KURBAN KESMENİN TARİHSEL İNCELEMESİ
Gerçekten Allah bizlere; koyun, keçi, öküz gibi hayvanları kesmemizi mi emrediyor?
Gerçekten Allah bu hayvanların kanlarının akıtılmasından mı hoşlanıyor?
Binlerce yıl Hacc-da binlerce masum hayvan kesilip çöllere gömüldü, Allah’ın muradı gerçekten bu muydu?
Çok tanrıya inanç dönemlerinden gelen bu adetlerin Allah’a isnat edilmesi doğru mudur?
Kur’ân-ı kerimde kurban kesme ayetleri var mıdır?
Kur’ân-ı kerim kurban kesme olayına nasıl bakar?
Şimdi tarihsel olarak kurban adetini kayıtlı belgelere bağlı olarak inceleyelim.
Tarihi olarak incelediğimizde ilk çağlara kadar giden kurban kesme adetlerine rastlıyoruz.
Çok tanrı inancının olduğu dönemlerde tanrılara kurban verme adetlerini rastlıyoruz.
Kurban, antik çağlardan beri devam eden tarihsel bir ritüeldir.
İlah kabul edilen bir varlığa ya da doğaüstü güçlerin varlığına inanılarak onlara ibadet amacıyla sunulan sunumdur.
Çok tanrı inancının olduğu dönemlerde kurban adetine rastlıyoruz.
Çok tanrı dediğimiz;
Yunan mitolojisinde: Zeus, Herakles, Hades, …..vs
Hitit mitolojisinde: Alalu, Anu, Aştapu….vs
Sümer mitolojisinde: An, Anşar, Ea…..vs
Bu tanrıların her birinin ayrı ayrı hakim olduğu alanlar vardır, gökyüzü, bereket, fırtınalar, su, savaş…..vs
İşte o dönemin insanları sunaklarda bu tanrılara hayvanları, insanları, yiyecekleri kurban olarak sunarlardı.
Hâlâ bu döneme kadar bu adetler devam etmiştir.
Hemen hemen tüm inanç sistemlerinde ve kültürlerde rastlanan ibadet haline getirilmiş bir adettir.
İlk çağlardan beri, insanların inandıkları ilahları hoşnut etmek için yapılan bir ritüeldir…
Bu ritüellerde insanlar, inandıkları ilahların; onlara kızmaması, cezalandırmaması için ve felaketlerden koruması, bereket sunmaları, çocuk vermesi için vs… sunumlar sunmuşlardır.
Bu sunumlarda toplumlar; insan ve hayvan kurban etmişlerdir.
Bazı kültürlerde kurban adetlerini incelersek: Bu incelemeler yazılı ve taşlara kazınmış görseller şeklindedir.
Sümerliler kurbana çok önem verirlerdi. Hatta tapınaklarında bir tören halinde yaparlardı.
Sümerliler de kan akıtılması çok önemliydi. Akıtılan kanın tanrılara yakınlık olduğuna inanılırdı. Eğer akan kan düz olarak akarsa kurban kabul edilmiş sayılırdı, eğer eğri akarsa kurban kabul edilmemiş sayılırdı.
Sümerlilerin, Gök tanrısı An, An’ın oğlu fırtına tanrısı Enlil ve bilgelik tanrısı Enki’ye yapılan kurbanlar özel törenler halinde yapılırdı..
Kesilen hayvanın sağlam ve gürbüz olması gerekiyordu..
Hazreti İbrâhîm’den önce İbrânilerin oğul kurban edişi sıkça uygulanan bir adetti.
İlk çocuk, tanrı’nın çocuğu olarak görülürdü.
Hazreti İbrâhîm belki de en büyük inkilâbı yaptı.
İnsanların inandıkları tanrılara erkek çocuk ve bakire kız çocuklarını insan kurban etmesini artık tanrıların istemediğini söyledi.
İnsanlar da” Ya İbrâhîm; o zaman biz tanrılarımıza ne kurban edeceğiz” dediklerinde, onlara ”ben de İsmâil’i kurban edecektim, ama artık tanrılar insan kurban edilmesini istemiyor, işte koyun kurban edin, artık tanrılarınız böyle istiyor” diyerek çocukların kesilmesini bitirmeye çalıştı…
Lakin yine de bir gurup adete devam etti.
Eski Mısır’da tanrılara kurban olarak, bakire kız çocukları ve erkek çocuk kurban edilirdi. Bundan maksat masumiyet inancıydı.
Fenikelilerde; seneye ürün daha verimli olsun diye, çıkan ilk ürün ve kız çocukları, inandıkları tanrılara kurban edilirdi…
Eski Hindistan’da Brahman diye oluşan kahin sınıfı, ölen insanların Ruhlarının kurtuluşa ulaşmaları için kurban kestirirlerdi. İnandıkları tanrılara keçi, inek, insan kurban ederlerdi…
Aztekler, Mayalar ve İnkalarda kurban; insanın kalbinin çıkarılarak kurban edildiğini görüyoruz…
Eski Yunan’da inandıkları Zeus’a kurban keserlerdi.
Bu yine karşımıza hayvan ve bakire kız çocuğu olarak çıkıyor. Kesilecek olan hayvanın; topal olmaması, boynuzunun kırık olmaması, zayıf olmaması, kör olmaması gerekiyordu. Yani hayvan sağlam ve gürbüz olmalıydı…
Eski Romalılarda büyük felaketlerde hemen kurban kesilirdi. Ve özellikle insan ve hayvanların ilk yavruları kurban edilirdi…
Hititlerde de kurban adetini görüyoruz, Boğazköy metinlerinde ilk doğanların ya da ürünlerden ilk çıkanların kurban olarak sunulduğunu görüyoruz, çünkü tanrıların ilk ler sunulduğunda hoşnut olacağı inanılırdı…
İlk dönem Musevilerde kurban adetini görüyoruz daha sonra ise kaldırıldığını görüyoruz.
İlk dönem Hristiyanlarda da kurban adetini görüyoruz. Sonra Pavlus, Hazreti İsa’nın çarmıha gerilmekle büyük kurban olduğunu söyleyip onların da kurban adetini kaldırdığını görüyoruz..
Müslümanlıkta ise bu adet Hazreti İbrâhîm’in bir şeriatı olduğuna inanılır ve aileden çocuklara devam eder gider.
Müslümanlıkta ilk devrelerde kurban kesme adeti yalnız Hacc döneminde ve yalnızca Mekke’de yapılırdı, fakat daha sonra her yere yayıldı. Mezheplere göre farz değildir, kimine göre vaciptir kimine göre sünnettir..
Müslümanlar, Hazreti İbrâhîm’in şeriatı diyerek Kurban kesmeyi toplumsal bir bayram haline getirmişlerdir.
Bu bayram en çok çocukların sevinçleri haline gelmiştir.
Çünkü onlar güzel elbiselerle, ayakkabılarla bayrama girerler.
Ve büyük anne büyük babalarını ve akrabalarını heyecanla ziyarete giderler, ellerini öperler coşkulu bir sevinç yaşarlar.
Hatta bayram gecesi çocuklar o geceyi ertesi günün heyecanı içinde geçirirler..
İşte bu bayramın güzelliği de çocuklardır. Onların mutluluğu görülmeye değerdir…
Evet, tarihi olarak incelediğimizde her toplumda kurban adetine raslıyoruz.
Şimdi de Kurban olayını Kur’ân açısından inceleyelim.
Kurban kelime olarak, Türkçe’ye Farsça’dan, Farsça’ya İbranicedeki “Korban” kelimesinde geçtiği sanılır.
Arapçada, kurban diye bir kelime yoktur.
Arapçada olan “krb-kurb” yakın olmak, yakınlık anlamındadır.
Kur’ân da Kevser Sûresinde; وَانْحَرْ venhar ayetini, kurban kes diye meal ediyorlar.
Ve bunu “Venhar” kelimesi “Nahr”dan türemedir ve Nahr da Deve kesmektir diye yorumlamışlardır.
Araplar Deve kesmeye “Nahr” derler ve bu yorum oradan gelmektedir.
Oysa Arapça da kesmek “Zebh”kelimesine uygun düşer.
Dikkatlice incelediğimizde وَانْحَرْ venhar ayeti Elif ile başlar, Nahr da ise Elif yoktur.
Birçok müellif “Venhar” ayetini “kan akıtmak” diye yorumlar.
Bu yorum ilk çağlardan beri kurban kesme adetinde ki asıl amacın “kan akıtmak” olduğundan dolayı olduğu sanılır.
Bu yorum, kesilen hayvanın kanının düz akması kurbanın kabul edildiği inancından gelir.
Arapça da “Enhar” Nehir-dir, “Venhar” da nehrin akıp gitmesi hedefe ulaşmasıdır.
Zaten Kevser Sûresi; İnnâ ataynâkel Kevser ayeti ile başlar.
1-
İnna ataynâ ke: muhakkak, şüphesiz, verdik, sunduk, sana,
el kevsere: İlmi Tevhit, çokluğun tekliği, hayırlar, bereket,
1- Şüphesiz Biz sana İlmi Tevhid’i sunduk.
2-
Fe salli: tertemiz, kutsanmak, arınmak, yücelik, dua, bağlılık
Li rabbi ke: rabbinin, seni vücudlandıranın,
venhar: akıtmak, sunmak, aktarmak, fedakârlık, erozyon, nehrin akışı,
2- Bundan sonra o İlmi Tevhid’i Rabbine bağlılık içinde tertemiz aktar.
3- Muhakkak ki senin anlattığın hakikatlere karşı içinde kin taşıyan o kimse, hakikatleri anlamaktan uzaktır.
Kevser Sûresi’ni gönlü bir cihetle incelediğimizde, Hazreti Muhammed’e sunulan “Kevser” den bahsedildiğini görürüz.
“Kevser” in ne olduğunu anlarsak, Kevser Sûresi’nin manasını gönlümüzde hissederiz.
Diğer meallerde”Namaz kıl, Kurban kes” diye meal edilir.
Eğer bu şekilde meal edilirse”Kurban kes” emir kipidir, emir kipi de farzdır.
Oysa kurban kesmek islam fıkhına göre farz değildir, sünnet ya da vacip- tir
Kur’ân’ı Kerim-i baştan sona incelediğimizde Allah adına hayvan kesilmesi tavsiyesine rastlamıyoruz.
Her kurbanda yüzbinlerce hayvan Allah adına kurban ediliyor ve bu Allah’ın emri diye yapılıyor.
Bunun doğru olup olmadığını kişilerin gönlüne bırakıyorum.
Yalnızca kendimize şunu soralım:
Gerçekten hayvan kesilmesini Allah bizden istiyor mu?
Allah bu kadar hayvanın kanının akıtılmasından hoşnut mu oluyor?
O hayvanları sevmek, sütünden, yününden, gübresinden, ki zamanı gelince etinden yararlanmak varken bir anda tanrı adına yüzbinlercesi kesilmek doğru mudur?
Zengin kesecek fakir kesemeyecek, zengin fakire kestiği hayvandan et gönderecek. O fakir dediğimiz evin çocuklarına nasıl bir psikolojik yıkım oluyor lütfen düşünelim.
İslam da fakir nedir, zengin nedir lütfen düşünelim.
Yoksa “Kurban” yakınlık dediğimiz hakikat; kişinin Allah’a yakın olmasının hikmetine ulaşması mıdır?
Acaba hayvanın değil de kişinin kendi hayvaniyetinden geçip Allah’a yakın olmasının sırrı mıdır Kurban?
Kimsenin veya bir toplumun kültürüne,adetine, ibadetine laf etmek değildir maksadımız, tek amacımız bir hakikati anlamaya çalışmak, tarihsel boyutta analiz etmektir.
İnşAllah hakikate ulaşır o hakikat üzere yaşarız….