CEBR EL-CEBRÂîL

Cebrâil-Cebr-Cibrîl nedir?

 

Cebrâil kelimesinin kökeni ve anlamı nereden gelir?

 

“Cebr” İbrânice kelime kökünden gelen bir kelimedir.

 

Matematikteki “Cebr” kelimesi de buradan gelir.

 

Cebr ile Cebrâil’in ilişkisi nasıldır dersek?

 

İbranice de; Cibrîl-Cebraîl: “cîbr” ve “il” kelime kökeninden gelir ve iki kelimenin birleşmesiyle oluşan bir kelimedir.

Bir çok dilde bir çok yazılım biçiminde karşımıza çıkar.

 

Cebrâil-Cibrîl- Cebraiyl-Cebral-Cebrin-Gabriyel-Gabril

 

Kur’ân’da Bakara Sûresi 97. ve 98. ayette”Cibril-” جِبْرِيلَ”kelimesi vardır

 

Kul men kâne aduvven li cibrîle fe innehu nezzelehu alâ kalbike bi iznillâhi musaddikan limâ beyne yedeyhi ve huden ve buşrâ lil mu’minîn

Meâli: De ki: Kim; aklını Allah’ı idrak etmek için değil de, düşmanlık için kullanırsa, artık doğrusu o, ona sunulan şeyleri anlayamaz. Kalb sahibi olmanda yetkili olan Allah’tır. O sunulan hakikatler, kendilerindeki gücü doğrulayan ve yol gösteren ve müminler için huzur veren bilgilerdir.

 

Kelime anlamı olarak baktığımızda:

Cibril: Cebr, tamir, aklı düzeltme, aklî-Resûl, Allah sistemine bağ kurdurtan, hakikati idrak eden akıl

İbrânice’de, “Cebr-Cibr”, “abd-kul-köle” olarak “İl- El” de “güç- kudret- Allah” olarak adlandırılır.

 

İbrânice de “Cebr-Cibril” hiç bir gücün engelleyemediği güç.

 

Cebrail; tüm inanç sistemlerinde, gökteki Tanrıdan yeryüzündeki onun elçisine haber getiren melek diye bilinir.

 

CEBR:

Cebr; bir şeyi ıslah ve tamir etmek, düzeltmek, restorasyon, onarım, tamamlama, birleştirmek, tevhid, bütünün parçalarının bütüne ait olduğunu anlamak gibi anlamlara gelir.

 

Matematikte bilinmeyeni bulmak için genelde x,y,z gibi harfleri kullanarak işlem yapan matematiğin bir dalıdır.

Cebir kelimesi, M.Ö 3000 e kadar gider.

 

Diophantus(M.Ö 4 YY)yazdığı”Arithmetica” isimli kitabında bilinmeyen için kısaltma kullanarak cebirsel sembolü tanıtan ilk matematikçi diye bilinir.

 

Hârezmî (780-950) tarafından “Al Cabr” kelimesi yazılı olarak kullanılmıştır.

 

Cebir, bilinmeyeni bulmak için verilen mücadele.

X Y Z harfleri ile bilinmeyeni çözmeye çalışmak.

 

Kişinin bilmediği, sorguladığı sistem; varlığın varoluşu ve varlığı var edendir.

 

Varlığın varoluşunda;

1- İşleyiş sistemi vardır. Ki buna fiil, fâil sistemi denir

2- Varlıktaki vasıflar, yani nitelikler yani sıfatlar sistemi vardır. Ki buna sıfatlar sistemi denir.

3- Varlığı vareden. Ki buna Zât denir.

 

İşte bunu anlamak isteyen bu 3 sistemi düşünür.

 

Bunları düşünüp, anlamak için ise”Akıl” gereklidir.

Bunu anlayacak akıl ise tertemiz olmalıdır.

Aklın dayandığı batıl şeyler olmamalıdır.

 

Hazreti Mûsâ’ya, kutsal tuva vadisinde” asanı-değneğini-dayandığın aklındaki o bilişleri bırak” denmesinin hikmeti budur.

 

 

Hakikati düşünecek akla ulaşmak için aklın dayandığı tüm o şeyler bırakılmalıdır.

 

Aklı meşgul eden, esir alan; dünya menfaatleri, şan, şöhret, atalarından gelen inanç bilmişlikleri, öfke, hiddet, hırs, ayrımcılık, gurur, kibir, kıskançlık, bencillik, hor görmek, gibi şeyler hakikati düşünen akıla engeldir.

 

Onun için eskiden talebeye “Ben bilmem” demeyi öğretiler ve hakikatleri anlayıncaya kadar konuşma denirmiş.

Buradaki amaç batıl bilişlerinden temizlemektir.

 

İşte Cebr; X Y Z, 3 bilinmeyenle mutlak olana ulaşmanın adıdır.

X…. fiil bilinmeyeni

Y…..sıfat bilinmeyeni

Z…. Zât bilinmeyeni

 

Kişi varlığın varoluşunu ve varlığı var edeni anlamak için kendinde gizli olan kendi Cebrail’ini bulmalıdır.

 

Cebrâil; varlığın gönderildiği âlem olan yani “rsl-İrsal-rasūl” boyutuyla ilişki kuran”Aklî Resûl” dür.

 

Her kişi kendi Cebrâil’ine ulaşabilir ve onun sayesinde varoluşu ve var edeni düşünmeye, anlamaya çalışabilir.

 

Eğer bizler aklımızdaki batıl olan, ayrımcılık oluşturan bilişleri terk edemezsek asla Cebrail’le tanışamayız.

 

Aklımızdaki, hakikati düşünmeye engel olan eski bilişlerimizi kazıyıp atmalıyız.

 

Ki bunu yapacak olan da Cebrâil’dir.

 

İlâhî sistemle bağ kurabilmemiz için, aklımızda kaleler olan tüm o fena halleri yıkmalıyız, temizlemeliyiz.

 

Cebrâil baş melek diye bilinir.

Vücud şehrinin baş meleği, temizlenmiş akıldır. Yani “Aklî Resûl” dür.

 

Aklını temizleyemeyen, hakikati anlayamaz.

Yani Cebrail’le tanışmayan Hakk’ı bilemez.

 

Temizlenmiş akıl, her inceliği düşünecek kadar korkusuzdur, güçlüdür.

Onun önünde artık hiç bir engel yoktur.

İşte o akıl, kalbe dönüşecektir.

Kalb, sahibiyle birleştirecektir.

 

Her varlıktaki, işleyiş, sıfatlar, Zât tecellilerini bilmek için temizlenmiş akıl şarttır.

İşte o akıl direkt ilâhî sisteme bağlanır.

İşte kişi kendi vücudundaki ilâhî sisteme bağlı bir akılla tanışırsa, ilâhî sistemi düşünmeye başlarsa Cebrâil’le tanışır.

 

Akıl her şeyi düşünür, yemeyi, içmeyi, kötülüğü, şanı, şöhreti, anlamayı, keşfetmeyi, gururlanmayı, kibirlenmeyi, öfkeyi, hiddeti, şekilleri, geçmişi, aileyi, anne babayı, eşi, kardeşi vs.

 

Ama ilâhî sistemi düşünen ve o sistemle bağ kuran akıl ise tertemiz olan aklın en yüce bölümü olan Cebrâil’dir.

 

Yani “Aklî Resûl” dür. Risalete bağlı aklı. Varlığın gönderildiği sistemi anlayan akıl.

 

Akıl da bir yere kadardır.

Ve akıl da bir yerden sonra kıl kadar geçemez.

Allah’a ait olan sistem insan vücudunda gizlenmiştir.

Ne ararsak bizim vücudumuzda vardır.

 

Tüm soruların cevabı vücudumuzda vardır.

Yeter ki aklımızı temizleyelim.

 

Bizleri Cebrail’le tanıştıracak olan ilâhi aşktır.