, kin, nefret, öfke, kavga, gibi ayrımcılık, ikilik getiren dürtülerin olmasına izin vermeyelim.

 

Tevbe Sûresi 107-108-109

 

107- O kimseler; ikilik çıkaracak, zarar ziyan verecek, hakikatleri görmemezlikten gelip örtecek ve müminlerin arasına ikilik sokacak mescid yaptılar. Allah’ın hakikatleri için mücadele eden kimseleri gözetleme içinde oldular. Daha öncede o resulü takip etmişlerdi. Elbette biz iyiliklerden, güzelliklerden başka bir şey arzu etmeyiz, diye de yemin ederler. Allah her an her yerde hazır olandır. Doğrusu onlar elbette yalanlarda kalanlardır.

108- Hiçbir zaman onun içinde olma. Elbette esas olan mescid; fenalardan sakınmak, Allah’a ortak koşmamak üzere ilk andan itibaren hakikatlerin sunulduğu yerdir. Orada ol. Orada yüce makamlarda temizlenmek vardır ve o temizlenmede Allah sevgisi vardır.

109- Asıl olan; fenalardan sakınan, Allah’a ortak koşmayan ve faydalı olan, memnunluk veren kimsenin yapısı mı? Yoksa anlayışı sağlam bir temele dayanmayan, yıkılıp giden, ayrılıklar üzere olan kimsenin yapısı mı daha esastır. İşte o halde olanın içinde bir çöküş, içinde cehalet cehenneminin ateşi vardır. Zalim kimseler Allah’a yol bulamazlar.