ÜÇÜNCÜ GÖZ SIRRI
Üçüncü göz denilen nedir?
Üçüncü göz Kur’ân’da var mı?
Resûl ve Nebî’lerin alınlarında nûr ile doğduğunun aktarılması, üçüncü göze işaret ediyor olabilir mi?
Üçüncü gözün, beynimizdeki “Epifiz bezi” ile alakası var mı?
Epifiz bezi, hangi duygularımızın işlevinde etkilidir?
Ben kimim, nasıl oldum, beni kim yarattı, nereden geldim, nereye gidiyorum, Allah var mı, Allah nedir? gibi soruların sorulması ve cevapların aranması epifiz bezi ile alakalı olabilir mi?
Ya’kup ve Yusuf sırrı nedir?
Üçüncü göz-Kalp gözü-Gönül gözü-İdrak şuuru-Basiret- Mânâ gözü aynı anlamlara mı geliyor?
Hazreti Yâ’kub’un kör olan gözünün açılması sırrı, üçüncü gözün yani kalp gözünün açılması olabilir mi?
Hazreti Yûsuf’un gömleğini babasının başına örtmesiyle açılan gözün sırrı nedir?
Yusuf Sûresi 96: …….elkâhu alâ vechihî fertedde basîrâ……”onun yüzüne sürdü, böylece onun görmesi açıldı”
Yusûf Sûresi 94:….. innî le ecidu rîha Yûsufe……” Yusuf’un kokusunu alıyorum”
Can şehrinden her an koku salınır
Bu gelen kokuyu hissetmeden
Kalp şehrinin gözü açılmaz
Beynimiz; milyarlarca sinir hücresini barındırır ve beynimiz elektriksel ve kimyasal dalgalanmalarla çalışır.
Beynimizin; duygu, düşünce, konuşma, işitme, değerlendirme, beslenme, dinlenme, gibi bir çok çalışma alanı vardır.
Bizim konumuz olan, üçüncü gözle ilgili alan hangisi olabilir bunu anlamaya çalışalım.
Kişi kendi aslını anlama düşüncesine girdiğinde beynin hangi bezi çalışır, hep konuşulmuştur.
Ve denir ki, kişinin manevi alan düşüncelerinde “Epifiz bezi” çalışır.
Epifiz bezi; aslımızı, varlığın geldiği kaynağın ne olduğunu anlama ile ilgili, bir düşünce içine girdiğimizde hangi hormonları salgılıyor ve bu hormonların az veya çok salgılama miktarı neye göre değişiyor, hep araştırılacak konulardır.
Epifiz bezinin salgıladığı hormonlardan biri olan”melatonin” hormonu sadece karanlıkta salgılanıyor diye bilinir.
Bu karanlıkta salınımın hikmeti çok düşünülmelidir.
Ve bu hormon ne kadar yüksek salgılanıyorsa, kişi o kadar derin düşünceler içine giriyor.
Tabi bu düşünce; benim aslım nedir, nereden geldim, nasıl var oldum, Allah nedir gibi, var oluşa ve var edene ait olan manevi düşünceler boyutudur.
Peki kişi varoluş ve var eden hakikatine nasıl ulaşılır.
İşte üçüncü göz yani kalp gözü, yani bâsiret, yani mânâ seyri hakikati, burada karşımıza çıkıyor.
Varlığın bir görünen ciheti vardır, bir de varlığın geldiği öz olan görünmeyen ciheti vardır.
Üçüncü gözün açılması, varlığın geldiği kaynak olan, yani görünmeyen ciheti olan özü görmektir.
Anlıyoruz ki; Üçüncü göz-Kalp gözü-Gönül gözü-İdrak şuuru-Basiret- Mânâ gözü aynı anlamlar taşıyor.
Kalp gözünün açılması; varlığın hakikatine ulaşmakla, varlığın özünü görmekle mümkündür.
Varlığın geldiği kaynağa ulaşmak nasıldır?
Varlık bir özden geldi.
Bu öz”Râhim” sırrıdır.
Özden gelen varlığın göründüğü boyut”Rahman” sırrıdır.
Yani tohumun öz boyutu “Rahim” sırrı.
Tohumdan açığa çıkan tüm sistem”Rahman” sırrıdır
Kişinin üçüncü gözünün yani kalp gözünün açılması ancak “İnsan Makamı”na ulaşmakla mümkündür.
Buna ulaşmak, ancak ve ancak; bir istekle bir niyetle, ilme dayalı bir tefekkürle, aşkla, samimiyetle, teslimiyetle mümkündür.
Kur’ân’da ki Yûsuf kıssasının mesajlarını anlarsak, kalp gözünün açılması yani üçüncü göz sırrının hakikatini anlarız.
Yûsuf-dan murad”Can”dır.
Ya’kub-dan murad”Kalp” tir.
Ya’kup, kelime olarak: Vuran, vurucu, döven, çalan yani kapıya vuran, can şehrinin kapısını çalan, kendini döven, buradaki kendini dövmekte ki maksat, kendi aslını anlamak için, kendi vücud varlığını irdelemek, incelemek anlamındadır.
Yani can şehrinden haber almak isteyen kalp şehrinin, can şehrinin kapısını çalmasıdır.
Niyâzi Mısrî’in mısralarında;
“Bugün Ya’kub-u kalbe Yusuf’u candan haber geldi” diye dizeler vardır.
Burada, Ya’kup denilen kalp cihetidir.
Yusuf denilen, Can cihetidir.
Candan beslenen kalp, sonunda görmeye başlar.
İşte kişinin hakikate ulaşması ancak ve ancak, varlığın yapısını incelemekle mümkündür.
İkrâ-oku denilen yer, kişinin kendi vücudu ve varlığın öz yapısıdır.
Tüm sırlar orada gizlidir.
İşte kişi, kendi bedenine dönüp, kendi enfûsi yolculuğunu yapması, kendi bedeninin özüne şahit olması, tefekkürî ve zevkî boyutlarla mümkündür.
Mirâç’ın iki kısım olması boyutu da budur.
Yani bedenli ve bedensiz.
Kişi bu enfûsi yolculuğunu, kalp cihetiyle yapabilir.
Kalp ciheti dediğimiz, idrâkî ve şuhûdî boyuttur.
Teni tutan cana ulaşıldığında kalp gözü açılır.
Her ay tekrarlanan ay-ın hilal boyutundan dolunaya ulaştığı gibi, kalp gözü de yavaş yavaş açılır.
İlk başlarda Hakk’a ait olan tecellilere şahit olunur.
Daha sonra Hakk’la Hakk’a şahit olunur.
Kalp gözünün açılması, Muhammed makamına erişmekle mümkündür.
Muhammed makamına ulaşan da, Hazreti Muhammed’dir.
“Senden sana ya Muhammed” sırrı, kendi özünün kendi özünü görmesidir.
Canın canı görmesidir.
Damlanın deryayı seyretmesidir.
Damla derya bütünlüğüdür.
İşte kalp gözü açık olanın basireti açık olur.
Yani çevresinde olanları ve gelecekte olacak olanları fark etmesidir.
Yani tarlasına tohum eken çiftçinin, o tohumdan filizin, dalın, yaprağın, çiçeğin, meyvenin ne zaman çıkacağını, nasıl gelişeceğini bildiği gibi, kalp gözü açık olan da sürecin nereye gittiğini nasıl gittiğini ne olacağını bilir.
Kalp gözü açık olan, varlığın sûretini değil sîretini görür.
Kalp gözü açık olan, teni değil canı görür.
Her nereye nazar ederse etsin, Hakk’ın vechîne nazar eder.
Hakk’ın vechîne nazar eden tüm sırları görür.
Kalp gözü açık olan, baş gözü ile değil kalp gözü ile görür.
Kalp gözü görüşü ise, ilme dayalı görüştür.
Varlığın sisteminin oluşumundaki ilme ulaşıp oradan beslenmenin görüşüdür.
Yani kalp gözünün bakışı, irfâniyet bakışıdır.
Kalp gözü açık olan er kişi; çevresindeki kişilerin sıkıntılarını, takıntılarını, korkularını, isteklerini, amaçlarını, öfkelerini, kinlerini, geçmişteki yaşadıklarını ve gelecekteki yaşayacaklarını görür.
Tüm Resûl ve Nebî’lerin doğduğunda alınlarında nûr vardır denmesinin hikmeti de, onların kalp gözlerinin açık olmasıdır.
İşte üçüncü göz, kalp gözünün açılmasıdır.