MİHRÂP SIRRI

 

Mihrâp nedir?

Mihrâb’ın hakikati nedir?

Kim mihrâba durmayı hak eder.

 

Mihrâp kelime olarak “Harp” kelimesinden gelir.

 

Mihrâp: Harp eden, Savaşan, Sultanın hususi makamı, Hakk’a yönelme durumu, gibi anlamlar içerir.

 

Harâp, tâhrip kelimesi de buradan gelir.

 

Harâp; yıkmak, yok etmek, bozmak, bir düzeni bitirmek, demektir.

Kişi kendinde şeytani yapıya teslim olursa, o durumda Hakk’ın hakikatlerini yıkar.

 

Ya da Hakk’a teslim olursa, o durumda tüm şeytani yapıyı yıkar.

 

İşte, Mihrâp kelimesinin kökeni”Harp” kelimesidir.

 

Mihrâp; İmamın cemaatle namaz kılmak için, kıbleye dönüp cemaatin önünde durduğu yer,diye bilinir.

 

Harbin hakikatte anlamı; kendi içindeki şeytanını yenmek için, muhârebe yapmak demektir.

 

Yani, kişi kendini esir alan, hevâsını, şeytanını yenmek için yaptığı içsel harbin adı muhârebedir.

 

Şeytanını yenemeyen kimse, mihrâba kabul edilmez.

 

Şeytanını yenemeyen kimsenin, Allah’ın huzurunda durması mümkün değildir.

 

Çünkü içindeki şeytani hallere esir olan kişinin durduğu yer, kendi şeytanın huzurudur.

 

Kişi, kendi şeytanını esir almadığı müddetçe, camide imamın arkasında durması, bir adetten öte geçemez.

 

Mihrâba duran imamın arkasında durmayı hak etmek, kendi içsel savaşını yapmış olmayı gerektirir.

 

Yoksa o kılınan namaz bir şâkinin namazından başka bir şey değildir.

 

İçimizde yanan şeytanın ateşini söndürmek için, şeytanla olan yaptığımız mücadelenin adına “Harp” denir.

 

İçimizdeki şeytan, bizleri hep kibire, üstün görmeye, şeçilmiş görmeye, kavgaya, ikiliğe, fâsıklığa, kötülük yapmaya, zarar verme gibi kötü hallere meyil ettirir.

 

Şeytan diye ayrı bir varlık yoktur.

 

Şeytan; varlığın eşya boyutunda kalıp, varlığı özünü görmemekle Hakk’tan uzaklaşan ve tüm kötü halleri içinde barındıran durum demektir.

Şeytani halde olan kimse; tüm kötü haller, kibir, benlik, hâsetlik, fesâtlık, yıkıcılık içinde olan kimsedir.

 

Şeytani haller içinde olan kimse her alanı kendi çıkarları için kullanır.

 

İşte asıl savaş, kendi şeytanını yenmek için yapılan savaştır.

Ki bunun adına muhârebe denir.

 

Muharebe yapabilmek için, cihad gerekir.

 

Cihad; Cehd kelimesinden gelir.

İçindeki şeytani yapıyı esir almak için yapılan ilmî ve imanî mücadelenin adına “Cihad” denir.

 

Cihad yapabilen, muharebe yapabilir, muharebe yapabilen mihraba kabul edilir.

Yani kendi şeytanını yenmek için, bir samimiyet, sadakat, tenezzül içinde, aşkla,ilimle, tefekkürî bir mücadele sonunda mümin olan kimse mihrâba, yani ilâhî huzura kabul edilir.

 

Mâide Sûresi 64:…….el harb……

 

……. kullemâ evkadû nâran li el harbi etfeehallâhu ve yesavne fîl ardı fesâda vallâhu lâ yuhıbbul mufsidîn

 

Meâli: …… Allah’ın içlerinizdeki söndürün dediği o savaşın ateşini her zaman yakarlar ve onlar yeryüzünde ikilik, bozgunculuk çıkaran halleriyle dolanırlar. İkilik, bozgunculuk çıkaranlarda Allah sevgisi yoktur.

 

Âl-i İmrân Sûresi 37: …..el mihrab…..

…el mihrâbe vecede……..

Meâli: …..Hakk’a yönelir bir halde…….

 

Nefsi harp-den geçmeyenin Hakk’a yönelmesi olamaz.

 

İşte Mihrâp; kendi şeytani hallerini yenmek için yapılan muharebenin adıdır.

 

Kendi şeytanını esir alan, Mihrap’ta olmayı hak eder.

 

Muhârip olmayan, Mihrâba gelemez..

Şeytanını yenemeyen de muhârip olamaz…

 

Mümînlik makamına ancak kendi şeytanını esir alan gelir.

Mümînlik makamına gelene, mihrâp sırrı açılır.

 

GÖRMEK GEREK

 

Mihrâba varmak için camiye girmek yetmez

Mihrâpta olmak için şeytan ile harp gerek

İki rekat namazla şeytanı yenmek olmaz

O mihrâbın yolunda ilmi-tefekkür gerek

 

Mihrâba yönelmekle mihrâp sırrı açılmaz

Sırra ulaşmak için muhârip olmak gerek

Şeytanını yenmeden gönlüne sırlar gelmez

Gönlünü esir alan şeytanı yenmek gerek

 

İçindeki şeytanla mihrâba durmak olmaz

O makamda olmayı kâlben hak etmek gerek

Hakk’a şahit olmadan mihrâp yüzünü açmaz

Döndüğün her cihette Cemâlî görmek gerek