CEHENNEM NEDİR, KUR’ÂN’A GÖRE İNCELENMESİ

Cehennemi bizlere hep, öldükten sonra günahkâr olanların, günah derecelerine göre yanacağı yer olarak anlattılar.

Cehennem ölüm öncesi midir, öldükten sonra mıdır, yoksa her ikisi midir? Çok iyi araştırmak gerekir.

Ateşte yanmanın hakikati nedir?

Cehennem bir ateş kuyusu mudur?

Cehennem denilen şey nedir?

Öldükten sonra mı ateşte yanmak vardır?

Yanmanın bir çok boyutu var mıdır? Ateş, su, kimyasal, hava, toprak gibi?

Allah bizi öldükten sonra cehennemde yakacak mıdır, yoksa biz yaşarken yaptığımız zalimliklerle kendimizi mi yakacağız?

Kur’ân’da bir çok ayeti incelediğimiz zaman, gelecek zaman değil, şimdiki zaman olarak karşımıza çıkar.

Bir örnek vermek gerekirse:

İnfitâr Suresi 14. ayet: “Kötüler de cehennemdedirler.” (Elmalı Meâli)

Kötüler öldükten sonra cehennemde yanacaklardır denmiyor, cehennemdedirler deniyor. Yani şimdiki zaman.

Demek ki cehennem denilen şey her an vardır?

Anlıyoruz ki, çevremize kötülük yapıyorsak, yaşarken kendi vücut bedenimizde cehennemi yaşıyoruz.

Öldükten sonra, delilleriyle, ispatlarıyla cehenneme şahit olmuş kişi yoktur, bu yalnızca bir inançtır.

Öldükten sonra böyle bir yer var mı yok mu inançtan öte geçemez.

Ama Kur’ân bizlere ölüm öncesi yaptığımız kötülüklerle, vücudumuzun nasıl bir cehenneme düştüğünü ayet ayet açıklıyor.

Birine kötülük yapan kişinin, vücudunda kimyasal dalgalanma değişir.
Hücreleri farklı çalışır, beyin farklı çalışır.
İşte bu salınımlar kişiye cehennemi yaşatır.
Kişi kendi yaptığı zalimliklerle kendini yakar.
Kendini strese, bunalıma, sıkıntılara sokar.

Cehennem denilen şey nedir ve bunun Kur’ân’a göre açıklanması nedir?

Cehennem kelimesi, kelime olarak: “Ceh جه” “Cehl جهل” “Cehûl جهول” “Câhim, جحيم” “Cehennem جهنم” aynı kökten gelen kelimelerdir.

Kur’ân’ı dikkatlice incelediğimizde anlıyoruz ki, cehennem kelime olarak “Cehl جهل” “Cehûl جهول” kelimesinden geliyor.

Cahil aynı kökten geliyor.

Kişinin kendi cehaleti sonrası kendi düştüğü durum onun cehennemi olur.

Çünkü cahillik, ilimden uzak olmaktır, ilimden uzak olan kendi cahilliğiyle kendini yakar.

Kur’ân’ı dikkatlice incelediğimizde; cehennem ve cehennemin tabakaları şöyledir.

Cehennemin tabakaları: Cehennem, sair, sekar, cahim, hütame, leza, haviye, veyl.

Meâllerin hemen hemen tümünde bu kelimeler cehennem diye çevriliyor.
Oysa her kelimenin ayrı taşıdığı anlam vardır.

Şimdi bunları incelersek:

1-Cehennem:
Derin kuyu, cehaletin derin kuyusu, cehalet ateşi, yakıp yıkıcı olan..

Kur’ân’da 77 yerde geçer…

Nar kelimesini de cehennem diye çeviriyorlar,
Nar kelimesi ateş, yakıp yıkıcı olan demektir, kişinin ateş hali yani yakıp yıkıcı halleri Kur’ân’da bazı yerlerde nar kelimesi ile belirtilir.

Araf 36: Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ vestekberû anhâ ulâike ashabun nâr hum fîhâ hâlidûn
Meâli: Ayetlerimize karşı yalanlarda kalanlar ve kibirli hallerde olanlar, işte onlar yakıp yıkıcı hallere sahiptirler, onlar devamlı o hallerde hareket ederler.

Buradan anlıyoruz ki, cehennem tabakası, kişinin kendi cehalet kuyusuna düşmesidir, kendi cehaletiyle kendini yakmasıdır.
Kendini; benlik, gurura düşürmesi, kendi bâtıl inancında kalmasıdır. Bâtıl inançla zalimliklere düşmesidir.

2- Sâir cehennemi:

Sâir: Öteki, öbürü görme, ayrımcılık içinde olmak, Allah ayrı kendini ayrı görme, başkası, diğeri görmek, yani ötekileştirmek, varlığı ayrı ayrı görmek, varlığı tutanı görememek.

Bir başkasını da Allah’ın kulu görememek.

Kur’ân’da 17 yerde geçer.

Şurâ Sûresi 7: ……”ve ferîkun fîs saîr”…..”ve bir kısmı da ötekileştirmenin cehaletinde kalır.”

Varlığın bütünlüğünü anlayamama sonrası, kendi ayrı bir varlık görüp, ötekileştirme cehaletinde kalmak, sâir cehenneminde kalmaktır.

Ve sair, ve sair, ve sair dilimize buradan geçmiştir.

3- Sekâr cehennemi:

Sekâr: Şaşırmış, yanlış değerlendirmeler yapmak, kendi bildikleriyle hakikatler arasında kalıp şaşırmışlık durumu.

Kur’ân’da 4 yerde geçer.

Velid bin mugire Hazreti Muhammed’e gelir onu dinler, ondan etkilenir ve ona inanmaya meyil gösterir.
Bu etkiyle Amr bin hişama gider ve Hazreti Muhammed’in dediklerini övgüyle anlatır. Fakat Amr bin hişam, müguriye çok tepki gösterir. “Atalarının inancını mı terk ediyorsun” diyerek mugireyi azarlar ve ona eski bildiklerini hatırlatır ve velid bin mugire şaşırmış bir halde eski bildiklerine geri döner.

İşte sekar, şaşırmış ve eski bildiklerinden vazgeçememiş bir haldir.
Hakikat bilgileri ile atalardan bilgiler arasında gelgit yaşamak” sekar-şaşırmışlık” durumudur.

Cehalet bilişleri terk edilmeden, hakikat bulunmaz.

Müddessir Sûresi 27: “Ve mâ edrâke mâ sekar”
Meâli: “İdrak ettin mi şaşırmışlığı?”

4- Câhim cehennemi:

Câhim: Kendini farklı görüp, üstün görme hali. Azmış olan.
Allah’ın sıfatlarını kendine nisbet edip bir azmışlık içinde olan.
Tevhid şuurunu idrak edemeyip kendi çıkarlarına göre hareket eden. Azmışlığın cehaletinde olan. Kâlpler cehalette kalıp, kendilerini üstün görenler.

Kur’ân’da 26 yerde geçer…

Saffat Sûresi 64: “İnnehâ şeceretun tahrucu fî aslil cahîm”
Meâli: “Muhakkak ki o fena hallerin geldiği yerin kaynağı, benlik içinde olup kendine varlık isnat etmenin cehaletidir.”

5- Hutame cehennemi:

Hutame: Kırıp geçirmek, parçalamak, Tevhid edememek, ikilikte kalmak. Kalbinde hem Allah var hem ben varım durumu taşıyanın hâli.

Araplarda bir söz vardır çobanların en kötüsü hutâme olandır derler.
Yani koyunları bir arada tutamayan, dağıtan anlamında kullanılır.

Kişiye hakikatler sunulmuştur fakat kişi eski cehalet bilişlerinde kaldığından dolayı, bir türlü Tevhid şuuruna ulaşamamıştır.
Varlığın birliğini anlayamaz, tüm varlığı bir arada tutan Zâtı idrak edemez.

Hatim kelimesi de buradan gelir.
Hatim: Birliğe ulaşan, birliği anlayan, bitiren.
Hutame: Birlikten uzaklaşan, birlik şuurunda olmayan.

Hümeze Sûresi 4: “Kellâ le yunbezenne fîl hutameh”
Meali: “Hayır, o halde olanların içlerinde dışlamışlık, parçalamışlık halleri vardır”

6- Lezâ cehennemi:

Lezâ: Zaaf, kendi suret varlığında kalmak, cehennemim tam ortası denir. Kendi vücud varlığının gururunda, zaafında kalan kolay kolay bu cehaletten kurtulamaz.
Sûret boyutunda kalan, sîreti göremeyen.
Tende kalan, câna eremeyen.

Mearic Sûresi 15: “Kellâ, innehâ lezâ”
Meali: “Hayır muhakkak ki onlar, fenayı vücut zaaflarında kalanlardır.”

7- Hâviye cehennemi:

Hâviye: Huviy kelimesinden gelir.
Hüviyet, yani aslının ne olduğunun şuurundan düşmek.
Yukarıdan düşmek, uçurum, hakikatten düşmek, kendi öz varlığının ne olduğunun şuurundan uzaklaşmak.

Kuran’da 3 yerde geçer.

Kişi Hakk ve halk birliğinin idrakine vardığını düşünür ama eski cehalet bildikleri tekrar ortaya çıkar ve böylece ikiliğe düşer ve halkiyet şuurundan eski cehalet bilişlerine düşer.
Her varlık kuldur şuurundan uzaklaşır.
İşte eski cehalet bildiklerini gönlünden tamamen temizleyemeyen, gönlünde zerre kadar da olsa o kibri taşıyan bu hale düşer.
İnsanın ve tüm varlığın Hûviyeti Allah’tır.
Güzel insan Hazreti Muhammed, kâlbinde zerre kadar kibri olan iman etmiş sayılmaz, der.

İşte İman makamı, Hûvviyet makamıdır.
Yani kendini ve cümle âlemi tutan zâtı mutlak olan Allah şuurunda durmak.
Bu şuurdan düşen Hâviye cehennemindedir.

Karia Sûresi 9: “Fe ummuhu hâviyetun”
Meâli: “işte o aslını anlayamaz, hakikatlerden cehalet hallerine düşer.”

8- Veyl cehennemi:

Veyl: Helak olmak, yazık etmek.
Kişiye hakikatler sunulmuştur, Tevhid şuurunun tüm dersleri sunulmuştur, fakat o kendine üstünlük çıkarmıştır, kendini makam sahibi görmüştür.
İman sahibi olmuşken, o imanı kendine mahsus görmüştür, kendini imanlı bazılarını imansız görmmüştür, kendini seçilmiş üstün görmüştür.
Kendini ilahlaştırmak veyl cehennemine düşmektir.
Kâinatın sahibi Allah iken, kişi kendini üstün, farklı, seçilmiş, evliya, gavs, veli, alim görmekle veyl chennemine düşer.

Murselat Sûresi 37: “Veylun yevmeizin lil mukezzibîn”
Meâli: “Her an her şeyde yetkili olanı yalanlayanların yazık o hallerine.”

İşte Kur’ân’ı incelediğimizde anlıyoruz ki cehennem: Kişinin kendi cehaletiyle yaptığı zalimlikler sonrası düştüğü durumdur.

Cehennem kişinin yaptığı kötülüklerle kendini yakmasıdır.

Cehennemin olduğu yerde huzursuzluk, sıkıntı, bunalım, isyan, kavga, gibi kişiyi yakan haller vardır.

Cehennem halinde yaşayan kişiler; sözlerinden, yaşantılarından, davranışlarından kendilerini belli ederler.

Cehennem ehli, kendi yaptığı kötülüklerle kendini yakandır.

Cehennem ehli, etrafına ateş saçandır, zulüm saçandır.

Öfke, hiddet, kavga, dedikodu, fâsıklık, çalıp çırpma, kul hakkı yemek, gibi halleri olan kişi cehennem ehlidir.

Cehennem ehli etrafına huzursuzluk verir.

Cennet ehli etrafına huzur verir.